1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Başa gelebilecek felaketlerin en büyüğü

16 Ocak 2019

DW’den Barbara Wesel’e göre İngiltere Başbakanı May, parlamentoda yaşadığı hezimeti hak etti. Wesel, Brexit’in muazzam bir tahrip gücüne ulaştığını ve Brexit süreciyle açılan yaraların kalıcı olacağını söylüyor.

https://p.dw.com/p/3BgDW
Fotoğraf: picture-alliance/empics/Y. Mok

İngiltere Başbakanı Theresa May Avam Kamarası'ndaki Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma anlaşmasıyla ilgili oylamada hezimete uğradı. Bu tarihi hezimetten sonra İngiltere Başbakanı'nın şapkasını alıp gitmesi gerekirdi. Ama May istifa talebinin seslendirilmesine fırsat vermeyip, Brexit'i tamamlamak için seçildiğini ve bu görevi yerine getireceğini söyleyerek kesip attı. Avam Kamarası'ndaki güven oylamasında da istediği desteği aldı. May'in dik kafalılığa varan inadı Birleşik Krallık'ın siyasetine alınyazısı olarak yansıyor.

Hak edilen hezimet

May, Avam Kamarası'ndaki oylamada uğradığı hezimeti hak etmişti. Hükümet, parlamento ve bütün İngiliz siyasetinin Brexit yüzünden öylesine bölünüp bloke olmasından May'in siyasi beceriksizliği sorumludur. Başbakan başından beri muhafazakârlar üzerinde yoğunlaştı, sadece partisindeki karşıtlarını muhatap alıp ne pahasına olursa olsun partinin birliğini korumaya çalıştı. İttifaklar kurmayı, muhalefet ile diyalog başlatmayı ve uzlaşma yolları aramayı denemedi.

Barbara Wesel
Barbara Wesel

İşgücünün serbest dolaşımına karşı çıkıp, Avrupa'ya hitaben düşmanca bir dil kullanması uçurumu daha da derinleştirdi. May, Brexit sırasında ve AB'den ayrıldıktan sonra da desteğine muhtaç olacağı Avrupalı liderleri karşısına aldı. Theresa May'in çapı "devlet kadınlığına" yetmiyor. Ülkenin geleceği için sorumluluk duyduğu ve İngiltere'nin selametini düşündüğü söylenemez. O, Brexit yüzünden ülkenin içine düştüğü zor günlerin üstesinden gelebilecek hayal gücünden yoksun, katı bir siyasetçi.

İngilizler daha iyi bir başbakanı hak etse de, İşçi Parti lideri Jeremy Corbyn'i kendi partilileri bile işe yarar görmüyor. Şimdiye kadar da liderlik rolüne layık bir isim çıkmadı. Sanki sağduyu, uzlaşma yeteneği ve uluslararası rolüne uygun tarihi idrak kabiliyeti Britanya siyasetinden uçup gitmiş gibi.

Sonun başlangıcı

Asıl kâbus ise Brexit çekişmesinin henüz sona ermemiş olması. Siyasi kurumların zorlu sınavlarla başa çıkabilecek durumda olmadığı görüldü. Hükümet kendiyle kavgalı ve başarısız. Parlamento da önerilere karşı çıkmayı biliyor ama ülkeyi krizden kurtaracak formüller üzerinde anlaşamıyor.

Brexit'in dehşet senaryosundan kurtulmak aslında Avam Kamarası'nın elinde. Parlamenterlerin parti sınırlarını aşıp çoğunluk aramaları gerekiyor. Örneğin, Birleşik Krallık'ın ortak pazarda kalmasını sağlayacak yumuşak Brexit formülü üzerinde anlaşabilirler. İşçi Partisi yönetimi sosyalizm hayallerinden kendini kurtarabildiği takdirde ikinci bir referanduma da karar verebilirler.

Bu çözümlerden hiçbiri kolay sağlanamaz, sağlansa da sonunun selamet olacağı garanti edilemez. Kavga ve gruplaşmalar sona ermeyecek, düşmanlık ve küskünlük daha uzun süre İngiliz siyasetini zehirleyecektir. Bu da Brexit'in doğasını gözler önüne seriyor. Brexit'in tahrip gücü sanıldığının aksine Avrupa Birliği'ni değil, İngiltere'yi parçalayacak. Brexit ülkenin başına gelebilecek felaketlerin en büyüğüdür.

Barbara Wesel

© Deutsche Welle Türkçe