1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bir Alman'ın Gezi günlüğü

28 Haziran 2013

Türkiye'de Gezi Parkı'nda başlayan ve zamanla hükümeti protestoya dönüşen gösteriler sürüyor. Protestolar ve Türkiye - Almanya ilişkilerinde yükselen tansiyon, İstanbul'da yaşayan bir Alman'ın gözünden nasıl görünüyor?

https://p.dw.com/p/18y0A
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

"Ben bir yandan çok korktum. Ben yabancıyım burada. Aynı zamanda katılmak istedim, merak ettim. Çok dikkatli yaklaştım. Her yerde polis vardı, TOMA vardı."    

Gezi'de kimler vardı?  

Beş yıldır İstanbul'da yaşayan Berlinli müzik bilimci Dr. Martin Greve, Gezi protestolarına dair hatırladıklarını bu sözlerle özetliyor. İstanbul'da ilk kez böylesine kalabalık gösterilere tanık olduğunu anlatan Greve, Taksim'e çok yakın oturduğu için eylemler sırasında hemen hemen her gün Taksim Meydanı ve Gezi Parkı'na uğradığını anlatıyor. Peki Türkiye'de yaşayan bir yabancının gözünden Gezi Parkı'ndaki eylemciler nasıl görünüyordu? 

Martin Greve Musikwissenschaftler in Istanbul
Fotoğraf: DW/H. Topcu

"Gezi Parkı'ndaki insanların çoğu gençti. 20-25, en fazla 30 yaşında. Birkaç yaşlı vardı ama çoğu gençti. Öğrenciler ya da öğrenci olmayanlar vardı. Çoğu kadın bu çok şaşırtıcı. Ve o atmosfer acayipti. Yani onlar klasik eylemciler değildi. Politize olmayan insanlardı. Yaşlılar da öyleydi. Normal Beyoğlulular, İstanbullular katıldı. O nedenle atmosfer farklıydı. Türkiye'de farklı gruplar arasında sınırlar çok sert. 'Biz ve onlar' ayrımı var. 'Biz ve ötekiler' tanımı Gezi Parkı direnişiyle birlikte bitmiş oldu. Bu çok çok önemliydi. Bir sivil topluluk vardı. Örneğin bir keresinde bir karı-koca gördüm, 60 yaşlarında. İkisi de gaz maskesi ile geziyordu. Ve eyleme destek veriyorlardı. Bir ütopik köy gibiydi Gezi."   

'Hiçbirşeyin olmayacağını düşündüm'

Bütün bu tablonun gösterilere polis müdahalesi ile bir anda değiştini söyleyen Martin Greve, biber gazı ve tazyikli suyla ilk kez İstanbul'da tanıştığını söylüyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"Orada yüz binlerce insan vardı. Bilmiyorum tam olarak kaç kişinin olduğunu ama. Yani inanılmaz kalabalıktı. Bütün meydan, İstiklal Caddesi dopdolu. O yüzden ben korkmadım. Hiçbirşeyin olmayacağını düşündüm. Gittim çok yaklaştık polise. TOMA tam karşımızdaydı. Dokundum bile araca. Yanımda çocuklar vardı. Çok rahat ve huzurlu bir atmosferdi. Ve bir anda, 10 saniye içinde tamamen değişti ortam. Polis maske taktı ve biber gazı atmaya başladı. Şoke oldum. Ben de panik içinde koştum herkes gibi. Ben de tabii ki bol bol gaz yedim. Bu gaz Almanya'dan tanıdığım birşey değildi. Bu normal gaz bir değil. Aniden kör oluyorsun. Koşmak, kaçmak istedim, ama adeta kör oldum. Taksim çıkışındaki bazı yollar çok dik, tehlikeli. Ben korktum. Ama sonra beynim patlayacakmış gibi hissettim. Daha önce böyle birşey hiç yaşamamıştım."

Duran insan protestoları

Kitlesel gösterilerin ardından İstanbul'da düzenlenen sessiz 'duran insan' protestolarının da kendisini şaşırttığını söyleyen müzik bilimci Martin Greve bu eylemi olumlu bulduğunu belirtiyor:

Martin Greve Musikwissenschaftler in Istanbul
Fotoğraf: DW/H. Topcu

"Aslında korkuyorum. Böyle eylemlere katılmak istemiyorum. Polisle hiçbirşey yaşamak istemiyorum. Ama gidemem, ben burada kalıyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum, ama ben burada kalıyorum. Herkes böyle birbirinden ayrı ayrı yerlerde durdu, grup halinde değillerdi. Çok ciddi bir ifade ile ama kararlıydılar. Ben Türkiye'de kalmak istiyorum, ama iyi bir Türkiye'de kalmak istiyorum."

'AB, Almanya Türkiye'ye karşı samimi davranmadı'

Protestolara sert polis müdahalesi nedeniyle Almanya'dan Türkiye'ye yöneltilen eleştirilere de değinen Martin Greve, bütün bu olup bitenlerin insanların AB üyeliğine bakışını da etkilediği görüşünde. Greve'ye göre Almanya ve Avrupa Türkiye'nin AB üyeliği konusunda samimi davranmadı:

"10 yıl önce AKP'nin ilk iktidar olduğu yıllarda Türkiye'de herkes ülkenin AB üyesi olmasını istedi. Ve o zamanlar çok reformlar yapıldı. İyi bir dönem, iyi bir fırsattı. Ama ne yazık ki AB, Türkiye'ye çok açık davranmadı. Bence yalancı bir tavır izledi. Özellikle Almanya ve Hrıstiyan Demokratlar ile Sarkozy'nin liderliğindeki Fransa Türkiye'nin üyeliğine karşı her bahaneyi kullandı. 'Türkiye daha uygun değil, şu alanda reform yapılmadı' gibi gerekçeler gösterdiler. Kıbrıs konusu olsun, ölüm cezası olsun, birçok konuyu bahane olarak gösterdiler. İşte bu nedenle Türkiye'de hiç kimse şimdi Avrupa Birliği'ni ciddiye almıyor. Çünkü sürekli herhangi bir bahane kullanıyorlar. Bu nedenle şimdi Türk hükümeti doğru söylüyor. Almanya'da seçim kampanyaları başladı ve yine Türkiye'yi kullanıyorlar."

Martin Greve, Türkiye ve Almanya arasında yaşanan gerginliğin İstanbul'da gündelik hayata yansımadığını söylüyor. Tam tersine Alman olduğu için vatandaşların kendisine sempatiyle yaklaştığnı vurguluyor:

"Burada normal hayatımda hiçbirşey hissetmiyorum. Bazen de böyle pozitif bir dışlanma yaşıyorum. Almanlar çok daha disiplinliler, Almanya hukuk açısından daha iyi şöyle böyle diyorlar. İşte ben de o zaman 'Almanya o kadar da harika bir ülke değil, abartmayın lütfen' diyorum."

© Deutsche Welle Türkçe

Hülya Topçu / İstanbul

Editör: Hülya Schenk