1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin AB üyeliği için uyarı

Heribert Prantl17 Mayıs 2004

Almanya’nın saygın gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’da yayımlanan bir yazıda, Türkiye’nin Avrupa kültürü ve tarihinin bir parçası olduğuna işaret edilerek, Ankara’nın Avrupa’dan uzaklaşmasının tehlikeli bir gelişme olacağı kaydedildi.

https://p.dw.com/p/AbHT
Alman gazetesi, tam üyelik dışında alternatif olmadığını yazdı
Alman gazetesi, tam üyelik dışında alternatif olmadığını yazdı

780 576 kilometrekarelik başörtüsü”. Almanya’nın en çok satan gazetelerinden Süddeutsche Zeitung’un hafta sonu nüshasında yer alan bu başlığın altında ”geçmiş kavgaları devam mı ettireceğiz; yoksa geleceği mi tasarlayacağız” sorusu soruluyor ve başlıktan anlaşılacağı gibi, konu, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği. Yazarı Heribert Prantl, Türkiye’nin birlik üyeliğini Avrupa’nın bir aydınlanma projesi olarak nitelendiriyor.

Süddeutsche Zeitung’daki yazı Avrupalıların Orta Çağ’da Türklere, daha doğrusu Osmanlı ordusuna karşı duydukları korku ile başlıyor. Tarihten örneklerle aktarılan bu korkuların doğru çıkmadığını belirten Heribert Prantl şöyle devam ediyor:

“Artık Brüksel kapısında bekliyor”

”Türkler 1529 ya da 1683’de olduğu gibi orduları ile Viyana kapılarında değil, Avrupa Birliği üyeliği başvurusu ile Brüksel kapısında bekliyorlar. Doğulu eski düşman, bugün Avrupa’ya uyum sağlamak isteyen stratejik açıdan önemli bir partner haline geldi. Bu noktaya gelinmesi bile Avrupa açısından büyük başarı: Avrupalılar tarihteki acı deneyimleri sonucu haçlı seferleri ile başarılı olamayacaklarını anladılar. Türkiye ise üyelik müzakereleri hazırlıkları ile politik ve ekonomik açıdan liberal değişimi başlattı.”

“Kültürler savaşına karşı model”

Yazıda, Amerikalılar‘ın “Irak’ı haçlı seferi ile demokratikleştirme” projelerinde batağa saplandığı vurgulanıyor ve şöyle devam ediliyor: “Oysa Türkiye’de AB sürecinde barışçı bir demokratikleşme deneyimi yaşanıyor. Türkiye projesi doğu için bir fener projesidir. Batılı değerlere sahip müslüman bir ülke, kültürler savaşına karşı bir model olacaktır. Avrupalı bir Türkiye insan hakları ve demokrasinin Hristiyan değerleri olmadığını gösterecektir. Avrupalı Türkiye İslam’daki köktenden dinci eğilimlere karşı bir projedir ve 10 milyondan fazla müslümanın yaşadığı Batı Avrupa toplumunda istikrarın sağlanmasına yardımcı olacaktır.”

“Kökten dinci İslam”ı engellemek

Süddeutsche Zeitung’daki makale, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri üzerine tarihten ve günümüzden örneklerle devam ediyor. Yazıyı kaleme alan Heribert Prantl’a göre, ”Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ile Avrupa Birliği‘nin ortak stratejik çıkarları, Atatürk’ün laik Türkiye’si ile Batı Avrupa’yı aynı ölçüde tehdit eden kökten dinci islamı engellemek.”

“Toplumsal değerler değişebilir”

”Türkiye’yi geri çevirme riskini alabiliyor musunuz” diye soran yazar; bunun sonuçlarının ”Türkiye’de kökten dinciliğin yayılması ve ülkenin Arap ülkeleri ya da Orta Asya’ya yönelişi” olabileceğini hatırlatıyor. Türkiye Başbakanı’nın kendisinden önceki hiç bir başbakanın yapmadığı kadar batılı değerlere sahip çıktığını hatırlatan Heribert Prantl, Avrupa Birliği üyeliğini büyük çoğunlukla isteyen Türklerin Avrupa’daki hoşgörüyü de devralabilecekleri görüşünde. Bu bağlamda Avrupa Birliği’nin eski ve yeni üyeleri, bu arada Türkiye’de de yapılan bir anketi gündeme getiren yazar toplumsal değerlerin değişebilir olduğunu hatırlatıyor:

“Türkiye, Avrupa kültürünün bir parçası”

”Değerler taştan değildir. Almanya savaş sonrasında değerlerin değişiminin en güzel örneği. Ekonomik refahla birlikte demokratik düzenin değerlerine saygı da gelişiyor. Türkiye’deki hoşgörü düzeyi, ekonomik büyümesinin yarısı kadar bile artsa, kısa zamanda yeni üyelerin bulunduğu noktayı aşacaktır. Üyeliğine karşı çıkanlar Türkiye’nin doğulu olduğunu söylüyor. Bu doğru. Ama Doğu Avrupa’nın büyük bir kesiminde de doğu ve batı değerleri karışmış durumda. Türkiye ise Avrupa tarihi ve kültürünün bir parçası. Türkiye’nin üyeliğine ilişkin tartışma, binlerce yıl öncesine dayanan İslamla nasıl ilişki kurulacağı tartışmasından başka bir şey değil.”

Yine tarihten örneklerle devam eden yazıda Almanya’daki muhalefet partileri, konuyu seçim kampanyası için kullanmakla suçlanıyor ve Avrupa Birliği’nin kuruluş hedefinin, eski düşmanları dost yapmak olduğunu hatırlatılıyor. Süddeutsche Zeitung’dan özetlediğimiz makale şöyle sonuçlanıyor:

“Haçlı kalesi değil, geleceği inşa ediyoruz”

”Avrupa Birliği eski haçlı kalelerini yeniden inşa etmek için değil, geleceği oluşturmak için kuruldu. Türkiye’nin Avrupa’ya dahil olup olmayacağı değil, nasıl dahil olacağı sorulmalıdır. ... Türkiye’nin istikrarı Avrupa’nın istikrarı olacaktır. Almanya, Savunma Bakanı’nın dediği ve muhalefetin karşı çıkmadığı gibi Hindukuş dağlarında savunulacaksa, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine de karşı olmak mümkün değildir. ... Angela Merkel’ın önerdiği üçüncü yol yoktur. Üçüncü yoldan yana olanlar Türkiye’yi Avrupa ve Orta Doğu arasında tutmak istiyorlar. Bu politik saflıktan başka bir şey değil. Türkiye ya Avrupa’ya ait olacaktır, ya da uzaklaşacaktır. Avrupa’dan uzaklaşması olasılığı ise hem Almanya hem de Avrupa için tehlikeli olur.”