1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin IŞİD stratejisi var mı?

16 Ekim 2019

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD konusunda ABD Başkanı Trump’a hangi sözü neden verdi? Bu sözü tutabilecek mi? DW Türkçe konunun uzmanlarıyla konuştu.

https://p.dw.com/p/3RMJb
Fotoğraf: Getty Images/AFP/B. Kilic

Türkiye'ye Suriye'deki askeri harekâtı durdurması için uluslararası toplumdan yapılan çağrılar sürüyor. Art arda yapılan çağrılarda Türkiye ağır suçlamalara hedef oluyor.

ABD, Avrupa Birliği ve Arap Birliği’nden yapılan açıklamalarda Türkiye’nin harekâtının bölgede istikrarsızlığı artıracağı, insani krizi derinleştireceği endişeleri dile getirilirken, en büyük uyarılar ise IŞİD tehdidi konusunda yapılıyor. Türkiye’nin harekâtının, “IŞİD ile mücadelede son yıllarda elde edilen kazanımları baltaladığı” belirtiliyor.

ABD yönetimi, son günlerde eleştirilerinin dozunu daha de sertleştirerek, Türkiye’yi “savaş suçlarına zemin hazırlamakla” suçladı, “çok sayıda tehlikeli IŞİD’linin kaçabilmesine yol açmaktan” sorumlu tuttu. Üst düzey ABD yetkililerine dayandırılan haberlerde, “IŞİD tutsaklarının Türkiye tarafından serbest bırakıldığı” dahi iddia edildi.

Demir Murat Seyrek
Demir Murat SeyrekFotoğraf: Privat

“Türkiye stratejisini açıklamalı”

Uluslararası güvenlik uzmanı Demir Murat Seyrek, son günlerde yaşanan gelişmeleri DW Türkçe’ye değerlendirirken, “Türkiye IŞİD ile mücadelede ciddi olduğunu göstermek istiyorsa, çok acil strateji oluşturarak bunu hemen dünya ile paylaşması gerekiyor” dedi.

Brüksel merkezli Avrupa Demokrasi Vakfı kıdemli uzmanlarından Seyrek, Batılı ülkelerde kamuoylarında ve karar alıcılarının zihinlerinde birçok soru işareti olduğuna işaret ederken, şöyle devam etti:

“IŞİD’lilerle savaşılacak mı, bölgede mi tutulacak, Türkiye’ye mi getirilecek, AB vatandaşları için iade çalışması mı başlayacak, AB ile koordinasyon mekanizması oluşturulacak mı? Tüm bu sorulara yanıt verilmesi gerekiyor.”

Şu ana kadar yaşananların herhangi bir koordinasyonun olmadığını gösterdiğini, bu konuda somut bir strateji ortaya koymayan AB’nin de sorumluluk taşıdığına dikkat çeken Seyrek, "Türkiye ivedilikle IŞİD stratejisini ortaya koymak zorunda. Bunu sadece imajı için değil kendi güvenliği için de yapmak zorunda. Çünkü IŞİD Türkiye için de büyük bir tehdit” değerlendirmesini yaptı.

IŞİD tehdidin Batı için taşıdığı öneme vurgu yapan Seyrek, “Bu konunun PYD’nin bir numaralı propaganda malzemesi haline geldiğini de görebiliyoruz. AB’den uzmanlarla da konuştuğum zaman, PYD’nin kaçan IŞİD’lilere ilişkin sayıları da abarttığı anlaşılıyor. Ayrıca bazılarını PYD’liler de serbest bırakıyor, çünkü Batı için en hassas noktanın bu olduğunu biliyorlar” diye konuştu. 

Trump und Erdogan
Fotoğraf: picture-alliance/AP Photo/T. Zenkovich

Erdoğan neden "evet” dedi?

ABD Başkanı Donald Trump, 6 Ekim tarihinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefon görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada, Türkiye’nin tek taraflı harekâtının ilk sinyalini vermiş, “bundan sonra IŞİD tutsakları Türkiye sorumluluğunda” demişti.

