1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye’nin gündemi durulmuyor

15 Haziran 2016

AB Büyükelçisi'nin istifası, Atatürksüz Anayasa, yargı paketi… İşte Türkiye gündeminden üç başlık ve uzmanların değerlendirmeleri…

https://p.dw.com/p/1J77q
Fotoğraf: picture-alliance/Anadolu Agency/S.Z. Fazlioglu

AB'nin Türkiye Büyükelçisi Hansjörg Haber’in istifası

Ekim 2015'te göreve başladığından bu yana Ankara’nın politik ve toplumsal ortamını bir türlü içine sindiremeyen Haber’in yıldızı bir türlü Ankara’yla barışmadı. “Türkiye’de demokrasi yok, insan hakları sürekli geriliyor” demeçlerini fırsat bulduğu her ortamda dile getiren Haber, kısa sürede Dışişleri Bakanlığı’nca ‘istenmeyen adam’ ilan edildi. Ankara, Brüksel’e “Haber’le çalışmak istemiyoruz” deyince Brüksel’den de Haber’e “Ankara’dan ayrıl” mesajı geldi. Peki Haber’in istifası Ankara için AB ile yeni bir yol ayrımı mı, yoksa ilişkiler krizler gölgesinde olduğu gibi ilerleyecek mi?

ODTÜ Uluslararası İlişkiler'den Başak Kale:

“AB Büyükelçisi Ankara’yı sevmemişti. Dahası, fazla oryantalistti. Türkiye’yi anlamak zor ama o da hiç anlamaya çalışmadı. Mülteci krizi tarafları çok zorladı ancak Komisyon'un dengeci politikasını böylesi hassas bir süreçte Haber koruyamadı. Dolayısıyla ilişkileri zora sokan birinin görevden ayrılması kaçınılmazdı.”

İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır:

“Türkiye-AB ilişkileri hep ciddi zikzaklarla ilerliyor. Zaman zaman duruyor ama kopmaz bağlar var. Mülteci konusunda tarafların çok daha ciddi değerlendirmeler yapmasının zamanı geldi de geçiyor. Büyükelçinin istifası tarafları yeniden ikili ilişkilerin geleceğine odaklayacaktır. Her iki taraf da birbirine muhtaçtır.”

Atatürksüz Anayasa olur mu?

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un yeni anayasada Atatürk ideolojisine atıfta bulunan maddelerin çıkarılacağını söylemesi siyaset kulislerinde olduğu kadar sosyal medyada da büyük tartışma konusu oldu. Tepkilerin adresi Twitter’da Mehmet Uçum’un “AKP’nin asıl derdi Cumhuriyet’i kaldırıp, şeriat getirmek” öngörülerini haklı çıkarttığına dair mesajlar dikkat çekiyor.  Hukukçular ise bu sözlerin dikkate bile alınmaması gerektiği görüşünde.

Anayasa Hukuku Profesörü Prof. İbrahim Kaboğlu:

“Arkasına Saray’ı almış biri, hiç bilmediği bir konuda, anayasa konusunda ahkâm kesiyor. Türkiye'de anayasa hukukçularının böylesi bir ciddiyetsizliği dikkate alıp da, değerlendirecek vakti yoktur.”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu:

“Yargıyı altüst ederken gündem değiştirmeye çalışıyorlar. Anayasanın neresini, nasıl değiştirmek istiyorlarsa açık söylesinler. Kimse anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilmesini teklif dahi edemez. Hiçbir devlet kuruluş felsefesini bırakarak yaşamaya devam edemez. Bu danışman ne demek istemiştir, kamuoyuna izahat verilmelidir.”

“Süper başkanlık geliyor”

Danıştay’ın ve Yargıtay’ın yapısını değiştiren yeni yargı paketi de meclise sunuldu. Pakete göre Danıştay’ın 24 üyesini Cumhurbaşkanı Erdoğan seçecek. Bu üyeler 12 yıl süreyle daha Danıştay üyesi olarak görev yapacak. Erdoğan, bir yüksek mahkemenin dörtte birini atayan ilk cumhurbaşkanı olarak görev yapacak.

Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin sürekli tartışma konusu olduğu bir ortamda böylesi bir düzenleme ne anlama geliyor?

Türk Ceza Hukukçuları Derneği Başkanı Fikret İlkiz:

“Düzenlemenin amacı Türkiye’de yargının Erdoğan’ın seçeceği üyelerden oluşmasını sağlamak. Bu da yürütmenin yargıya doğrudan müdahalesidir. Yani Erdoğan’ın kendine bağlı bir yargı yaratma arayışının sonuçlarını açıkça görüyoruz. Erdoğan bu düzenlemeyle başkanlık sistemine giden yoldaki en önemli adımlarından birini atmıştır.”

Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Sinan Kocaoğlu:

“Yargının tüm üyelerinin atanmasında zaten Erdoğan rol oynuyordu. Burada kişiye özel bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Kişiye özel bir başkanlık sistemi kurulmak istenmektedir. Normal bir başkanlık sisteminde tam güçler ayrılığı vardır ama bu düzenleme güçler ayrılığını azaltmaya dönüktür. Türkiye’de süper başkanlığın yolu açılmıştır. Ne kadar iyi ne kadar kötü olduğunu toplum zamanla daha iyi görecektir. Keşke Erdoğan toplumla konuşsaydı, danışsaydı.”

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü/Ankara