1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Özdemir: Asıl hedef hükümet

Ayşe Tekin / DW28 Aralık 2005

Türk ordusuna yönelik açıklamaları nedeniyle AP üyesi Joost Lagendijk hakkında açılan soruşturma tepkilere neden oldu. Avrupalı parlamenter Cem Özdemir, asıl hedefin Ankara’daki hükümet olduğunu savundu. Özdemir, DW’den Ayşe Tekin’in sorularını yanıtladı…

https://p.dw.com/p/AaHd
Cem Özdemir, Lagendijk hakkında soruşturma açılmasını değerlendirdi
Cem Özdemir, Lagendijk hakkında soruşturma açılmasını değerlendirdiFotoğraf: dw-tv

Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk hakkında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hakaret suçundan soruşturma başlatıldı. Yapılan başvuruları değerlendiren Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı, Avukat Kemal Kerinçsiz'in suç duyurusu üzerine İstanbul'da yaptığı açıklamalar nedeniyle Joost Lagendijk hakkında soruşturma başlatma kararı aldı. Hollandalı politikacı Lagendijk hakkında açılan soruşturmanın gerekçesi ise Türk Ceza Kanunu’nun 301 ve 288. maddeleri.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Eşbaşkanı Lagendijk, 19 Aralık’ta İstanbul’da yaptığı açıklamalarda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Güneydoğu Anadolu’da provakasyon yaptığını öne sürmüştü. Orhan Pamuk’un yargılanmasını izlemek için gelen Lagendijk’ın bu sırada yaptığı açıklamalar nedeniyle soruşturmaya maruz kalmasını Avrupa Parlamentosu milletvekillerinden Cem Özdemir DW Türkçe Servisi’ne değerlendirdi. Özdemir, DW’den Ayşe Tekin’in sorularını yanıtladı.

TEKİN: Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığı iki başvuru üzerine Avrupa Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk hakkında soruşturma başlattı. Soruşturma nedeni TCK’nun 301. Ve 288. maddelerine ihtilaf. 301. madde son zamanlarda epeyce tartışılır oldu. Sizde bu vesile ile Orhan Pamuk’un davası için Türkiye’ye gittiniz. Bu yeni durumu nasıl değerlendiriyorusunuz?

ÖZDEMİR: Bu işin iki boyutu var, birincisi; bir grup MHP’li avukat önüne gelen herkese karşı dava açmaya başladı Türkiye’de. Bunu spor haline getirdiler adeta. Bence hükümetle ve yasalarla resmen dalga geçiyorlar. Ellerinde olsa, herhalde Genelkurmay Başkanı’na karşı bile dava açacaklar. Ama henüz buna cesaret edemiyorlar. Diğer bir boyutu ise Türkiye’de vatandaşlar arasında kısmen de olsa şöyle bir eğilim var: “Avrupalılar, Orhan Pamuk söz konusu olunca geliyorlar, ama Yücel Aşkın davasına niye gelmiyorlar ya da yakında bakılacak Hikmet Fidan davasına da acaba uğrayacaklar mı?” diye düşünülüyor. Bunda kısmen haklılar, çünkü ne yazık ki bu konular Avrupa kamuoyuna yeterince yansımadı. Avrupa, Türkiye’de insan hakları ya da düşünce özgürlüğü konusunda görüş belirttiğinde bunu herkese eşit mesafede ya da eşit yakınlıkta yapmalı. Bu noktada, eksikler olduğunu kabul ediyorum. Joost Lagendijk davasına gelince; Joost’dan daha fazla Türkiye taraftarı, Türkiye dostu, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini savunan birisini bulmak herhalde zor Avrupa’da. Özellikle bu isme karşı dava açılması istemini, ben şöyle yorumluyorum: Zaten bu kişiler, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşı ve istemiyorlar, o açıdan Joost’a karşı dava açmaları onlar açısından son derece mantıklı. Ama davanın hedef konusu Joost değil, davanın hedef konusu aslında Ankara’daki hükümet.

