1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Dink davası Türkiye için sınav”

Baha Güngör4 Temmuz 2007

"Hrant Dink cinayeti, aydın ve siyasilere yönelik suikastler zincirinin bir halkası" diyen DW Türkçe Servisi Yöneticisi Baha Güngör’e göre "Azmettirenlerden kurtulamadığı takdirde Türkiye Avrupa yolunda darbe alacak".

https://p.dw.com/p/BCTu

Hükümetler, ideolojiler veya partiler tarafından çizilen ufkun daha ilerisine bakan, daha geniş çaplı düşünen ve kendi vizyonunu oluşturan insanlar, sınırları içinde yaşadıkları devletler için sıkıntı yaratabilir. Bu hem Avrupa’nın gelişmiş demokrasileri için, hem de Avrupa’nın eşiğinde bulunan ülkeler için geçerli. Ancak demokrasinin yerleşmiş olduğu ülkelerde farklı düşünenlerin hayatta kalma şansları çok daha yüksek. Türkiye gibi siyasi açıdan ve dünya görüşü açısından bir kimlik arayışında çileli bir yoldan geçmekte olan ülkelerde ise, farklı düşünen ve bu düşüncelerini uluslararası alanda duyuran insanları öldüren veya öldürten, halkın ve ülkenin sözde kurtarıcıları sürekli devreye giriyor.

Hrant Dink, Türkiye’nin tarihini kabullenmesi ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan yükü devralması gerektiği konusunda sözünü hiçbir zaman sakınmıyordu. 1. Dünya Savaşı’nın ortasında, 1915-1916 yıllarında yüz binlerce Ermeni’nin öldürülmesinin soykırım olarak tanınmasını isteyen Dink, öte yandan soykırımın reddini yasalarla cezaya tabi tutan Fransa örneğinde olduğu gibi, Avrupa’daki parlamentoları da düsünce özgürlügünün engellendigine dikkat çekerek eleştirmekten geri kalmıyordu.

Türkiye’de son dönemde gazetecilerin, entelektüellerin ve aydın politikacıların yanı sıra gayri Müslim cemaatlerin temsilcileri de beyni yıkanmış ve yanlış yönlendirilmiş gençler tarafından hunharca işlenen cinayetlere kurban gidiyor.

Cinayetleri işleyenler ele geçiriliyor ama asıl azmettirenlerin, cinayetin asıl arkasında bulunan isimlerin yakalanması gerekiyor. Aksi takdirde, 21. yüzyıl Avrupası’nın değerlerine ve standartlarına erişmek isteyen Türkiye, bu yolda ağır darbeler yiyebilir.

Bu arada Türkiye’de etnik ve dini çeşitlilik umudunun yok olmaması da büyük önem taşıyor. Çünkü Türkiye’nin sınırları içinde, geçmişte demokrasiye, aydınlanmaya ve farklı dünya görüşlerinin birarada yaşayabilmesine beşiklik eden medeniyetlerin yeşerdiği bölgeler bulunuyor. Etnik ve dini cemaatlerin barış içinde bir arada yaşaması hoşgörüden de öte diğer tarafın eş değer olarak kabul edilmesini de gerektiriyor.

Hem Türkiye, hem de daha 90’lı yıllarda kanlı etnik temizliğe sahne olan bazı Avrupa ülkeleri, bu ideal durumdan epey uzak.

Avrupa’ya yönlenmek bu ülkelere büyük kazanç sağladı. Bu yönlenme olmasaydı, 90’ların savaş suçluları bugün, uluslararası mahkemelerde sanık sandalyesinde oturuyor, ya da hapishane hücrelerinde cezalarını çekiyor olmayacaktı.

Türkiye’nin de olumlu bir dönüşümü daha kolay kotarabilmesi için, Avrupa’ya yönlenmeye ihtiyacı var. Türkiye’de de aşırı milliyetçilerin veya fanatik dincilerin önünü kesebilmek için, Avrupalılar’ın, bu sadık müttefikinin Avrupa’nın değerler ailesine entegre olabilmesi için kapıyı açık bırakması gerekiyor.

Modern toplumların çağdaş değerleri, kendilerini ‘kurtarıcı’ olarak gören kişi ve çevrelere karşı en etkili silahlar. Türkiye’nin kendi gücüyle, ama aynı zamanda Avrupa’nın da desteğiyle bu ‘kurtarıcılarından’ kurtulması gerekiyor. Bu yüzden Dink cinayetinin davası, Türkiye’nin Avrupa yolundaki hedefleri için önemli bir sınav niteliği taşıyor.