1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

25 Mart 2013

Kıbrıs'a yönelik kurtarma paketi ve Neonazi cinayetlerinin baş sanığı Beate Zschäpe davasında Türk basın mensuplarının duruşma salonuna alınıp alınmaması tartışması, öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/1845W
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine, mali krizle mücadele eden Kıbrıs'ın son anda iflastan kurtarılmasını şöyle değerlendiriyor.

“Kıbrıslıların önünde şimdi meşakkatli bir yol bulunuyor. Ülkenin artık kaldıramayacağı ekonomik modeline son veriliyor. Bu nedenle doğal gaz ve petrol fışkırana kadar Ada’nın Rum kesimini zor bir dönem bekliyor. Brüksel’in çözümünü adil olarak değil aksine bir zorunluluk olarak algılayan Kıbrıslıların bu yeni paketten büyük bir memnuniyet duymaması, kesinlikle anlaşılabilir. Yine de sorunun çözümü için ülkeyi derin bir uçuruma sürükleyenlerin sorumluluğu üstlenmesi doğrudur. Kıbrıslılar kendilerini birer kurban olarak görebilir, ama ülkelerindeki karışıklık Avrupalı ortaklarının suçu değil. Tüm yardım paketleri karşısında, ama belki de o nedenle, Avrupalılar arasındaki yabancılaşma ve hoşnutsuzluğun ne kadar büyüdüğünü, Kıbrıs olayı da bir kez daha gözler önüne serdi.”

Stuttgarter Zeitung'un aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Vergi mükellefleri tarafından kurtarılmaktansa, iflas etmiş bir bankanın kapatılması çok daha iyi. Yatırımcılar yıllar boyu çekici koşullardan büyük oranda istifade etti ve şimdi de bu yüksek riskin hesabını ödüyorlar. Bu küçük ve özel Kıbrıs örneğinden yola çıkılarak gelecekte yeni bir kural oluşturulup oluşturulmayacağı ise şüpheli. Mesuliyet olgusu, ancak Avrupa kurumları tarafından bir içi doldurulmuş bir çözüm ortaya konduğu zaman, yeniden tesis edilecek. O zamana kadar da bankacılar, özellikle de büyük euro ülkelerindeki bankacılar, kartlarını daima sistemin anlamına göre oynayacaktır.”

Münchener Merkur gazetesi ise Kıbrıs krizi bağlamında, neden Başbakan Angela Merkel'in birçok ülkede sert eleştirilere maruz kaldığını irdeliyor:

"Kıbrıs uzlaşmasında, dayanışmanın da bir bedeli olduğu ve bu bedeli ilk, daha önce en çok fayda sağlayanların ödemesi gerektiği mesajı hedeflenebilirdi. Bu da reform hevesinden yoksun İtalyanları düşünmeye teşvik edecek bir konu oluyordu. Maalesef kurtarıcı Avrupalılar, Kıbrıs hükümeti küçük mevduat sahiplerinin hesaplarına el atmasına izin verdiklerinde bu şansı iyi kullanamadı. Kıbrıs Parlamentosu'nun ve halkın isyanı, Tanrı çok iyi biliyor ki, önceden kestirilebiliyordu. Neyin insanı daha fazla şüpheye düşürdüğünü söylemek güç: Kurtarıcıların acemiliği mi, yoksa yaptıkları işe bir açıklama getiremeyenlerin isteksizliği ve beceriksizliği mi? Alman vergi mükellefleri Kıbrıs ve Yunan bankalarının kefili olmasına rağmen nasıl olur da, Almanya Başbakanı Angela Merkel birçok ülkede günah keçisi ilan edilir?"

Kıbrıs'tan geçiyoruz Almanya'ya... 8′i Türk 10 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın hayattaki başlıca sanığı Beate Zschäpe, 17 Nisan’da Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nde yargılanmaya başlayacak. Davanın ilk duruşmasının, akredite olan yaklaşık 50 basın organı tarafından izleneceği açıklandı. Ancak Türk basın mensuplarının duruşma salonuna alınıp alınmayacağı şimdilik belirsiz. Süddeutsche Zeitung konuyu yorum sütunlarına taşıyor:

"Mahkemenin basın bürosu 'Erken gelen yeri kapar' diyor. Bu sonuç, Alman adli makamlarının yoksulluk karnesidir. 8 Türk öldürüldü, ama Türk basını kapı önünde bırakılıyor. Mahkeme Başkanı, ‘başka türlü olamaz’ diyor. Başka türlü olur tabii ki, ama eğer istenirse. Davanın video ile ikinci bir salondan izlenmesini sağlamak için mahkemenin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Gerçi yasalar davanın ses ve görüntü kaydı ile 'kamuoyuna gösterilmesini' yasaklıyor. Peki akredite edilen gazetecilerin daha sonra davayı birebir anlatması da 'davanın kamuoyuna sunulması' değil midir?"

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Hülya Schenk