TEKİN: Ama bir yerde de bu davranışları ile kamuoyunu etkiliyorlar. Örneğin, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinden yana olanların oranında bir düşüş var. Bu oran, geçmişte olduğu gibi yüzde yetmişlerde değil, yüzde ellilerde seyrediyor son verilere göre. Bunda Avrupa Biriği’nin de bir payı var mı sizce?

ÖZDEMİR: İki tarafı da etkiliyorlar. Zaten hedef de bu. Önemli olan, hedeflerine ulaşmamaları. Çünkü bunlar, küçük bir grup ve aslında böyle küçük bir gruba zaten bu kadar söz hakkı verilmesi beni şaşırtıyor. Birileri, bunları gizli bir şekilde destekliyor gibi geliyor bana. Aksi taktirde, İstanbul’da Orhan Pamuk davası sonrası sokaklarda yaşadığımız olayları başka türlü açıklamak mümkün değil. Yani şu soru gündeme geliyor; böyle kafayı yemiş insanlar sokaklarda böyle görüntüler sergilediğinde neden polis müdahale etmiyor? Yoksa gizli bir işbirliği, gizli bir sempati mi var? Bence hala Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini engellemeye çalışıyorlar. Ama sonunda başarısız olacaklarına eminim, çünkü artık bu treni kimse durduramaz.

TEKİN: Peki Joost Lagendijk’in bu davaya neden olan ifadelerini nasıl yorumluyorsunuz?

ÖZDEMİR: Yorumlarını paylaşırsınız, paylaşmazsınız. Bu, herkesin demokratik hakkı. Ama bunlar söylenebilmeli. Bir Türk vatandaş da söyleyebilmeli, Joost Lagendijk bilindiği gibi Hollanda vatandaşı, bir Hollanda vatandaş da söyleyebilmeli. Zaten bunu anlayamayan bir zihniyet, Avrupa’ya dahil olamaz. Düşünce ve ifade özgürlüğü, en temel ve Avrupa’yı en güzel tarif eden haklar. Bu bir ön şart. Bunu herkes paylaşmalı. Bu ilkeyi paylaşmayan bir ülke, Avrupa kelimesini ağzına alamaz. Zaten paylaşmayacak olsa Avrupa’ya girme niyeti de olmaz. 301. maddeye gelince, yakında tatmin edici bir çözüm bulunacağına eminim. Çünkü Ankara, bu maddenin istedikleri gibi yorumlanmadığını ve bazı aşırı güçler tarafından kötüye kullanıldığını gördü. Ankara buna izin vermemeli ve vermek istemediğine de ben eminim.

TEKİN: Bununla birlikte Adalet Bakanı Cemil Çiçek benzer yasaların Avrupa Birliği ülkelerinde de olduğunu söylüyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

ÖZDEMİR: Doğrudur. Kısmen ülke birliğini ve bayrağını koruyan yasalar var. Ama ya bu yasalar sadece kağıt üzerinde var, kullanılmıyor ya da yorum şekli Türkiye’den oldukça farklı. Hiç kimse bunu Joost Lagendijk’ın, Orhan Pamuk’un, Hırant Dink’in ve diğer yazarların ve düşünürlerin görüşlerine karşı bir engel olarak kullanmaz Avrupa’da. Asıl fark burada. Bu tür yasalar olsa da yorum şekli Avrupa’da oldukça farklı. Türkiye, bu konuda daha geniş bir konsensüse ulaşmalı. Yani asker konusunda herkes farklı görüşe sahip olabilir, Kürt sorunu konusunda herkes farklı görüşe sahip olabilir. Ermeni meselesinde, Kıbrıs meselesinde, başörtü meselesinde... Bütün bu konularda herkes farklı görüşlere sahip olarabilir. Ama bir konu hakkında -şiddete herhangi bir şekilde bulaşmamak şartı ile- görüşlerin ülke içinde ve dışında özgür bir şekilde ifade edilmesi konusunda herkes hemfikir olmalı. Bir Avrupa ülkesinde bu anlayış egemen olmalı.