1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Altı muhalefet partisi "güçlü meclis" için imza attı

28 Şubat 2022

Altı muhalefet partisi, "güçlü meclis", "bağımsız yargı" ve "temel hak ve özgürlükler" vurgusuyla Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni'ne imzaları attı. STK'lar ise metindeki eksikliklere dikkat çekti.

https://p.dw.com/p/47jXL
Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu ve Gültekin Uysal
Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu ve Gültekin UysalFotoğraf: Anka Nachrichten Agentur

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti'nin uzun bir süredir üzerinde çalıştığı "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni" bugün Ankara Bilkent Otel'deki törende imza altına alındı. Törende, insan hakları örgütleri, kadın ve gençlik örgütleri, memur ve işveren sendikaları, barolar, meslek kuruluşları gibi sivil toplum örgütlerinden 700'e yakın davetli yer aldı.

Genel başkanlar Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu ve Gültekin Uysal'ın imzaladığı metnin detaylarını genel başkan yardımcıları açıkladı.

"Siyasi Etik Kanunu hazırlayacağız"

Kürsüye ilk olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek geldi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yönetimde kişiselliğe ve keyfiliğe yol açtığını belirten Erkek, "Bizler, anayasal devlet anlayışına aykırı, demokratik hukuk devletini temelinden zedeleyen ve egemenliği şahsileştiren bu sisteme karşı çıkıyoruz" dedi. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'de hazırlanacak Siyasi Etik Kanunu'na ilişkin konuşan Erkek, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, şeffaf ve hesap verebilir bir sistemdir. Bu sistemde siyasi makamların millete hizmetten başka hiçbir amacı olmayacaktır. Bunun güvencesi de hazırlayacağımız Siyasi Etik Kanunu'dur" diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu da katılımcı, özgürlükçü ve çoğulcu demokrasinin gereklerine uygun bir hükümet sistemi modeli amaçladıklarını vurgulayarak "Hükümet sistemimizde, temsilde adalet ile yönetimde istikrar ilkelerini eşit şekilde esas almaktayız" mesajını verdi. "Güçlü Meclis" vurgusu yapan Yeneroğlu, bu amaçla öncelikle "etkili ve katılımcı bir yasama" organı öngördüklerini, TBMM'nin temsil yeteneğinin arttırılacağını, kanun yapma ve yürütmeyi denetleme işlevlerinin etkili kılınacağını, böylece de yasama organının daha demokratik ve daha etkili olmasının sağlanacağını söyledi.

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp ise kuvvetler ayrılığı ilkesine ve etkin denge ve denetleme mekanizmalarına dayanan bir hükümet sistemi amaçladıklarını belirtti. Cumhurbaşkanlığı makamının niteliği, süresi görev ve yetkileri ile ilgili düzenleme yapacaklarını açıklayan Şahinalp, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi ile ilişiğinin kesileceğini belirtti. Şahinalp, Cumhurbaşkanı ile Meclis'in görev sürelerinin ayrıştırılması amacıyla Cumhurbaşkanı'nın görev süresininin de 7 yıl olarak belirleneceğini kaydetti.

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün Fotoğraf: DW/H. Köylü

"Yargı bağımsızlığını sağlayacağız"

