1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa basınından özetler

3 Nisan 2013

Avrupa basınının ağırlıklı konuları, Kuzey ve Güney Kore arasındaki gerilim ve AB içindeki güç dengeleri.

https://p.dw.com/p/188kQ
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Fotoreport

Kuzey Kore’nin altı yıldan bu yana kapalı durumda olan Yongbyong reaktörünü yeniden faaliyete geçirmeye hazırlandığını açıklamasıyla Kore Yarımadası’nda tırmanan gerilim, sol liberal çizgideki İspanyol El País gazetesinin yorum sütununda şu satırlarla ele alınmış:

“Kuzey Kore rejimi ilk kez savaşçı bir dil kullanmıyor. Batıda, bu tehditlerin sadece ülkedeki kamuoyunu etkilemek için kullanılan sözlerle sınırlı kalacağı yönünde bir izlenim hakim. Ancak bu tehditkâr tavır sanılandan daha yoğun ve spesifik. Sağı solu belli olmayan totaliter Pyöngyang rejimi muhtemelen intihara niyetli değil. Tek bir saldırı girişiminin, sonu anlamına geleceğini biliyor. Ancak savaş öncesine yönelik senaryoların, kolayca kontrolden çıkma tehlikesi vardır. Kore krizinde ise her hesap hatası nükleer bir felakete yol açabilir.”

Güney ve Kuzey Kore arasında giderek yükselen tansiyona ilişkin Rus Kommersant gazetesinde şu yorum yer alıyor:

“Şimdi Kuzey Kore rejimi bir de kapalı durumda olan nükleeer reaktörünü yeniden açmaya hazırlanıyor. Pyöngyang izlediği nükleer politika ile yarımadadaki savaş tehlikesini kuşkusuz arttırıyor. Uluslararası toplum da eli kolu bağlı bir izlenim veriyor. Vaktiyle Batı gıda maddeleri karşılığında güvenlik satın alırdı. Ancak rahatlama kısa sürdü. Uzmanlar reaktörü askerî bir tehdit olarak sınıflandırmasa da bu adım siyasi manevra alanını daraltıyor. Şimdi tüm gözler Pekin'e çevrilmiş durumda. Belki de Çin müttefiki Kuzey Kore'nin aklını başına toplamasını sağlayabilir.”

İngiltere’nin AB’de Brüksel’in yetkileri konusunda üyeler arasında bir anket düzenleme girişimi, Fransa ve Almanya’nın katılmama kararıyla sekteye uğradı. Hollanda’da çıkan de Volkskrant gazetesinin konuya ilişkin yorumu şöyle:

“Berlin ve Paris’in koordineli reddi, özünde önemli olan bir tartışmaya destek olmuyor. Giderek daha fazla yetki Avrupa düzeyine aktarılıyor. Sorunların çoğu zaman ulusal sınırları aştığı düşünülürse bunun doğru bir yol olduğu söylenebilir. Avrupa’nın durumu iyi olduğu sürece de kimse bu noktadan rahatsız olmadı. Ancak kriz ile birlikte şüphe doğdu. Fakat diğer yandan Euro krizi aynı yönde devam edilmesini neredeyse zorunlu kılıyor. Tabii ki bu, her alanda doğru çözüm demek değil. 'Hem daha fazla hem de daha az Avrupa' olarak özetlenebilecek bir yol, en sağlıklı çözüm olabilir. En azından üzerinde kafa yormanın kimseye zararı yok. Bu nedenle İngilizlerin girişimi memnuniyetle karşılanmalı. Berlin ve Paris’in bu tartışmaya açık olması gerek.”

İngiliz Guardian gazetesi ise ülkenin Avrupa Birliği’nde daha fazla angajman göstermesini talep ediyor:

“Kıbrıs’taki bankalar krizi, Avrupa Birliği içindeki güçler dengesi konusunda yeni bir tablo ortaya çıkardı. Görünüşe göre, Almanya kendi başına şartları belirledi. Avrupa Birliği yetkilileri 'Fransa nerede peki?' diye merak etti. Aslında 'Almanya’nın ağır bastığı bu Avrupa’da İngiltere nerede?' diye sormak da mümkün. Ülkemiz, hiç bir zaman kendini Fransa’nın yaptığı gibi makine dairesine sokmadı. Ama İngiltere, asıl geminin arkasından çekilen sandalda oturup sürat yapmak zorunda mı? Bu Başbakan David Cameron'un Avrupa politikasının bizi mahkum ettiği aptalca ve güçsüz bir durum. İngiltere, Avrupa Birliği'nde daha faal bir rol üstlenmeli. İngiliz siyasetinde ciddi bir hayalgücü eksiklikliği var.“

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Aydın Üstünel

Editör: Hülya Schenk