1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de yerel seçim, genel seçim havasında

13 Mart 2019

31 Mart’ta AKP’nin bazı büyük kentleri kaybetmesi ya da AKP-MHP ittifakının yüzde 50 altında kalması kısa ve uzun vadeli sonuçlar doğurabilir: Muhalefet erken genel seçim talebiyle gelebilir ya da ittifaklar dağılabilir.

https://p.dw.com/p/3Ewo5
Präsidentschaftswahlen in der Türkei
Fotoğraf: picture alliance/dpa/E. Tazegul

31 Mart yerel seçim kampanyaları daha çok bir genel seçim havasında geçerken Ankara ve İstanbul’da kimin kazanacağı en büyük merak konularından biri. Çeşitli kamuoyu şirketlerinin anketlerine göre Ankara’da Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) adayı Mansur Yavaş önde gidiyor. İstanbul’da ise Adalaet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) adayı Binali Yıldırım’ın önde olduğu ancak CHP'nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun oyunu giderek artırdığı belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise anketlerde tutarsızlık olduğunu söyleyerek, meydanların kendisi için en büyük anket olduğunu savunuyor.

Bu seçimlerin neden önemli olduğunu, uzun süredir AKP’nin kalesi olarak görülen Ankara ve İstanbul’da belediyelerin el değiştirme ihtimali ve bunun siyasette doğurabileceği sonuçları uzmanlar DW Türkçe için değerlendirdi.

"16 Nisan'ın tekrarı yaşanıyor"

Siyaset Bilimci Deniz Yıldırım, yerel seçimin bir genel seçim havasına sokulmasının hem iktidar hem de muhalefetin tercihi olduğunu ancak bunda ana etken olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı gördüğünü belirtiyor.

Yıldırım, "Erdoğan yerel adayların kendi istediği kadar etki sağlayamayacağını düşünerek, konsolidasyonu kendi etrafında yaparak bir çeşit yine kendini oylatıyor" diyor.

Türk siyasetinde kadınlar aday değil seçmen

Deniz Yıldırım'a göre, 16 Nisan'daki Anayasa değişikliği referandumu sonrası ülkede Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne ilişkin tartışma devam ediyor. Bu nedenle "adı ister yerel ister genel seçim olsun iki yıldır 16 Nisan referandumunun bir çeşit tekrarının yaşandığına" dikkat çekiyor.

Konsensus Araştırma Müdürü Murat Sarı da seçim kampanyalarının genel seçim havasında olduğu görüşünde. Satı, ciddi bir ekonomik kriz yaşandığını ve vatandaşın bundan bunaldığını söyleyerek, "Oysa kriz yerel yöneticilerin çözebileceği bir şey değil, bu nedenle otomatik olarak genel seçim havası yayılıyor" diyor.

Büyükşehirler el değiştirirse erken genel seçim talebi gelebilir

Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyük kentleri ele geçirmek partiler için sembolik bir önem taşıyor. Ama daha da önemlisi, seçmenlerin büyük çoğunluğunun toplandığı büyükşehirlerde partiler, vaat ettikleri hizmetlerle halkla doğrudan buluşarak oy tabanlarını genişletme imkanı buluyor.

1994 yerel seçimlerinde Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi İstanbul ve Ankara’yı kazanmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan da yüzde 25 oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilerek siyasi kariyeri için önemli bir adım atmıştı. O dönemden beri de hiçbir seçimi kaybetmedi.

Bu çerçevede büyükşehirlerin el değiştirmesi sadece "yerel" değil "genel" siyaset üzerinde de etki sağlıyor. Muhalefetin büyükşehirleri alması durumunda erken bir genel seçim talep edip etmeyeceği de siyaset kulislerinde çokça dile getirilen bir ihtimal.

Seçmene mikrofon uzattık

MAK Araştırma’dan Mehmet Ali Kulat son yaptıkları araştırmalarda AKP-MHP ittifakının oy oranının yüzde 45-47 bandında göründüğünü belirterek, AKP’nin bu civarda bir oy alması ve bazı büyükşehirleri kaybetmesi durumunda muhalefetin erken genel seçim talebinde bulunmasını olası gördüğünü ifade ediyor.

İstanbul Ekonomi Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ülgen ise farklı bir açıdan bakarak, Cumhur İttifakı’nın yüzde 50’nin altına düşmesi durumunda bile kısa vadede erken seçim görmüyor. Ülgen buna şöyle açıklık getiriyor:

"Çünkü bu anayasal düzende erken genel seçim başkanlık seçimini de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın görev süresini azaltacak şekilde, çok da zorlanmadığı bir durumda erken seçime gitmesi bana pek olası gelmiyor."

Ülgen büyükşehirlerin kaybedilmesinin AKP-MHP ittifakının bir oy kaybetme trendi olduğuna işaret ediyor. Ancak bunun kısa vadede etkisi olmayacağını da ekleyerek, "Uzun vadede siyasetin gidişatı büyük oranda ekonomik darboğazın nasıl yönetileceğine göre de şekillenecek" değerlenmesinde bulunuyor.

Konsensus Araştırma Müdürü Murat Sarı da ekonominin önemine dikkat çekiyor. Sarı'ya göre, Türkiye’deki seçmenlerin başta ekonomiyle ilgili olmak üzere genel memnuniyetsizliği arttığı zaman mevcut iktidar için yerel seçimlerin sonuçları uyarı niteliğinde.

"Taksi Muhabbeti'nde" gündem 31 Mart

Seçim sonuçları ittifakları dağıtabilir

Bu arada 31 Mart’ın bir başka önemli özelliği ise Türkiye’nin yerel seçimlere ilk kez ittifaklarla gidiyor olması. Yerelde ittifak yapmanın sonuçlara nasıl etki edeceği ilk kez tecrübe edilecek ve seçim sonrasında ittifakların ne olacağı da bir başka tartışma konusu.

Siyaset Bilimci Yıldırım, sonuçlara göre her iki ittifakta da dağılmalar ya da çatlaklar olabilir. AKP-MHP ittifakının oy kaybettiği görüntüsü oluşturmasının Cumhur İttifakı'nı daha tartışılır hale getireceğini söyleyen Yıldırım, "Yüzde 50’nin altına düşmeleri durumunda ise bu yeni sistemin meşruiyeti ile ilgili tartışmaları da getirebilir" diyor.

Muhalefet açısından bir başarısızlık olması durumunda ise Millet İttifakı’nın bozulması, CHP için yeni bir kurultay süreci ve İYİ Parti üzerinde dağıtıcı bir etki de Yıldırım’ın öngörüleri arasında.

Gülsen Solaker

©Deutsche Welle Türkçe