1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Mükemmeliyet merkezi mi, yük mü?

15 Eylül 2020

Hükümete göre "mükemmelliyet merkezi", halk sağlığı uzmanlarına göre de şehir hastanelerinin avantajları değil, dezavantajları var. Uzmanlar şehir hastanelerinin Hazine'ye yüküne de dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/3iV5v
Konya Şehir Hastanesi
Konya Şehir Hastanesi Fotoğraf: DHA

Covid-19 salgını ile mücadelede sağlık sistemi ile ilgili çok konuşulan konulardan birisi şehir hastaneleri oldu. Hükümetin bu hastaneleri mücadelenin merkezi olarak göstermesine karşılık halk sağlığı uzmanları ise sağlık sisteminin zaafa uğratıldığını düşünüyor.

Sağlık Bakanlığının Haziran ayı verilerine göre şu ana kadar sözleşmesi imzalanan toplam şehir hastanesi sayısı 18. Bunlardan 11’i hizmete girdi, yedi tanesi ile ilgili çalışmalar ise halen devam ediyor.

Çoğu Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeli ile inşa edilen hastanelerle ilgili süreç en baştan beri Türk Tabipler Birliği (TTB) gibi meslek kuruluşları tarafından yakından takip ediliyor. Bu model ile yapılan şehir hastaneleri sağlık hizmeti, gerekse devlete getirdiği finansal yük açısından eleştiriliyor.

Pandemide şehir hastaneleri

Diğer hastaların tedavisi aksıyor mu?

Pandeminin son haftalarda yeniden hız kazanması ve büyük kentlerde pandemi hastanesi olarak hizmet veren şehir hastanelerinin dolması yüzünden de dikkatler kapatılan hastanelere çevirildi. Ankara’da Bilkent Şehir Hastanesi için kapatılan köklü altı hastanenin şimdi Covid klinikleri olarak yeniden açılması gündemde.

Hastanemi Açın Platformu (HAP) Sözcüsü Dr. Bayazıt İlhan, pandemi döneminde artan sağlık ihtiyacı nedeniyle bu hastanelerin Covid kliniği olarak değil eski kimlikleriyle açılması gerektiğini belirterek şunları aktarıyor:

"Covid dışı hastalar şu anda güvenli biçimde gidip tedavi olamıyorlar. Biz istiyoruz ki bu kapatılan şehrin merkezinde ve ulaşımı kolay hastaneleri tam kapasite ile açıp bazılarını Covid dışı hastalıklar için ayıralım."

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada kapatılan hastaneleri açmak gibi bir eğilimleri olduğunu söyleyerek "Bu hastanelerimizin özellikle yoğun bakımla ilgili bölümlerini devrede tutma konusunda çaba içerisindeyiz" demişti.

Kayıhan Pala
Kayıhan Pala Fotoğraf: Privat

Pala: Avantaj değil dezavantajları var

Halk Sağlığı Uzmanı Kayıhan Pala, "mükemmeliyet merkezi" olarak gösterilen şehir hastanelerinin pandemi ile mücadelede özel olarak nasıl bir avantaj sağladığını hiçbir yetkilinin açıklayamadığına dikkat çekiyor.

DW Türkçe’ye konuşan Pala, şehir hastanelerinin pandemi sırasında yarattığı avantaj değil aksine bazı dezavantajları bulunduğunu söyleyerek bunların başında ulaşım için toplu taşıma ile daha fazla yol gitmek olduğunu belirtiyor.

Şehir hastanelerinin çoğu kentlerin dışında ya da merkezden çok uzak bölgelerde inşa edilmiş durumda. Bu da özel aracı olmayan kişilerin bu hastanelere ulaşımını zorlaştıran bir etken olarak görülüyor. Pandemi dönemindeki yoğunluk nedeniyle Covid hastalarının test yaptırdıktan sonra toplu ulaşım ile evlerine dönmek zorunda kalmasının bulaşmayı artırdığına işaret ediliyor.

Pala bir diğer dezavantajı da şöyle anlatıyor:

"Eskiden mesela Ankara’da yedi hastane vardı, bunlardan bir ya da ikisinin pandemi hastanesi olarak ilan edilmesi durumunda geri kalanları diğer hastalıklar için kullanma imkanı vardı. Ama şimdi bütün bunları tek hastanede birleştirip orayı da pandemi hastanesi ilan edince insanların diğer sorunlarını çözecek kurumları da ortadan kaldırmış oldunuz."

