1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa’ya "Müslüman Karşıtlığıyla Mücadele" Temsilcisi

23 Aralık 2020

Avrupa Konseyi tarihinde ilk defa, antisemitizm ve Müslüman karşıtlığı konularıyla spesifik olarak uğraşacak bir özel temsilci atandı. Özel temsilci Daniel Höltgen ilk röportajını DW Türkçe’ye verdi.

https://p.dw.com/p/3n3wT
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Bildfunk/BELGA/H. Kaghat

Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi'nin Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, "Antisemitizm ve Müslümanlara karşı nefret suçları ve her türlü dini ayrımcılıkla mücadele" konusunda özel temsilci atadı. Görev, Daniel Höltgen tarafından yürütülecek. Hedef, kaygı verici toplumsal sorun haline gelen bu fenomenler hakkında Avrupa düzeyinde etkin mücadele stratejileri hazırlamak. Göreve geçtiğimiz haftalarda başlayan Höltgen DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nin antisemitizm ve Müslüman karşıtı nefret suç ve eylemlerine ilişkin özel bir temsilcisi atamasının nedenleri nedir?

Daniel Höltgen  Porträt
Daniel HöltgenFotoğraf: Candice Imbert/serbest. Sadece Council of Europe

Höltgen: Avrupa Konseyi bugün Avrupa'nın öncü insan hakları teşkilatıdır. Irkçılık ve antisemitizm konuları ana çalışma alanlarımız arasındadır. Son yıllarda Almanya, İtalya, Birleşik Krallık ve Fransa gibi ülkeler antisemitizmle mücadele konusunda özel temsilciler atadılar. Genel Sekreter Avrupa Konseyi’nin de böyle bir temsilciye sahip olmasının yerinde olacağını düşündü. Genel Sekreterin bu konuda karar almasında iki olay önemli rol oynadı diyebilirim. Birincisi Ekim 2019'da Almanya’nın Halle kentindeki bir sinagoga yönelik saldırı, ki bu saldırıyı gerçekleştiren kişi ömür boyu hapis cezasına mâhkum edildi. Bu mahkumiyet kararı Almanya’da Yahudi ve Müslüman temsilciler tarafından ırkçılığa karşı önemli bir işaret olarak memnuniyetle karşılandı. İkinci olay Şubat 2019’da Almanya’nın Hanau kentinde meydana gelen ve çoğu Müslüman dokuz kişinin öldürülmesiyle sonuçlanan ırkçı saldırı. Öte yandan Avrupa Konseyi dinler arası diyalog konusunda önemli deneyime sahiptir. Bu da önemli rol oynayabilir. Avrupa’da, Almanya’daki Kreuzberg Girişimi gibi, ilginç girişimler var. Benim ana misyonum kimi zaman internet üzerinden ifade edilen nefret ve nefret suçlarına odaklanmak olacak.Halle ve Hanau’da yaşananlar çok somut örnekler. Yahudiler ve Müslümanlara yönelik saldırılar Avrupa'da bir gerçek, kayıtlara geçiyor ve ele alınması gerekiyor.

"Bugün 'Müslüman Karşıtı Nefret' terimi kullanılıyor"

Bugüne kadar duymaya alıştığımız "İslamofobi" terimi yerine "Müslüman karşıtı" terimini kullanıyorsunuz. Bu bilinçli bir tercih mi?

Evet, bilinçli bir tercih. "Müslüman karşıtı nefret" terimi, karşımızdaki fenomeni daha iyi anlatıyor. Belirli bir dine mensup, bu dini yaşayan, ifade eden, belirli bir görünüme sahip, belirli ülkelerden gelen, belirli biçimde giyinen insanlara yönelik nefretten söz ediyoruz. Bu klasik bir ırkçılıktır. İslamofobi terimine yanlış anlamlar yüklenebilir. Ben değişik köklerden insanlar, onların inancı ve bu inanç nedeniyle gördükleri ayrımcılıkla ilgileniyorum. İslamofobi Almanya ve Avrupa'da geçmişte yaygın terim olarak kullanılmaktaydı. Bugün "Müslüman Karşıtı Nefret" terimi kullanılıyor.

 "Müslümanları hedef alan saldırıların ihbar edilenden daha fazla"

Avrupa'da antisemitizm ve Müslüman karşıtlığının boyutu nedir?

