1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa Türk polisine hak istiyor

Hülya Schenk26 Kasım 2013

Avrupa, Türk polisine daha fazla sosyal hak verilerek polisin neden olduğu insan hakları ihlallerinin üstesinden gelinebileceğini düşünüyor.

https://p.dw.com/p/1AOwe
Fotoğraf: Reuters

Gezi Parkı olaylarının hemen ardından temmuz ayının ilk haftasında Ankara ve İstanbul'u ziyaret eden Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks göreve geldiği 1 Nisan 2012 tarihinden bu yana hazırladığı ilk Türkiye raporunun büyük kısmını, polisin toplantı ve gösterilere güç kullanarak müdahale ederken yol açtığı insan hakları ihlallerine ayırdı.

Raporu bugün açıklayan Komiser Muiznieks'in konu hakkında üç ana tespiti var. Muiznieks ilk olarak, gösteri ve toplantı düzenleme özgürlüğüyle ilgili Türkiye'deki yasal mevzuatı "demokratik bir toplum için çok kısıtlayıcı" olarak değerlendiriyor. Bu durumun özellikle "izin alınmadan gerçekleştirilen barışçıl gösteriler" için geçerli olduğuna, barışçıl eylemlerin güç kullanılarak bastırıldığına işaret ediyor. Bu tespitten yola çıkarak yasal mevzuatın konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları çerçevesinde değiştirilmesi çağrısında bulunuyor.

Orantısız güç ve kötü muamele

Muiznieks yine bu kapsamda, gösteriler sırasında polisin "orantısız" güç kullanımı konusuna da değiniyor. Bu noktada özellikle göz yaşartıcı bomba ve biber gazı kullanımını gündeme getirip bu alanda Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT) ve AİHM tarafından belirlenmiş Avrupa standartlarının benimsenmesini istiyor. Polis şiddeti konusunda AİHM’nin bugüne karşı Ankara’ya karşı en az 40 davada karar açıkladığını ve mahkeme gündeminde en az 130 benzer dava bulunduğunu hatırlatan Muiznieks, Strasbourg yargıçlarının bu konuyu “sistemik bir sorun” olarak gördüğünü kaydediyor.

Muzinieks'in ikinci tespiti gösteriler sırasında veya sonrasında bireyler yakalanırken ya da gözaltına alınırken uygulanan kötü muamelelerle ilgili. Raporda, göstericilerin polis tarafından “tekme ve yumrukla” gözaltına alındığı, polis araçlarında “copla dövüldükleri” ve “korkutuldıkları” gibi ciddi iddialara yer veriliyor. Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yle ilgili son raporlarında zanlılar yakalanırken polisten kötü muamele gördüklerine dair şikayet iddialarının arttığının not edildiği de hatırlatılmakta.

"Gerekli cezalar verilmiyor"

Muiznieks insan hakları ihlalinde bulunan güvenlik güçlerinin gerektiği gibi cezalandırılamıyor olmalarını da gündeme taşıyor. Sorumlu polis memurları hakkında etkin soruşturma yürütülemediğini hatırlatan Muiznieks, Nijeryalı ilticacı Festus Okey ve gazeteci Hrant Dink örneklerini veriyor.

İnsan Hakları Komiseri, sorumlu polisler hakkında etkin soruşturma için yürürlükteki idari izin mekanizmasının kaldırılmasını ve bağımsız çalışabilecek yeni bir şikayet mekanizması oluşturulmasını öneriyor.

"İç yapı muhafazakar"

Avrupa İnsan Hakları Komiseri’nin raporunda polis içindeki etnik, cinsel ve dinsel çeşitlilik konusuna da değinilmekte. Türkiye’de polislerin sadece yüzde 6’sının kadın olduğuna işaret edilen raporda, ülkedeki etnik ve dinsel azınlıkların da polis içinde yeterince temsil edilmedikleri görüşü dile getiriliyor.

Komiser Muiznieks, polisin “eşcinsel ve transseksüel düşmanı ve maço” olduğuna dair şikayetler aldığını da not ediyor. Türkiye’de gerçekleştirilen bazı sosyolojik araştırmaların Türk polisinin mevcut yapısının “12 Eylül 1980 darbesinden kalma" nitelediğini belirtip, polis içindeki baskın yapıyı “milliyetçi-muhafazakar, militarist ve devlet-merkezci” olarak tanımlıyor.

Polisin sosyal hakları

Avrupa İnsan Hakları Komiseri tüm bunlara karşılık raporunda polisin sosyal hakları konusuna da yer veriyor. Türk polisinin sendikalaşma hakkına sahip olmadığını not eden Muiznieks, Avrupa Polis Etiği Yönetmeliği’nin polis memurlarına örgütlenme ve sendikalara üye olma hakkı tanıdığını hatırlatıyor. Türk polisi içindeki yüksek intihar oranı, polis memurlarının ağır çalışma koşulları ve yeterli psikolojik destek olmamasını da gündeme getiren Muiznieks, bu koşulların değiştirilmemesi halinde “daha ciddi sorunlarla karşılaşılabileceğini” söylüyor. Gezi Parkı olayları sırasında yaşanan polis şiddetinin nedenlerinden birinin de polisin yaşadığı bu koşullardan kaynaklandığını kaydediyor.

Raporda Ombudsmanlık ve Ulusal İnsan Hakları Kurumu’na da değiniliyor. Her iki kurumun varlığını olumlu bulan Avrupa İnsan Hakları Komiseri, bağımsızlıkları konusunda bu iki kurumun “kendilerini kanıtlamaları gerektiğini” söylüyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Haber: Kayhan Karaca / Strasbourg

Editör: Hülya Schenk