Afganistan’da sivil ölümler nasıl önlenebilir?
5 Ağustos 2010Uluslararası Güvenlik Destek Gücü ISAF, Afganistan Savaşı ile ilgili merakla beklenen yeni operasyon kurallarında, sivillerin korumasına yönelik önlemlerin artırılacağını açıkladı. Ancak aynı zamanda, askerlerin bazı durumlarda kendilerini savunmak zorunda kaldıkları da belirtildi.
Bölgede güvenliği sağlamak üzere bulunan ISAF'ın operasyonları sırasında sivil kayıpların artması devletler hukukunun ihlal edilip edilmediği tartışmalarını başlattı.
Uluslararası Kızıl Haç Komitesi hukukçularından Nils Melzer, 85 sayfalık kitabıyla tartışmalara açıklık getiriyor. Melzer; hazırladığı rehberin amacını şöyle özetliyor:
"Bu kitabı yazma sebebim, silahlı kuvvetlere somut operasyon kuralları getirmek değil. Bu silahlı kuvvetlerin işi. Yazdıklarım daha çok birer ilke aslında.Trafik kurallarını ele alalım; trafikte kati bir hız sınırı bulunmuyor. Sadece, burada saatte 60 ya da 80'le, orada ise 100'le gidebilirsiniz gibi ibareler bulunuyor. Bunlar kesin emirlerden ziyade birer yönergedir. Hızınızı havaya ve trafiğin durumuna ayarlamak size düşer"
Sözleşme koruma altına alıyor
Bu konuda Cenevre Sözleşmesi oldukça açık. Bir sivil, silahlı mücadeleye doğrudan iştirak ettiği anda, devletler hukukunun korumasını kaybeder. Kısacası, ateş açan bir sivil artık sivil değildir. Sadece silah üreten ya da propaganda malzemesi dağıtan bir Taliban üyesi doğrudan savaşa iştirak etmediği için Cenevre Sözleşmesi'yle korunmuş oluyor.
Peki, ama gündüz silahlı mücadeleye katılan bir sivil, akşam da huzur içinde yatağında uyuyorsa ne oluyor? Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'nin raporunda, saldırgan eylemlerde bulunan sivile yönelik müdahale zaman aralıklarına göre belirleniyor. Eylemde bulunan sivilin hazırlık aşamasından olay yerinden ayrılana kadar geçen süre içinde müdahale edilebiliyor. Ancak bu durum değişebiliyor. Melzer; “ Sivil halkın dışında, Taliban devletin silahlı güçlerinin muadili sayılır. Bu kişiler için sürekli savaş hali geçerlidir. Bunlar sivil sayılmaz ve aslında nizami birliklerin meşru hedefini oluştururlar” görüşünü kaydediyor.
Ancak Melzer, Uluslararası Kızıl Haç Örgütü olarak hazırladıkları hukuki yorumun, 'öldürme ruhsatı' yerine geçemeyeceğine de işaret ederek, kuvvet kullanma ölçüsünün düşmanı etkisiz hale getirmek olması gerektiğini vurgululadı.
Askeri öncelik ve insani değerler
Operasyonlarda hedefli adam öldürme sorununun çözülmesi pek mümkün görünmüyor. Çünkü operasyonun amacı daha en başından düşmanı öldürmek olarak belirleniyor. Devletler hukuku, savaşta hasmın sadece saf dışı bırakılmasına izin veriyor. Ancak silahlı çatışmalar, düşmanın öldürülmesiyle de sonuçlanabiliyor.
Nils Melzer, “Askere, meşru hedefe ulaşmak için gerektiği kadar kuvvet kullanmayı yasaklayamazsınız. Ama aynı zamanda askerin, insani bir amacı olmadan ve acil durum da yokken, keyfi kuvvet kullanmasına da izin veremezsiniz. Bu iki prensibi doğruluğuna olduğuna inanarak kullandığınız takdirde makul bir sonuç elde edersiniz" diyerek, hedef belirlerken, askeri öncelikler ile insanlık ölçüleri arasında denge kurulması gerektiğini vurguluyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Pascal Lechler / Çeviren:Gezal Acer
Editör: Ahmet Günaltay