Pala, şehir hastanelerinin şu anda çok ihtiyaç hissedilen ek bir yatak sağlamadığını da vurguluyor. Halk sağlığı uzmanı Pala, "Bu hastaneler yapılmayıp şehir içindeki hastaneler kapatılmamış ve bunlara aktarılacak para ile yeni hastaneler yapılmış olsaydı, o zaman Sağlık Bakanlığının 'hem yeni yoğun bakım yatağı sağladık hem de mevcudu koruduk' deme olanağı vardı. Ama şimdi bu olanağı yok" diyor. 

"Madem şehir hastaneleri tüm sorunları çözdü, Ankara’daki durum nedir? Hastalar yatacak yer bulamıyor" diyen Pala, şu soruyu yöneltiyor:

"1,5-2 yıllık kirası ile tamamını yaptırabileceğiniz bir bina için neden 25 yıl döviz kuruna ve enflasyona ayarlı kira ödemek istiyorsunuz? Burada akılcılık nerede?"

25 yıl için 81,2 milyar dolar ödeme

Bu hastanelerin devlete getirdiği finansal yük uzmanları endişelendiren bir diğer husus.

Türkei Istanbul | Coronavirus | Patient im Cerrahpasa-Krankenhaus
Fotoğraf: DHA

Şehir hastaneleri şimdiye kadar kamu özel işbirliği modeli ile yapılıyordu. Bu model ile devlet 25 yıl boyunca hastaneyi yapan şirkete ödeme yapıyor. Ancak 2019’da bu modelden vazgeçilerek 21/b ihale usulüne geçiş yaptı.

Ekonomi uzmanları bu hastaneler için ödenen kira ve hizmet bedellerinin hazineye büyük yük oluşturduğuna dikkat çekiyor. Kamu İhaleleri Uzmanı Uğur Emek’in hesaplamalarına göre devlet bu hastaneleri yapan ve işleten şirketlere 25 yıl için toplam 81 milyar 200 milyon dolar ödeme yapacak.

DW Türkçe'ye konuşan Emek, bu hastanelere yapılacak ödemelerin devlet bütçesine etkisini şöyle anlatıyor:

"Bu 81 milyar dolarlık borç toplam GSYH içinde yüzde 12-13 civarında bir büyüklüğe sahip. Türkiye’nin şu anda toplam borçlarının GSYH oranı yüzde 35 civarında. Yani tek başına şu anda hazinenin mevcut borç stokunun üçte biri kadar da şehir hastanelerinden gelen bir borç var."

Emek, bunların resmi hesaplarda rapor edilmediğine de dikkat çekiyor.

"Sorun sözleşmelerin gizli oluşunda"

Ekonomi yazarı Çiğdem Toker de benzer görüşte. Toker, şehir hastanelerinin kira ve gelir garantilerinin döviz kurunun da artmasıyla ülke bütçesini ipotek altına aldığını belirtiyor.

Ekonomi yazarı Çiğdem Toker
Ekonomi yazarı Çiğdem TokerFotoğraf: Privat

Finansal tabloları ne Maliye ne de Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığını ifade eden Toker, "Sorunun kaynağı sözleşmelerin gizli oluşunda ve sorulduğunda 'ticari sır' gerekçesiyle kira ve hizmet bedellerinin açıklanmamasında. O kadar ki, sözleşmeleri Sayıştay’a bile göstermiyorlar" diyor.

Toker, ödemelerin 2043 yılına kadar artarak devam edeceğini anımsatıyor ve KÖİ modelinden vazgeçilmesinin nedenini şöyle açıklıyor:

"Hiç kuşkusuz tek neden mali tablonun ağırlığı. Mevut açılanların kira ve gelir garantileri döviz kurunun da etkisiyle bütçeyi ipotek altına almıştı. Sıradakiler de eklendikçe her biri 25 yıllık bu sözleşmelerin sürdürülemez olduğunu gördüler. Aslında iktidar 31 şehir hastanesi hedefliyordu ama bu korkunç tabloyu görünce vazgeçti."

Şehir hastanelerinde KÖİ modeline geri dönülüp dönülmeyeceği henüz tam bilinmiyor. Uğur Emek, devlette bazı kesimlerin hala bu modele dönüş yapılmasından yana olduğunu aktarıyor.

Gülsen Solaker / Ankara

© Deutsche Welle Türkçe