1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yenilerin üyelik macerası

Klaus Dahmann22 Nisan 2004

AB’nin 16 ay önce yapılan Kopenhag Zirvesi’nde Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovenya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Malta ve Kıbrıs’ın üyelikleri kesinleşmişti. Bu ülkelerin üyelikleri 1 Mayıs’ta resmiyet kazanıyor. Bu aşamaya nasıl gelindiğini DW’den Klaus Dahmannn derledi...

https://p.dw.com/p/AbJK
Yeni üyelerden Slovakya'nın başkenti Bratislava sokakları...
Yeni üyelerden Slovakya'nın başkenti Bratislava sokakları...Fotoğraf: AP

Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen, 2002 ortasında Kopenhag’daki AB Zirvesi’nde yeni bir çığır açıldığını ”Yeni üyelerimize ailemize hoşgeldiniz, diyorum. Yeni Avrupamız doğdu” şeklinde müjdeliyordu. Rassmussen, Doğu ve Güneydoğu Avrupa’dan 10 ülkeye yapılan üyelik davetini yaparken, ”İki büyük dünya savaşının ve Soğuk Savaş’ın sayfasını sonunda kapadık. Onların yerine, birleşmiş bir Avrupa’nın ortak misyonunu koyduk” diyordu.

Bundan yaklaşık 11 yıl önce, 1993 yazında, yine Kopenhag’da, AB’nin en büyük genişleme sürecinin temeli atılmıştı. Zirvede, üye olmak isteyen her ülkenin yerine getirilmesi gereken kriterler, Kopenhag kriterleri belirlendi. İstikrar, demokrasi, hukuk devleti, insan haklarını koruma, işlevsel ve rekabete dayalı bir piyasa ekonomisi, yerine getirilmesi gereken temel kriterler olarak tarihe geçti.

Avrupa Anlaşması imzalandı

AB, o dönemde, üç ülke ile bağlayıcı üyelik perspektifi içermeyen Avrupa Anlaşması’nı imzaladı. Bu ülkeler Macaristan, Polonya ve o zamanki adıyla Çekoslavakya idi. Buna, 1993’te Romanya ve Bulgaristan ile imzalanan Ortaklık Anlaşması da eklendi. Ardından 1995’te, Estonya, Letonya ve Litvanya bu ülkeleri izledi.

Orta ve Doğu Avrupa’nın eski Sosyalist ülkelerinin yanı sıra, üye olmaya istekliler listesinde üç ülke daha, Malta, Kıbrıs ve Türkiye ise bekliyordu. Malta ve Kıbrıs 1 Mayıs’ya üyeliği garantiledi, ancak Türkiye’nin üyeliğine hala oldukça çekimser yaklaşılıyor.

Berlin Zirvesi

Bu dönemde yeni üyelerin grup halinde mi, yoksa tek tek mi AB’ye alınacağı sorusu netlik kazanmamıştı. 1998’de Türkiye dışındaki 12 ülke ile aynı anda üyelik müzakerelerine başlanması kararlaştırıldı. Bu gelişmeler olurken ileride, 25 üyeli bir Birlik’in işlevselliğini nasıl koruyacağı sorusu ortaya çıktı. Örneğin, kararların alınması için gerekli oybirliği ilkesinin artık işlemeyeceği tahmin edilebiliyordu. Çünkü fiilen her ülkenin veto hakkına sahip olarak Birlik’in karar alma sürecini bloke etme hakkı doğuyordu ya da tarım sübvansiyonlarının reforme edilmesi gerekiyordu.

Çünkü aday ülkelerde tarımsal üretimin yoğun olduğu ve birlik kasasının çiftçilere ödenen sübvansiyonları kaldıramayacağı anlaşılmıştı. AB’yi yeniden zinde hale getirmek için ilk adım 1997’de Berlin Zirvesi’nde atıldı. Bu zirvede kabul edilen ”Gündem 2000” adlı strateji, üç yıl sonrasının Nice Zirvesi’ne temel oluşturdu. Nice Zirvesi ise uzun bir maratona dönüştü.

Örneğin, gelecekte kararların çoğunluk oyu ile alınacağı kararlaştırıldı. Tarım sübvansiyonları konusundaki anlaşmaya ise, ancak 2002 sonbaharına Brüksel Zirvesi’nde varılabildi. Bu zirvede, sübvansiyonlar için bir üst sınır belirlemenin yanı sıra, yeni üyelerdeki çiftçilerin birden değil, belli bir süreç içinde en üst düzey sübvansiyonlara ulaşması kararlaştırıldı. Böylece AB bünyesinde genişleme ile bağlantılı temel sorunlar aşılmış oldu.

"10 ülke üyeliği hak etti"

AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen, 2002 sonunda ”On ülke üyeliği hak etti. Bu ülkeler, kendi güçleri ile AB’nin inanılmaz güç ve iddialı üyelik kriterlerini yerine getirmeyi başardılar" diyordu. Öte yandan, Birlik bir sonraki genişleme sürecini planlamaya girişti. Bulgaristan ve Romanya’nın önüne, hedef tarih olarak 2007 kondu. Hırvatistan’ın da hızla AB yolunda ilerlemesi takdir topluyor. Türkiye’ye müzakere takvimi verilip verilmeyeceği ise bu yılın sonunda belli olacak.