1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanlar hükümete tepkili

10 Temmuz 2013

Yapılan bir ankete göre, Almanların yüzde 80'i ABD'nin casusluk faaliyetlerinden Alman hükümetinin de haberdar olduğuna inanıyor.

https://p.dw.com/p/195v8
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Amerikan istihbaratının Almanya dahil müttefik ülkeleri gözetleme faaliyetleri ile ilgili tepkiler sürüyor. Özellikle de tarihlerinde Nazi rejimi ve ardından komünist Demokratik Almanya Cumhuriyeti tecrübesini yaşayan Almanlar ABD'nin casusluk girişimine kızgın.

Stern dergisinin yaptığı bir ankete göre, katılımcıların yüzde 80'i hükümetin bu casusluk faaliyetlerinden habersiz olduğuna inanmıyor. Başbakan Merkel ise tepkiler karşısında Amerikan istihbarat birimleriyle sürdürülen işbirliğini savunarak, eski Doğu Alman istihbaratı ile yapılan karşılaştırmaları reddetti. Ancak bu açıklama vatandaşları tatmin edeceğe benzemiyor. Almanların dinleme-gözetleme faaliyetlerine yönelik tepkilerinin ardında tarihsel hassasiyetler yatıyor.

Kitlesel protesto gösterileri

Almanya'da hükümetin, vatandaşlara ait özel bilgileri de içeren bir nüfus sayımı gerçekleştirme planı 1983 yılında ülke çapında bir direnişe dönüşmüştü. Hükümet, nüfus sayımı çerçevesinde reşit her vatandaştan ikamet, medenî hal ve meslekî durumları gibi kişisel bilgiler içeren bir form doldurmasını istiyordu. Hükümetin mümkün olduğunca çok kişisel veriye ulaşma çabasına halkın tepkisi sert oldu, protesto gösterilerine toplumun her kesiminden vatandaşlar katıldı.

Edward Snowden'ın açığa çıkardığı gözetleme skandalının boyutları göz önünde bulundurulduğunda Almanya'da 1980'lerde yaşanan olay neredeyse masum kalıyor. Zira eğer eski ajanın anlattıkları doğruysa, Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) elektronik posta ve telefonları izleyerek topladığı bilgi, bir soru formundan edinilebilecek veriden kat be kat fazla. Üstelik görünen o ki NSA sadece kendi vatandaşlarını gözetlemekle kalmıyor. Gözetledikleri arasında Almanya ve diğer AB ülkeleri de var.

'Zaman değişti'

Almanya'da yapılan bir ankete göre, her 5 kişiden 4'ü Başbakanı Angela Merkel'in bu teslimiyetten artık vazgeçmesini ve dizginleri ele almasını istiyor. Ancak halk arasında 1980'li yıllarda yaşanana benzer protestolar düzenlenmesi ise beklenmiyor.

Bremen Üniversitesi'nden Ulrich Sittermann ‘zaman değişti' diyor. O dönemde protestolara katılanlardan biri olan Sittermann şöyle konuşuyor: "O dönem sokağa çıkanlar, yeni sosyal hareketin bir öğesiydi denebilir. Nükleer karşıtı hareket vardı, nükleer enerjiye karşı protestolar yapılıyordu, yeni oluşan bir kadın hareketi vardı… Bunların hepsi 1970'li yıllarda ortaya çıktı... Nüfus sayımına karşı gelişen hareket de büyük ölçüde 1970'li yıllardaki bu potansiyelden güç aldı."

Sittermann'a göre Almanya'da bugün o dönemlerdeki gibi yoğun bir protesto hareketi oluşmamasının nedenlerinden biri, Almanların çoğunun elektronik posta ve Facebook gibi iletişim yöntemlerine fazlasıyla alışmış olması. Sittermann bu nedenle sosyal medyanın tehlikelerinin açıkça görülemediğini belirtiyor ve bu durumun değişmemesi halinde Almanya'nın bir “gözetleme diktatörlüğüne” dönüşebileceği uyarısında bulunuyor.

Tepkiler sosyal medyada

Almanlar protesto için sokaklara dökülmek yerine tepkilerini internet forumları, Facebook sayfaları ve gazetelerin okuyucu köşelerinde dile getiriyor. Die Zeit gazetesinin okuyucu köşesinden sorumlu olan Anna von Münchhausen, Amerikan istihbaratının gözetleme faaliyetlerini kamuoyuna ifşa eden Edward Snowden'a büyük hayranlık duyulduğunu belirtiyor ve yayınladıkları makalelerden birinde yer alan ‘Siz olsaydınız Snowden'ı saklar mıydınız?' sorusuna ağırlıklı olarak ‘evet' yanıtı aldıklarını kaydediyor.

Münchhausen, "Gelen tepkilerden bazıları örneğin şöyle: Sınırsız, kalpten gelen bir ‘evet'. Hangimiz bu cesarete, bu insani büyüklüğe sahip? Edward Snowden insanlığın özgürlüğü için kendi hayatını tehlikeye soktu. Hepimiz onu saklamalıyız" diyor.

Angela Merkel am 3. Juli 2013 in Berlin
Almanya Başbakanı Angela MerkelFotoğraf: AFP/Getty Images

Tarihsel hassasiyetler

Bazı okuyucuların ise ABD'nin casusluk skandalıyla eski Doğu Alman istihbaratı Stasi'nin yaptığı fişlemeler arasında benzerlikler olduğunu belirttiğini söyleyen Münchhausen, "Ya da buradaki mektup gibi: Bu olay, bana o karanlık dönemi, kendi ataleti içine gömülmüş Doğu Almanya'yı hatırlattı. Devlet Güvenlik Bakanı Erich Mielke devlet içinde bir devlet gibiydi. Onun zamanında ben de sistematik olarak gözetlendim. Ve şimdi de aynen öyle olacak. Sadece daha profesyonel ve daha mükemmel bir şekilde yapılıyor" şeklinde konuşuyor.

Anna von Münchhausen, Nazi rejimi ilgili kötü anıları nedeniyle Almanların yaşananlardan Amerikan vatandaşlarından daha çok etkilendiği görüşünde. Münchhausen, "Geçmişte vatandaşlarını sistematik olarak gözetleyen ve izleyen faşist bir devlete sahip olduğumuz için, burada Almanya'da çok daha farklı bir düzeyde korku ve endişenin hâkim olduğunu düşünüyorum" şeklinde sözlerini sürdürüyor.

ABD'lilerin travması

Ancak Dijital İlerleme Merkezi D64'ün eşbaşkanı Nico Lumma'ya göre Amerikalıların da "kendine has" travmaları var. Lumma,

"11 Eylül'den bu yana her yerde terörle mücadele konusu o kadar ön plana taşındı ki, bu hedef yüzünden her türlü yöntem neredeyse mübah hale geldi" diyor.

Ancak sosyal medya uzmanı Lumma son haftalarda edindiği izlenimlerden, Alman vatandaşlarının Amerikalıların yaşadığı bu travmaya artık pek de anlayış göstermediği sonucu çıktığını belirtiyor. Pekçok Almanın Amerikan istihbaratı ile işbirliği konusunu zaten tahmin ettiğini ve son skandala çok şaşırmadığını belirten Lumma, buna rağmen Almanların hükümetten Amerikalılara açıkça 'Böyle gitmez' demesini beklediklerini belirtiyor. Sosyal medya uzmanı, konunun sadece veri güvenliği değil, özgürlükler boyutuna ulaştığını da sözlerine ekliyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Carla Bleiker, Banu Wöltje

Editör: Beklan Kulaksızoğlu