Net olan bir şey var, o da antisemitizm ve Müslüman karşıtı eylemlerin yükselişte olduğu. Almanya’da kimi çevreler eskiye oranla daha fazla ihbar edildiği için antisemit eylemlerde artış olduğunu söylüyor. Almanya’da olduğu gibi Fransa'da da örneğin Müslümanlara yönelik saldırılar yaşanıyor. Saldırıya maruz kalan Müslümanlar şikayette bulunmak istemiyor; korkuyor ya da boş veriyorlar. Bu nedenle Müslümanları hedef alan saldırıların ihbar edilenden daha fazla olduğunu söyleyenler var. Müslümanlara yönelik nefretin özelliği çoğu zaman başka tür fobi ve ayrımcılıkla karışıyor olmasında yatıyor. Kimi zaman göç, göçmenler, göçmenlerin ötekileştirilmesi gibi konularla iç içe olduğunu görüyoruz. Müslüman kadınlar için geleneksel giyiniş tarzları nedeniyle görünümün özel bir rol oynadığını da söyleyebiliriz. Yani çift, hatta kimi zaman üç kat ayrımcılık söz konusu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği bünyesinde özel bir temsilci bu konuda kapsamlı bir rapor hazırlıyor.

"Yahudi soykırımından kurtulanların hayatta olmayacağı bir döneme girilecek"

Avrupa Konseyi Özel Temsilcisi olarak pratikte nasıl çalışacaksınız?

Bu tür nefret suçlarının azalması ve önüne geçilebilmesi için hükümetlerle beraber çalışacağız. Antisemitizm alanında Avrupa Konseyi’nin; Yahudi soykırımının anılması, Avrupa Konseyi Irkçılık, Hoşgörüsüzlük ve Antisemitizmle Mücadele Komisyonu (ECRI) raporları ve Tarih Öğretimi olmak üzere üç temel koldan yürüttüğü çalışmalar var. Yahudi soykırımından kurtulanların hayatta olmayacağı bir döneme girilecek yakın gelecekte. Daha şimdiden, kurtulanlar olmadan Yahudi soykırımının nasıl öğretileceği düşünülüyor. Avrupa Konseyi, deneyimi sayesinde bu alanda katkı sağlayabilir.

"Avrupa henüz emekleme safhasında"

Müslüman karşıtı eylemler konusunda?

Müslüman karşıtı nefret konusunda başka bir perspektife sahibim. Avrupa’nın bu konuya bakışı henüz emekleme safhasında. Kaç ülke bu konuda Almanya’daki gibi hükümet düzeyinde üst düzey uzman grubuna sahip, bilmiyorum. İşe; şahsım, Avrupa Komisyonu’ndaki mevkidaşım ve Avrupa Konseyi üyesi devletlerle, bu tür nefret suçlarıyla nasıl mücadele edebileceğimiz konusunda görüş alışverişinde bulunarak başlamak istiyorum. Değişik bir yaklaşım izleyeceğim. Avrupa Konseyi bu tür bir görüş alışverişi için merkezi konuma sahip. İlk etapta projeler yerine görüş alışverişi yaratan, kolaylaştırıcı, moderatörlük yapan, etkinleştirici bir rol düşünüyorum. Fakat proje veya projeler için potansiyel ve finansman var ise bu olasılığı da elbette dikkate alacağım. 

"Müslümanların yasalar nedeniyle nefret suçuna maruz kalmıyor..."

Ülke özelinde çalışmanız olacak mı? Mesela Fransa’da İslam ve Müslümanlarla ilgili yoğun tartışmalar yaşanıyor...

Bir ülkeye önerilerde bulunmak bana verilen misyonun çerçevesine girmiyor. Güvenlik ya da terörle mücadele yasaları hakkında değerlendirmelerde bulunmak gibi bir rolüm yok. Müslümanların yasalar nedeniyle nefret suçuna maruz kaldıklarını da düşünmüyorum. Viyana’daki cihatçı saldırıdan sonra Avusturya Müslümanlar Konseyi yöneticisiyle görüştüm. Saldırı sonrası ülkede Müslümanlara yönelik sert tepki olasılığını sordum. Bana ‘hayır' dedi. Böyle bir tepki beklemediğini söyledi. Strasbourg’da merkez camisinin imamına terör saldırılarının sonuçlarını sordum. İnişli çıkışlı olduğunu söyledi. Bir tartışma var, olmalı da. Fransa’nın bazı şeylerin meydana gelmesini engellemek için güvenlik yasaları çıkarması gerekiyor. Fakat beni ilgilendiren, çıkarılan bir güvenlik yasasının uygun olup olmadığı değil, Müslümanlara yönelik saldırılar.

Kayhan Karaca

©Deutsche Welle Türkçe