1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Şekerde özelleştirme halk sağlığına tehdit mi?

17 Mart 2018

Türkiye'de 14 şeker fabrikasının özelleştirme kapsamına alınması halk sağlığı konusunda tartışmalara neden oldu. Nedeni, kanseri tetiklediği belirtilen nişasta bazlı şeker üretiminin artırılması endişesi.

https://p.dw.com/p/2uVHe
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Khudoteply

Türkiye'de 14 şeker fabrikasının özelleştirme kapsamına alınması ile başlayan 'nişasta bazlı şeker' (NBŞ) tartışması büyüyor. Özelleştirmeler sonrasında şeker üretiminin nasıl yapılacağı konusunda kafalar karışık. Hükümet NBŞ üretiminde kotayı düşürme kararı alsa da piyasada kaçak yollardan NBŞ bazlı ürünlerin artacağı endişesi devam ediyor. Uzmanlar ise özellikle meyve suları ve şekerli içeceklerde kullanılan NBŞ'nin toplum sağlığını ne kadar tehdit ettiği ile ilgili farklı görüşler dile getiriyor.

"Devlet elini çekmesin"

TÜRK-İŞ'e bağlı Şeker-İş Sendikası, Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ'ye ait 14 fabrikanın satış yöntemiyle ayrı ayrı özelleştirilmesi kararına karşı Danıştay'da dava açarken, sendika yetkilileri devletin şeker piyasasında ağırlığını koyması gerektiği görüşünde. DW Türkçe'ye konuşan Şeker İş Sendikası Başkanı İsa Gök, Türkiye'de ilk defa kamuoyunun tüm tarafları ile bir özelleştirme kararına karşı tavır aldığını belirtiyor. Fabrikaların satışına karşı çıkan kesimlerin yalnızca şeker üreticilerine dönük hassasiyet göstermekten ziyade, halk sağlığına ilişkin endişelerini de dile getirdiğini vurgulayan Gök, "Biz sendika olarak bu fabrikalar kesinlikle satılmasın, özelleştirilmesin demiyoruz. Biz diyoruz ki, şeker fabrikaları ve genel olarak şeker üretimi konusunda devletimiz hem üreticimizi hem de toplum sağlığını gözeten bir bakış açısı getirsin. Fabrikalar rehabilite edilsin, devlet bu alandan elini çekmesin" diyor.

Nişasta bazlı şekerin başta obezite, bağırsak delinmesi, kanser ve kısırlık gibi hastalıklara davetiye çıkardığının altını çizen Gök, şunları söylüyor: "Bugün Avrupa Birliği ülkeleri nişasta bazlı şeker üreticilerini bilerek baskı altında tutuyor, yine ABD'de nişasta bazlı şeker üreticileri ülke dışına itiliyor, başka ülkelerde üretim yapması isteniyor. Şimdi dünyada durum böyleyken, Türkiye'de de şeker pancarı üreticisinin ve fabrikalarının satılması konusunda daha hassas olunmalı."

Şeker İş verilerine göre, AB tarımının lokomotifi konumunda olan Fransa, Hollanda ve İngiltere'de NBŞ üretilmezken Almanya'da üretimde oran pancar şekerinin yüzde 1.9'unu geçemiyor. En büyük üretici olan ABD'de ise üretim kotası yüzde 10'dan yüzde 2'ye düşürüldü. 

Cargill: Sektör yabancıların eline geçecek algısı anlamsız

Şeker tartışmalarının odağında ise ABD'li NBŞ üreticisi Cargill bulunuyor. Hükümete şeker piyasasının serbestleştirilmesine yönelik bir rapor sunan Cargill'in özelleştirmeler sonrasında NBŞ üretimini artıracağı ve şeker piyasasını kontrol altına alacağı iddia ediliyor. Cargill tarafı ise bu iddiaları yalanlıyor. DW Türkçe'ye konuşan Cargill'in Türkiye Yönetim Kurulu Başkan Vekili Dr. Ediz Aksoy, "Türkiye'de 7'si yüzde 100 Türk sermayeli ve 2'si uluslararası sermayeli olmak üzere toplam 9 üretici bulunuyor. Sektör tamamen yabancıların eline geçmiş ya da geçecekmiş gibi bir algı oluşturmaya çalışılması son derece anlamsız" diyor.

Kota yüzde 5'e indi

Kamuoyundan gelen tepkiler sonrasında ise NBŞ üretiminin kısıtlanmasına dönük çalışma başlatıldı. Nişasta bazlı şekerler için yüzde 10 olan kotanın yüzde 5'e indirilmesine dair önerge Meclis'te kabul edildi. Öte yandan Sağlık Bakanlığı, bünyesindeki Bilim Kurulu tarafından hazırlanan NBŞ raporunu haftabaşında kamuoyuna duyurdu. Raporda, NBŞ içeren ürünlerin fazla tüketiminin obezite ve çeşitli kanser türlerinin gelişimin zemin hazırladığı belirtilirken, her türlü şeker tüketiminin azaltılması için gerekli tüm tedbirlerin alınması önerisinde bulunuldu.

Bilim Kurulu raporunu DW Türkçe'ye değerlendiren Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Yusuf Songül, NBŞ'nin sağlığa olan olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. NBŞ'li ürünlerin lezzet ve tüketim kalitesini artırdığı için aşırı gıda tüketimi ve buna bağlı sağlık risklerini ortaya çıkararak obeziteye yol açtığını ifade eden Songül, "Yüksek fruktozlu mısır şuruplarındaki früktoz fazlası hızla yağ dokusunda depolanmaktadır. Bu da şişmanlık ve beraberinde birçok olumsuzluğa neden olabiliyor. NBŞ'lerin genetiği değiştirilmiş mısırdan üretilme ihtimali, genetiği değiştirilmiş ürünlere duyulan endişeleri bu ürüne de taşıyor" değerlendirmesinde bulunuyor.

"Gereksiz bir panik oluştu"

Ancak şeker fabrikalarının özelleştirilmesi kararı ve NBŞ'nin toplum sağlığına etkisi konusunda farklı düşünenler de var. Örneğin Türkiye kamuoyunda 'sağlıklı gıdalar' konusunda görüşüne en çok başvurulan isimlerden biri olan İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Radyasyon Onkolojisi Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Dizdar, yaşanan tartışmanın amacından saptığı görüşünde.

Yavuz Dindar, "Konunun toplumda gereksiz bir panikle tartışılması doğru değil" diyor. Endüstriyel ürünlerde kullanılan mısıra dayalı nişasta bazlı şekerin sokakta, marketlerde bulunabilecek bir ürün olmadığını vurgulayan Dizdar, "Yani bundan sonra muhallebici nişasta bazlı şeker ile muhallebi yapacak diye bir şey yok. Bu ürünü piyasada bulamazsınız" değerlendirmesinde bulunuyor. Dizdar, insanların özellikle şekerli içeceklerde, meşrubatlarda kullanılan nişasta bazlı şekerden olabildiğince az etkilenmesi için ise şu öneride bulunuyor: "Eğer aç karnına bir litre meyve suyu ya da meşrubat içerseniz, bu sağlığınız için tehlikeli. Ama yemeğin yanında bir bardak tüketmek sorun olmuyor."  

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe