1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yakovu: Tanımadan müzakere olmaz

Duygu Leloğlu20 Ocak 2005

Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, "Bu yasal tanıma anlamına gelmez" şeklindeki bir ibarenin kabul edilemeyeceğini söyledi. Yakovu, "Aksi halde, Türkiye’nin 3 Ekim’de müzakerelere başlama şansı olmayacak" diye konuştu. Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı, Brüksel’de Duygu Leloğlu’nun sorularını yanıtladı…

https://p.dw.com/p/AazT
Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Yakovu, Annan planı zemininde müzakerelere hazır olduğunu da söyledi.
Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Yakovu, Annan planı zemininde müzakerelere hazır olduğunu da söyledi.Fotoğraf: AP

Kıbrıs Rum yönetimi, Türkiye ile AB arasında 3 Ekim’de başlaması öngörülen tam üyelik müzakereleri öncesinde engelleyebilecek mi? Rumlar, Kıbrıs’da tekrar müzakere masasına oturmaya hazır mı? Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu, Kıbrıs’ın «light tanınması» anlamına gelecek, Türkiye - AB arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşması’na ek genişleme protokolünü olduğu gibi kabul etmesi gerektiğinde ısrar etti.

Yakovu, protokole Ankara tarafından konulmak istenen, "Bu yasal tanıma anlamına gelmez" şeklindeki bir ibarenin kabul edilemeyeceğini söyledi. Yakovu, "Aksi halde, Türkiye’nin 3 Ekim’de müzakerelere başlama şansı olmayacak" diye konuştu. AB diplomatik gözlemcileri ise Ankara’nın, protokolün nasıl formüle edileceği konusunun, müzakerelerin ertelenmesi riskini taşıdığından endişeliler. Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı, Brüksel’de sorularımızı yanıtladı :

- AB zirvesinden hemen önce Türkiye’ye yapması gerekenler konusunda uzunca bir liste hazırlamıştınız. Ancak AB Zirvesi’nde bu isteklerinizin hiçbiri kabul edilmedi. Yine de bu sonuç sizin için bir zafer mi?

“Ben listem olduğunu söylemedim. Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini yerine getirmediğini söyledim. Şimdi de bu görüşümü tekrar ediyorum. Komisyon da zaten yayınladığı ilerleme raporunda, Türkiye’nin kriterleri ‘substantially’ olarak yerine getirdiğini görüşüne vardı. Yerine getiriyor, demedi. Sonunda, Türkiye’nin Ankara Anlaşması’nın uyum protokolünü imzalaması şartıyla müzakerelerin 3 Ekim’de başlatılmasına karar verildi. Herkes bir şeyler aldı. Türkiye, tarih aldı. Biz de ilk defa olarak Türkiye’nin protokolü imzalama şartını aldık. Fransa, Avusturya da müzakerelerin geç bir tarihte başlatılması kararını aldılar. Herkes mutlu. Şimdi ise Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesini bekliyoruz. "

- Türkiye’den bundan sonraki beklentileriniz neler olacak?

"Bu pazarlığı oldukça zor olan bir protokol değil. Bu nedenle Türkiye’nin bir an önce bunu yerine getirmesini yakından takip edeceğiz."

- Türkiye, bu protokole ‘Bu protokol yasal olarak tanıma anlamına gelmez’ gibi bir ibare eklemek niyetinde. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

"Türkiye’nin rezerv koyma gibi bir olasılığı yok. Böyle bir şeyi eklerse, o zaman 3 Ekim tarihinde müzakerelere başlama şansı olmayacak. O zaman Türkiye’nin bu sürece başlamasını onaylayamayız."

- Ama AB zirvesini hazırlayan Hollanda dönem başkanlığı, bu protokolün hukuken tanıma anlamına gelmeyeceğini zaten söyledi. Bu doğru değil mi ki, aynı ibarenin protokolde yer alması sizi rahatsız ediyor?

"Hollandalılar’ın ne dedikleri beni ilgilendirmiyor. Sadece bir tanıma vardır. ‘Resmi’, ‘yasal’ tanıma gibi kelimeler, Türkiye’nin iç politika gerekçeleri ile yorumu kolaylaştırmak amacıyla söylenen laflar. Ayrıca, Hollanda’nın içinde bulunduğu AB’nin birçok ülkesinden meslektaşlarımız, bize bunun ne anlama geldiğini çok iyi açıkladılar."

-Herhalde sorun sizin açınızdan, Türkiye’nin bu protokolü imzalaması durumunda çözülmüyor. Türk askerinin geri çekilmesi gibi isteklerinizi müzakereler sırasında masaya taşıyacak mısınız? Yoksa bu sorunların, Kıbrıs barış müzakerelerinde çözüme kavuşması gerekmiyor mu?

"Biz Kıbrıs müzakerelerinin başlamasını istiyoruz. Ancak bu konuyu 3 Ekim’le bağlantılandırmıyoruz. Bu tarih sadece Türkiye onun yükümlülükleriyle bağlantılıdır. Bundan sonra ne olacağı ise tam olarak bize bağlı değil. Tabii ki bazı konularda isteklerimiz var. Bunları 3 Ekim öncesinde, Türkiye’nin önüne getirmeyeceğiz. Zaman, şu anda içinde bulunduğumuz oldukça güçlü pozisyonumuzu, Türkiye ile müzakereler konusunda nasıl kullanacağımızı gösterecek. "

- Siz bu konuları da müzakere sırasında gündeme getireceğinizi ima ediyorsunuz. Öyle değil mi?

"Benim size söylediklerim, aslında diğer AB ülkelerinin de bize söyledikleri. Bir aday ülkenin, AB’nin üye bir ülkeyi işgal etmeye devam etmesi kabul edilemez. Kıbrıs’ın ne demek olduğu, bizim AB ile yaptığımız birliğe katılım anlaşması ile yeterince açıklanmış. Türkiye en azından bu sorunu çözmeden üye olamayacak. Ama biz o kadar da uzun beklemek niyetinde değiliz. Bu sorunu daha önceden çözmek istiyoruz."

-AB’deki diplomatik gözlemciler, Kıbrıs müzakerelerinin bu yılın ilk yarısında başlayabileceğini söylüyorlar. Peki siz Annan Planı zemininde, masaya tekrar oturmaya hazır mısınız?

"Biz Annan Planı zemininde müzakere etmeye hazırız. Ama nasıl müzakere edeceğimizin anlaşılmasını bekliyoruz. Bu müzakerelerin metodu ne olacak? Çünkü son olarak, Kıbrıs sorununu çözmek için bize dört hafta verilmişti. Detay konuların yer aldığı liste, bir hafta süren Yunanistan ve Türkiye’nin de dahil olduğu Bürgenstock görüşmelerine bırakılacaktı. Sadece çok sınırlı konular ise BM Genel Sekreteri’nin inisiyatifinde olacaktı. Bunu kabul etmemize rağmen, dört hafta içinde hiçbir müzakere yapılmadı. Bürgenstock’da da hiçbir müzakere olmadı. Genel Sekreter, Türkler’in kırmızı çizgilerini plana aldığı, Erdoğan’ın herşeyi kabul etmezseniz çeker giderim dediği, 11 istekten oluşan listeyi kabul etti. Biz yine aynı oyuna düşmek niyetinde değiliz."

Annan’ın Türk yanlısı olması için bir neden görüyor musunuz ki böyle bir yorum yapıyorsunuz?

"Bunun nedenini şu anda açıklamak için zamanım yok. ‘Annan’ın bu planın yürürlüğe konulmasından ne gibi çıkarı olabilir ki’ ifadesi bunun en mükemmel gerekçesi. Amerikalı karar alıcılar bile global olarak asıl amacın, Türkiye’yi bu konuda suçlu pozisyondan çıkarmak ve AB’ye doğru hareket etmek olduğunu açıkladılar. Onlar, Kıbrıslılar üye olacak. Türkiye, bu süreçte suçlu olmaktan çıkacak. Her zaman herşey öngörüldüğü şekilde gitmez. Biz bu sorunu çabucak çözmek istiyoruz. Ama köşeye sıkıştırılmayı kabul etmeyiz."

Peki ne istiyorsunuz?

"Öncelikle, nasıl müzakere edeceğimize ilişkin detaylı bir metodolijinin oluşturulmasını istiyoruz. Biz, Kıbrıslı Türkler’le birlikte, özgür bir müzakere ortamı istiyoruz. Aracısız, iki ay içinde bu işi bitireceksiniz şeklinde zaman dayatması olmayan, planı son anda yazıp referanduma sunmak şeklinde oyunu olmayan bir müzakereden bahsediyorum. İnsanı böyle aldatmaya kalkışınca sonucunu görüyorsunuz. "