Seyrek, “Trump, ‘operasyonu yaparsanız bu sorumluluk da sizin olur’ diyerek Türkiye'yi korkutmak istemiş olabilir. Türkiye de gerçekten bu operasyonu gerçekleştirmek istediği için de bunu bir şekilde kabul etmiş olabilir. Ama buna çok hazırlıklı olmadığını görüyoruz. Türkiye bu gelişmeleri çok da hesaba katmamış görünüyor. Operasyon düzenlediği bölgede IŞİD tutsaklarının sadece yüzde 10’u bulunuyor. Peki, diğerlerini YPG Türkiye’ye mi teslim edecek? Edemeyeceğine göre ABD mi teslim edecek?” diye konuştu.

Türkiye’nin askeri operasyona başlamasının ardından bölgedeki hapishanelerde IŞİD’li tutukluların kaçmaya başladığı haberleri en çok Avrupa başkentlerini endişelendiriyor.

Bölgede 1000’den fazla IŞİD'li tutuklunun Avrupa ülkelerinden gelmiş yabancı savaşçılar olduğu, bunların tekrar Avrupa’ya dönmeleri durumunda, terör tehdidinin daha da artacağından korkuluyor.

"Kâbus senaryosu gerçek oldu”

Thomas Renard
Thomas RenardFotoğraf: Egmont Institute for International Relations

Brüksel merkezli Egmont Uluslararası İlişkiler Kraliyet Enstitüsü'nden kıdemli araştırmacı Thomas Renard, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Biz IŞİD’in hilafetini yenilgiye uğrattık ama ne IŞİD’i ne de El Kaide’yi bozguna uğratabildik… IŞİD’in neredeyse ordusunun yarısını yakalamayı başarmıştık ve oluşturdukları tehdidi nispi olarak düşük düzeyde tutmayı sağlamıştık. Ancak şimdi bu kişilerin kaçmaya başlaması tabii ki IŞİD’in yeniden güçlenmesi riskini artırıyor” dedi.

Renard, “IŞİD üyelerinin yargılanmaları, cezalarını çektikten sonra da tehdit oluşturmamalarını temin etmek gerekiyordu. Bu Suriye’de ya da Irak’ta mümkün olmadığından, IŞİD’lilerin yurttaşı olduğu ülkelerin ellerinden geleni yapmaları, bunları geri almaları gerekiyordu. Bu en güvenli yoldu ama tüm uyarılara rağmen Avrupa hükümetleri yetişkinleri almaya yanaşmadı. İşte şimdi Türkiye’nin harekâtının yol açtığı istikrarsızlıkla IŞİD’lilerin kaçmasına yol açıldı, en kötü, herkesin korktuğu, kâbus senaryosu gerçek oldu” şeklinde konuştu.

“Biz herşeyi daha berbat hale getirdik”

Son birkaç yıldır cezaevlerinde tutulan IŞİD üyelerinin daha da radikalleşmiş olmaları ihtimali, bunların hapishanelerden kaçmaları durumunda daha büyük bir tehlike oluşturacak olmaları, Batılı ülkeleri kaygılandırıyor.

Terörle mücadele uzmanı Thomas Renard, ise Avrupalı hükümetlerin özeleştiri yapması gerektiğine dikkat çekerek yapılan hataları şöyle sıraladı:

“Kamplarda, hapishanede tutulanların bazıları işkence gördükleri için Batı’ya daha büyük nefret duyuyor olabilir, ayrıca çocuklar o kamplarda kabul edilemeyecek şartlarda tutuldu… Üstelik bu hapishaneler ve kamplarda IŞİD’e mesafe koymuş olanlar da bulunuyor, çok daha tehlikeli radikal insanlarla bir arada oldukları için çok daha radikalleşmiş olabilirler. Gerçek şu ki bu ağın genişlemesine yol açmış olabiliriz… Biz özetle her şeyi çok daha beter hale getirdik…”

Değer Akal / Berlin

© Deutsche Welle Türkçe