1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Ya El Fetih Hamas'a boyun eğerse?"

Peter Philipp/DW19 Şubat 2007

Kudüs’teki İsrail Başbakanı Ehud Olmert, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve Filistin Özerk Yönetim Konseyi Başkanı Mahmud Abbas’ın görüşmesi, yeniden bir araya gelineceğine dair belirsiz taahhütlerle sona erdi. Filistin cephesindeki gelişmelere işaret eden DW editörlerinden Peter Philipp, "El Fetih'in Hamas'ın dümen suyuna girmesi Ortadoğu için vahim sonuçlar doğurabilir" uyarısında bulunuyor.

https://p.dw.com/p/AZlt

Bazen, söylenmeyenler, söylenenlerden çok daha fazla şey ifade edebilir. Bu durum, Kudüs’teki üçlü zirve için de geçerli olsa gerek. Basın mensuplarının karşısına tek başına çıkan ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice, kısa bir süre sonra bölgeye yeniden geleceğini, Olmert ve Abbas’ın yeniden buluşacağını ve barış çabalarının devam edeceğini söylemekle yetindi.

Belki de ortak paydalarda birleşilen tek nokta da barış çabalarının sürmesinin gerekliliği idi. Sahi, barış çabaları gerçekten de başladı mı ki? Taraflar, neyi devam ettirmek istiyorlar peki? Bundan birkaç hafta hatta bir yıl öncesine göre Ortadoğu’da bugün ne gibi farklılıklar söz konusu?

Elbette Olmert ve Abbas’ın bir araya gelmesi bir ilerleme olarak nitelendirilebilir. Peki bu görüşmede birbirlerine hangi farklı önerilerde bulunmaktadırlar? Ehud Olmert, kamuoyu yoklamalarında hiç olmadığı kadar gözden düşmüş durumda. Lübnan savaşının etkileri, hükümetteki skandallar derken, Olmert pek de pazarlık edecek konumda değil.

Ancak Filistin tarafıyla karşılaştırıldığında Olmert’in konumu, sorunun sadece küçük bir parçasını oluşturuyor. Müteveffa Filistin lideri Yasin Arafat’ın Oslo Anlaşmaları ile başlattığı süreci devam ettirmek ve halkını bağımsızlığa kavuşturmak isteyen Filistin Özerk Yönetim Konseyi Başkanı Mahmud Abbas, dürüst ve samimi bir insan. Abbas’ın, İsrail’in varolma hakkı ve daha önce yapılan anlaşmaların tanınması, ayrıca İsraillilere yönelik şiddetin son bulması yönünde Hamas’ı ikna etme çabaları bugüne kadar sonuçsuz kaldı.

Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde varılan ve Filistin’de bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasını öngören mutabakatın ardından Hamas bugün de aynı tutumunda ısrar ediyor. Gerçi “varolan anlaşma ve bunlardan doğan yükümlülüklerin kabul edileceği“ şeklinde yuvarlak bir taahhütte bulunuluyor. Ancak İsrail’in varolma hakkı tanınmazsa, bu ülkeyle imzalanan bir anlaşma nasıl geçerli sayılabilir ki?

Henüz kurulamayan Filistin ulusal birlik hükümeti, bu ve benzeri tartışmalı noktalar nedeniyle daha doğmadan dağılabilir ya da bunu önlemek için El Fetih, taviz verip Hamas’ın dümen suyuna girebilir. Bu ise barış sürecine elveda etmek anlamına gelir ki, her iki olasılık da Ortadoğu için vahim sonuçlara neden olabilir.