AP'nin gücü arttı
8 Ocak 2013Lizbon Antlaşması, Avrupa Parlamentosu'na 2009 yılından beri Avrupa politikalarını belirleyen yasaların hazırlanmasında Bakanlar Konseyi ve hükümetlerin temsilcileri ile eşit söz hakkı tanıyor. Ancak Parlamento eskiden olduğu gibi yasa tasarısı önerisinde bulunamıyor. Yasa teklifinde bulunma hakkı hala Avrupa Birliği Komisyonu’nda.
Parlamenterler memnun
Alman Sosyal Demokrat politikacı Jo Leinen uzun yıllar Avrupa Parlamertosu'nda Anayasa Komisyonu’nun başkanlığını yapan deneyimli bir isim.
Lizbon Antlaşması’nın sağladığı haklardan memnuniyet duyduğunu belirten Leinen, “Avrupa Parlamentosu, Lizbon Antlaşması’nın kazananı olmuştur. Antlaşma yürürlüğe girinceye kadar en önemli karar mercileri olan hükümetler ve Bakanlar Konseyi ile göz hizasına geldik. Artık Brüksel'de hazırlanan yasalar parlamento da ‘evet' derse yürürlüğe girebiliyor” diyor.
Parlamento ve Bakanlar Konseyi'nin yasal çerçevede eşit konuma getirilirken, üye ülkelerin yasal düzenlemeleri kendi lehine değiştirme şansı da böylece azalmış oldu.
Ulusal parlamentolara daha fazla hak
Sadece 1979 yılından beri doğrudan seçilen Avrupa Parlamentosu’na değil, üye ülkelerin parlamentoları da Lizbon Antlaşması sayesinde yeni haklar elde etti. Ulusal parlamentolar yeni bir yasal düzenlemeyi sekiz hafta içinde veto etme ve Avrupa Adalet Divanı’na taşıma hakkına sahip.
Devletler hukuku profesörü Christoph Möllers, şimdiye dek böyle bir durum yaşanmadığını, gelecekte de istisnaî olarak yaşanabileceğini söylüyor. Bazı iyileştirmelere rağmen Avrupa Birliği düzeyinde hala gerçek bir demokrasiden söz edilemeyeceğini belirten Humboldt Üniversitesi’den Profesör Möllers, “Parlamento yavaş yavaş gerçek bir siyasi organa dönüşüyor. Ancak Antlaşmanın, başlangıçta düşünülen anayasa tasarısı ile karşılaştırıldığında, demokratik değerlerden çok şey kaybettiği görülüyor“ diyor. AB’nin demokratikleşme potansiyelini yeterince kullanamadığını savunan Möllers, nüfuzunu kaybetmek istemeyen üye ülkelerin bundan kaçındığına işaret ediyor.
Yerellik İlkesi
Antlaşma, Avrupa Parlamentosu’nun çalışmalarına Avrupa düzeyinde ilk kez açık yasal bir çerçeve çiziyor. Bu çerçeve içinde de “Yerellik İlkesi“ olarak adlandırılan sistemle hizmetin vatandaşa en yakın idari birim tarafından yerine getirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Antlaşma’nın Avrupa Birliği’ne daha fazla şeffaflık sağladığını belirten Avrupa parlamenteri Jo Leinen, “Lizbon Antlaşması, diğer Avrupa antlaşmalarından farklı olarak görev dağılımını daha sıkı kurallara bağlıyor. Şimdiye dek AB’nin yetki alanı dışında olan gümrük, ticaret ve para politikaları gibi konular da dahil olmak üzere“ şeklinde konuşuyor. Leinen, ancak yetki dağılımı ve karar mercilerine ilişkin tartışmanın devam edebileceğini de sözlerine ekliyor.
Peki Avrupa düzenlemesine ihtiyaç duyulan noktalarda ne yapılması gerekiyor? Leinen böyle bir sorun doğduğunda Avrupa Adalet Divanı’nın karar vermesi gerektiğini ifade ediyor.
Çifte çoğunluk
Bakanlar Konseyi kararları için yeni oylama sistemi 2014 yılında yürürlüğe girecek. Şimdiye dek oybirliği gerektiren kararların “çifte çoğunluk“ kuralına göre alınması gerekecek. Yasal bir düzenlemenin yürürlüğe girmesi için 2014’den itibaren üye ülkelerin yüzde 55’inin, Avrupa vatandaşlarının da yüzde 65’nin desteği aranacak. Kararların engellenmesi ise güçleştiriliyor, ama imkânsız hale de getirilmiyor.
Yeni sistemle birlikte büyük ülkelerin nüfuzu artarken, karar alınması gereken konular da vatandaşın da desteği aranacağı için kamuoyuna daha fazla tartışılacak.
Sandalye sayısı sınırlandırıldı
Ancak Lizbon Antlaşması ile birlikte Avrupa Parlamentosu’ndaki sandalye sayısı düşürüldü. Üst sınırı 750 olarak belirlenen sandalye sayısı, Avrupa Birliği’ne yeni bir üye katılsa bile değişmeyecek.
© Deutsche Welle Türkçe
Bernd Riegert, Hülya Köylü Schenk
Editör: Ahmet Günaltay