1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Britanya kendi bilir'

19 Şubat 2016

DW editörü Bernd Riegert üyelik pazarlığında Brüksel'in Londra'ya taviz vermemesi gerektiğini savunuyor.

https://p.dw.com/p/1HyQv
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/D. Kalker

Avrupa Birliği (AB) Konsey Başkanı Donald Tusk İngiltere Başbakanı David Cameron'a soruyor: “AB'de kalmak için ne istiyorsunuz?” Cameron cevap veriyor: “Sanki AB üyesi değilmişiz gibi hareket etmemize izin verin!” Bir Belçika dergisinde çıkan bu espri, İngiltere'nin AB'de kalmasıyla ilgili tartışmadaki ikilemi ortaya koyması ve gerçeği yansıtması bakımından son derece ilginç.

Büyük Britanya kulübün üyesi. Üyeliğin avantajlarından yararlanabilmek için kulübün kurallarına uymak gerekir. Hedef ve kurallarından hoşlanmayan, kulüpten ayrılır. Avrupa Birliği için de aynısı geçerlidir. Birleşik Krallık artık kurallara uymak istemiyorsa, bırakalım gitsin!

Bernd Riegert
Bernd Riegert

AB, kuralları olan bir gönüllüler kulübüdür

Diğer üyeler gibi Büyük Britanya da kuralların hazırlanmasına ortak oldu ve kuralları kabul etti. Anlaşmaları parlamentosu da onayladı. AB mağrur Britanyalılara hiçbir şeyi zorla kabul ettirmedi. Ortaklık egemenlikten taviz vermeyi gerektirir. Aksi takdirde sistem işlemez. Bütün kulüp üyeleri için aynı kurallar geçerlidir.

Başbakan Cameron'un ikisini birden, yani hem AB üyeliğini, hem de ülkesinin bağımsızlığını istemesi utanmazlık ve küstahlıktır. Her üye ülke böyle bir talepte bulunsa AB dağılıp, gider.

Kavga büyümesin diye AB Büyük Britanya'ya geniş tavizler teklif etti. Bunu yapmak, hatadır. AB böylece kendini şantaja açmış oluyor. Beş yıl sonra başka bir Londra hükümetinin iç politik nedenli referandumla kulüp kurallarından kendi başına buyruk ayrıcalıklar talep etmeyeceğini kim garanti edebilir? David Cameron da ülkesinin AB'de kalmasını istediğini, ancak partisindeki AB'den ayrılmayı isteyenleri kontrol altında tutmak zorunda olduğunu söylüyor. AB'ye olduğu kadar Britanyalılara da zarar verecek olan referanduma seçim kampanyası ve siyasi taktik penceresinden bakmak doğru olur.

Kimse zorlamıyor

Ada ülkesinin zaten hep farklı davrandığı doğrudur. Bu nedenle de adalet ve içişlerinde bir dizi ayrıcalıktan yararlanmaktadır. Ne Şengen, ne de Euro Bölgesi'ne dâhildir. İndirimli üyelik aidatından da yararlandırılır.

Bütün bunlar yetmiyor ve seçmen çoğunluğu AB karşıtlarının popülist palavralarına itibar ediyorsa, kendi bilir.

Aynı zamanda Birlik bütçesine en fazla aidat yatıran ülkelerden biri olması bakımından da Birleşik Krallığın AB'den ayrılması büyük bir kayıp olur. AB'nin dünyadaki siyasi ağırlığında da Büyük Britanya'nın önemli payı bulunmaktadır. Ancak siyasi ve ekonomik bakımlardan daha zararlı çıkacak olan da Britanya'dır. Bu bakımdan sonunda akıl ve idrakin galebe çalacağından ve Britanyalıların kulüp üyeliğini devam ettireceklerinden emin olabiliriz.

Kervan yürür

Britanya Avrupa'yı sevmek zorunda değildir. Başka üyelerin de AB aşığı olduğu söylenemez. Ancak bir kulüpte zorla reform yaptırılamayacağını da bilmeleri gerekir.

Zirveden sonra imzalanacak belgede Britanya'ya verilecek olan büyük sözler, uygulamada etkisiz kalacak ve çoğu seçmen de bu belgeyi okumayacaktır. Önemli olan David Cameron'un ülkesine muzaffer edasıyla dönebilmesidir.

Ancak bu gösterinin perdesi indikten sonra AB asıl önemli olan şu problemlere eğilmelidir: Mülteci krizi, Türkiye ile ilişkiler ve Avrupa'nın ekonomik durumu.

© Deutsche Welle Türkçe

Bernd Riegert