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün de yargının bağımsız ve tarafsızlığının sağlanması için yapılacak düzenlemelere ilişkin konuştu. Üstün, "Yüksek yargı kurulları ile yüksek yargı organlarının bağımsızlıkları ve demokratik meşruiyetlerini güçlendireceğiz. Bu kurullara ve organlara yürütmenin müdahalesini engelleyecek tedbirleri alacağız" dedi. Bağımsız ve tarafsız yargı amacıyla hazırlanan çalışmayı altı ana başlık etrafında topladıklarını kaydeden Üstün, "Hâkimlik ile savcılık mesleklerini, tam bağımsızlık için birbirinden ayıracağız. Hâkimlerin idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı'na bağlı olduğuna ilişkin Anayasa hükmünü kaldıracağız" dedi.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya da kamu yönetiminde liyakat ve hukuka uygunluk ilkelerini hakim kılacaklarını belirterek "Tüm kamu kurumlarının, fonksiyon ve etkinliklerini gözden geçirerek ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandıracağız. Bu bağlamda paralel bütün kurum ve kurulların faaliyetlerine son vereceğiz" dedi. Kamuya işe alımlarda mülakat uygulamalarına son vereceklerini de kaydeden Kaya, "Yazılı sınav sonuçlarını esas alacağız. Sözlü mülakat yapılması zorunlu olan haller ise ancak kanunla düzenlenmek kaydı ile istisna olacaktır. Bu durumda da adaylara yöneltilecek sorular kura usulüyle belirlenecek, sözlü sınav ve mülakatlar kayda alınacaktır" ifadesini kullandı.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem ise temel hak ve özgürlüklerin, dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet, siyasi ve sosyal aidiyet farkı gözetmeksizin tüm insanlar için güvenceye kavuşturulması amacıyla iç hukukun uluslararası standartlarla uyumlu kılınacağını ifade etti. Erdem, ifade özgürlüğü ile ilgili "Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları gereğince şiddete teşvik, nefret söylemi ya da kişilik haklarına saldırı durumları dışında sınırlandırılmayacak" dedi. Erdem, kadına şiddetle ilgili de "Kadına karşı işlenen suçlarla ilgili Türk Ceza Kanunu'nda gerekli düzenlemeler derhal yapılacaktır. Failler için caydırıcı cezalar öngörülecek, uygulanan indirim sebepleri yeniden düzenlenecektir" açıklamasını yaptı.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır ErdemFotoğraf: DW/E. Karaman

Mutabakat Metni'nde başka neler var?

Etkili ve katılımcı bir yasama organı olması hedeflenen TBMM’nin temsil yeteneği arttırılacak. Bu amaçla, seçim barajı yüzde 3'e düşürülecek. Siyasi partiler hakkındaki yasal mevzuat ve yaptırım hükümleri Avrupa Konseyi standartlarında yenilenecek. AKP iktidarının son yıllarda sıkça başvurduğu torba kanun uygulamasına da son verilecek. Bakanlar Kurulu, yalnızca yetki kanununa dayanması, Meclis tarafından konusu, sınırları ve süresi açıkça belirtilmesi hallerinde kanun hükmünde kararname çıkartabilecek. Cumhurbaşkanı’nın kanun yapım süreçlerindeki yetkisi, yalnızca bir uyarı niteliği taşıyan geri gönderme yetkisi ile sınırlanacak.

Başbakan, TBMM üyeleri arasından belirlenecek. Cumhurbaşkanı, Meclis'te en çok milletvekiline sahip siyasi partiye hükümeti kurma görevini verecek. Cumhurbaşkanı ya da Bakanlar Kurulu'nun tek başına OHAL ilan etme yetkisi olmayacak. OHAL ilan etme yetkisi, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na ait olacak. Bu yetki, TBMM'nin onayına tabi tutulacak. Hakimler ve Savcılar Kurulu kaldırılacak. Hakimler Kurulu ve Savcılar Kurulu şeklinde iki farklı kurul oluşturulacak. Adalet Bakanı, Hakimler Kurulu'nda yer almayacak. Çoklu baro uygulaması kaldırılacak. Yerel yönetimlerde kayyum uygulamalarına son verilecek.

KESK: OHAL'de işten atılanlara verilen sözü göremedik

Törenin ardından sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileri DW Türkçe'nin açıklanan metne ilişkin sorularını yanıtladı. KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, metinde Türkiye'nin temel sorunlarına ilişkin genel belirlemelerin olduğunu söyledi. Bozgeyik, alt başlıklara bakıldığında ise eksikler olduğunu dile getirerek "Kamuya ilk alımda mülakat sisteminin kaldırılması yerine, mülakatın kayıt altına alınacağına dair bir değerlendirme var. Oysa biz kamuya mülakat, arşiv kaydı, güvenlik soruşturması gibi uygulamalara derhal son verilmesini talep ediyorduk" dedi.

