1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

17 Ekim 2013

ABD'deki bütçe krizinin yankıları ve Almanya’da büyük koalisyon pazarlıkları, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

https://p.dw.com/p/1A1nR
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Frankfurter Rundschau, ABD’deki bütçe krizini ele aldığı yorumunda, Obama’nın bu krizden gelecek yılki Kongre seçimlerinde güçlenerek çıkabileceğine yer veriyor.

"Dünyanın geri kalanının Amerikalıların bu krizden ders almasını ve ideolojik parçalanmışlığı da aşmalarını umması gerekiyor. Amerikan halkının yüzde 75’i yaşanan bütçe tiyatrosunu reddediyor. Eğer bu öfkelerini gelecek yıl yapılacak olan Kongre seçimlerinde sandığa taşırlarsa o zaman politikadaki frenleyici unsurların sonunun başlangıcı gelebilir. Böyle bir durum da Obama yönetimi, diğer acil sorunlara da el atabilir. Eğitim sisteminde reformların yapılması, petrole bağımlılığın azaltılması, yıkılmakta olan yol ve köprülerin tamir edilmesi gerekiyor. Yeni bir göç yasası için geç bile kalınmış sayılır. Yani bir başka deyişle: Eğer bir zamanların umut vadeden başkanı Barack Obama, Amerikalı seçmenleri şimdiye dek olduğundan daha güçlü bir şekilde arkasına almayı başarırsa, işte o zaman gerçek bir muzaffer olabilir. Ve bundan herkes fayda sağlar."

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda ise Çay Partisi’ne getirilen sert bir eleştiri dikkat çekiyor:

"Amerikan Anayasası’nın babaları, uzlaşmaya duyulacak istek ve eğilime inanıyorlardı. ABD’nin siyasi sistemi, işbirliği üzerine kurulu. Anayasal organların karşılıklı olarak birbirini kontrol etmesine, Amerikalılar 'kontrol ve denge' adını veriyorlar. Her bir milletvekili de etkileyici büyüklükte söz hakkına sahip. Ancak bir zamanlar çoğunluğun bütün gücü eline almasını engelleyen bu unsur, bugün Çay Partisi gibi Cumhuriyetçilerin radikal kanadının yeni düzenlemeleri bloke etmesine de olanak tanıyor. ABD Anayasası, tamamen seçkin ifadelerle dolu bir metin. Anayasayı kaleme alanlar, siyasi aktörlerin bu kadar görgüsüz olabileceğini önceden göremediler."

Geçiyoruz Almanya’ya. Yeni hükümet arayışlarında önemli bir gelişme kaydedildi. Hrıstiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokratlar arasında yapılan üçüncü ön görüşmenin ardından her iki cepheden de gelen olumlu sinyaller, büyük koalisyon umutlarını artırdı. Taraflar, parti yönetim kurullarına görüşmelere başlama önerisinde bulundu. Süddeutsche Zeitung’da konuya ilişkin şu satırları okuyoruz:

"Hrıstiyan Birlik partileri ile Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) koalisyon görüşmelerine başlaması ne kadar olasılık dahilinde ise pazarlıkların büyük koalisyonla sonuçlanması da aynı şekilde olasılık dahilinde. Bu çok hızlı olmayacak. Ama muhtemelen epey istikrarlı yeni bir hükümet kurulacak ve koruyabildiği yere kadar da istikrarını koruyacak. En azından 2016 yılına kadar. Zira o yıl Sosyal Demokrat Parti’nin başbakan adayının ve Merkel'in halefinin kimler olacağı tartışmaları başlayınca, hükümet ya büyük bir gürültü ile sarsılacak ya da tamamen yıkılacak."

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise yorumunda farklı bir noktaya değiniyor ve büyük koalisyon kurulması durumunda muhalefetin durumu irdeliyor:

"Kutsal seçim sözlerinin bundan sonraki akıbetine ilişkin söylenecek iki şey var: Ya her şey sıfırlanacak ya da her şey yoruma açık bırakılacak. Kesin olan tek şey ise büyük koalisyon kurulursa muhalefetin sesinin pek duyulmayacağı. Tabii ki Sol Parti ve Yeşiller Partisi’ndeki milletvekillerinin parlamentoda söz hakkı olacak. Ancak milletvekili sayısının azlığı bakımından seslerini duymak pek mümkün olmayacak. Ayrıca artık muhalefet, hükümet cephesinin desteği olmadan araştırma komisyonları kuramayacak ve yasaları Anayasa Mahkemesi'ne taşıyamayacak. Gerçi meclisteki çoğunluk gruplarından muhalefetin hakları konusunda cömert olunacağı açıklamaları geliyor. Ancak bu açıklamanın hukuki bir bağlayıcılığı yok, bunun etkisi sadece sınırlı olabilir."

 © Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Hülya Schenk