1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB Zirvesi’nde reform pazarlıkları

Ajanslar22 Haziran 2007

Brüksel’deki AB devlet ve hükümet başkanları zirvesi, AB Dönem Başkanı Almanya’nın sunduğu reform anlaşması üzerinde pazarlıklar damgasını vurdu. Almanya Başkanı Angela Merkel, henüz anlaşma sağlanamadığını açıkladı…

https://p.dw.com/p/AzKR
Almanya Başbakanı Merkel, üye ülkeler arasında uzlaşma zemini arıyor.Fotoğraf: AP

AB Anayasası'nın Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda reddedilmesiyle başlayan kurumsal krizi çözen lider olarak anılmak isteyen Merkel, zirvede rafa kaldırılan Avrupa Anayasası’nın yerini alacak anlaşma taslağını sundu. Ancak pazarlıkların sürdüğü zirvede Merkel, çabalara rağmen henüz uzlaşı sağlanamadığını söyledi.

Merkel, zirvenin ikinci gününde AB devlet ve hükümet başkanlarıyla toplantısına girerken yaptığı açıklamada, "Tüm gücümüzle çalışıyoruz. Herkes çaba gösteriyor ama sorunlar henüz çözülmedi" dedi. Anlaşma sağlanırsa AB'nin geleceğini şekillendirecek zirvede liderler arasında çetin pazarlıkların uzayabileceği, hatta yarına sarkabileceği ifade ediliyor.

Dönem Başkanı Almanya, yeni AB anlaşması için belirlenecek yol haritasında, Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda reddedilmesine rağmen 18 üye ülke tarafından onaylanan çıkmazdaki anayasanın önemli unsurlarının korunmasını yeni tartışmalardan kaçınmak açısından gerekli buluyor.

Üye ülkelerin itirazları

AB içinde daha fazla güç isteyen ve tarihsel olarak Almanya'ya kuşkuyla bakan Polonya ise Fransa ve Hollanda'daki referandumlarda reddedilen yeni anayasa taslağında karar alma sürecini kolaylaştırması açısından en önemli unsur olarak gösterilen nitelikli oy hesaplamasındaki "ikili çoğunluk" sistemine itiraz ediyor.

İkili çoğunluğa göre AB Konseyinde karar alınabilmesi için üye ülkelerin yüzde 55'inin desteğinin yanında AB toplam nüfusunun yüzde 65'inin temsil edilmesi şartı aranıyor. Bu oylama sisteminin Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya'ya yaradığını düşünen Polonya tarafından getirilen öneride, nüfus yerine büyük ülkelerle küçük ülkeler arasındaki farkı azaltmak için nüfusun kare kökünün esas alınması isteniyor.

Zirvede Polonya'nın ardından Almanya'yı en fazla zorlaması beklenen İngiltere ise dış politika, vergi, yargı, polis ve içişleri gibi alanlarındaki yetkilerini AB'ye devretmeye karşı çıkıyor. 2005 yılında düzenlenen referandumda AB anayasasını reddeden Hollanda ise yeni AB anlaşmasında üye ülkelerin parlamentolarını güçlendirici mekanizmalar getirilmesini ve AB'ye katılımın daha sıkı kriterlere bağlanmasını talep ediyor. Ekonomiyi önceliğine alan Fransa ise kendi şirketlerini ve güçlü olduğu sektörleri kormak için AB'de rekabetin gevşetilmesi konusunda bastırıyor.

Almanya’nın sunduğu taslak

Almanya'nın üye devletlere sunduğu zirve taslağında, daha önce uzlaşıldığı şekilde 6 aylık dönüşümlü başkanlık sisteminin kaldırılması, AB başkanı ve dış politikada tek seslilik için AB dışişleri bakanı atanmasından bahsediliyor. Fakat dışişleri bakanı önerisine birçok ülke şüpheyle yaklaşıyor. Bağımsız dış politika izlemek isteyen İngiltere, Hollanda, Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerin onayını almak için dışişleri bakanı yerine AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana'nın makamının "yüksek komiserlik" seviyesine yükseltilebileceği belirtiliyor. Taslak belgede, milli marş ve bayrak gibi devleti çağrıştıran sembollere yer verilmiyor.

2003 yılında yürürlüğe giren mevcut Nice Anlaşmasında öngörülen, 27 üyeye ulaşan ve birçok ortak politika alanında ülkelerin veto hakkı nedeniyle karar alma süreçlerinde zorluklarla karşılaşan AB, genişlemeyi ve derinleşmeyi sürdürebilmek için yeni kurumsal altyapıya ihtiyaç duyuyor.