OHAL sürecinde 200 bine yakın kamu emekçisinin işten atıldığını ve bu kişilerin işe alınacağına yönelik açıklamaları hatırlatan Bozgeyik, eleştirisini "Ancak bunların metinde yer almadığını gördük. Bu boyutuyla da çeşitli eksiklikler olduğunu ancak esas itibariyle restorasyonun değil, özellikle hem Anayasa'nın tümden demokratikleştirilmesine yönelik adımlarının hızlıca atılması gerekiyor" şeklinde sürdürdü.

Yasa yapım süreçlerine meslek örgütlerinin dahil edilmesi taleplerine de dikkat çeken Bozgeyik, "Bütçe yapma süreçlerine ilişkin de demokratik kitle örgütlerinin de katılımına dair vurgunun olmadığını gördük" dedi. Bozgeyik, tüm eksiklere karşın açıklanan ortak metnin, Türkiye'nin özellikle önümüzdeki dönem açısından yeniden demokratikleşmesi adına önemli bir adım olduğunu da ifade etti.

İHD: İnsan hakları sorununu çözecek öneriler gerekli

İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan da altı partinin uzlaşması ve yeniden parlamenter sisteme dönüşle ilgili açıkladıkları önerileri başlangıç olarak önemli bulduklarını ancak, demokrasi ve insan hakları sorunlarını çözecek Anayasa önerilerine ihtiyaç olduğunu dile getirdi. Türkiye'de herkesin kendisini devlet ve vatandaşlık bağıyla bağlı hissedeceği anayasal vatandaşlık modeline ihtiyaç olduğunu ifade eden Türkdoğan, "Bu birçok noktada asimilasyon politikalarını sona erdirecek olan anayasa önermesinin özü bu olacaktır. Anayasal vatandaşlığa geçtiğiniz zaman artık etnisitinezin, inancınızın bir önemi kalmayacaktır" şeklinde konuştu.

İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan
İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk TürkdoğanFotoğraf: privat

Türkdoğan, "Bu temel noktalarda da anayasa önerileri geliştirilirse özellikle Kürt sorunu başta olmak üzere birçok temel etnik inançsal ekonomik siyasi problemlerin çözüm sürecine gireceği kanaatindeyim" dedi.

İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı: Kutuplaştırıcı iklime panzehir

İkinci Yüzyıl Enstitüsü Vakfı Başkanı Müslim Sarı da farklı siyasi geleneklerden gelen altı siyasi partinin bir masa etrafında toplanmasının önemli olduğunu belirtti. Açıklanan metni içerik ve şekil olacak biçimde değerlendirmek gerektiğini ifade eden Sarı, "Şekil olarak farklı siyasal geleneklerden gelen altı siyasi partinin bir masa etrafında toplanması ve Türkiye'nin gelecek konusunda ortaklaşmasının özellikle içinden geçtiğimiz bu kutuplaştırıcı iklime panzehir olması açısından son derece önemli. Türkiye'nin önümüzdeki dönem siyasal geleceği açısından da çok tarihi bir öneme sahip" diye konuştu.

"Metne içerik olarak bakıldığında bu metnin hem daha önceki metinde daha önceki sistemlerden çok ayrıştığını aynı zamanda mevcut sistemin reddiyesini içerdiğini görüyoruz" diyen Sarı, eskiye dönüş olmadan ancak eskinin cumhuriyet birikimlerini kapsayıcı biçimde ortak bir ufukla yol alınacağının bir göstergesi olması açısından metnin önemli olduğunu da ifade etti.

Eray Görgülü

© Deutsche Welle Türkçe