1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türk göçmenin Almanca sınavı

Michael Ehl28 Ağustos 2008

Bir yıldır aile birleşimi kapsamında Almanya´ya gelmek isteyen eşlerden yeterli düzeyde Almanca bildiklerini kanıtlamaları isteniyor. Bu durum AB ülkeleri için geçerli değil ancak Türkler´i yakından ilgilendiriyor.

https://p.dw.com/p/F5yE
Aile birleşimi kapsamında Almanya'ya gelmek isteyenlerden Almanca dil bilgisini kanıtlamaları isteniyor
Aile birleşimi kapsamında Almanya'ya gelmek isteyenlerden Almanca dil bilgisini kanıtlamaları isteniyorFotoğraf: dpa

Aralarında Türkiye´nin de bulunduğu diğer ülkelerin vatandaşları sınava tabiler. Türkiye´de bu sınava girmek isteyenler İstanbul, Ankara ve İzmir'deki Goethe Enstitülerine başvurabiliyor. Ancak enstitüde bir yıldan bu yana kayıt patlaması yaşanıyor.

Eşine kavuşması sınava bağlı

İstanbul´daki Goethe Enstitüsü´nde, on hafta süren ve haftada dört gün devam eden Almanca kursundaki bu dokuz kadın ve dört erkek için Almanca dilbilgisi ve kelimeleri öğrenmek çok zor. Almanca´ya geç başlayanlar ise bir hayli zorlanıyor. 40 yaşından sonra Almanca öğrenmeye kalkan Cenk Laleli de bunlardan biri. Meryem ise 24 yaşında, geçen yıl evlendi ve çok kısa bir süre içerisinde Berlin´de yaşayan Alman eşinin yanında yaşamaya başlamak istediğini anlatıyor:

"Almanca öğrenmek gerçekten çok iyi bir şey. Çünkü gittiğiniz zaman tamamen bilinçsiz olarak gitmeyeceksiniz. Insanların söylediğini anlayabileceksiniz, az ya da çok. Tamamıyla yabancılık çekmeyeceksiniz, ihtiyaç duyduğunuzda, yolunuzu kaybettiğinizde, hastalandığınızda ya da alışverişe gitmek istediğinizde bunları kolaylıkla yapabileceksiniz. Bu çok önemli ve çok güzel bir şey.“

Bir yılda 3 bin sınav

İstanbul´daki Goethe Enstitüsü´nde, bir yıl önce Almanca bilgi seviyesini tespit etme uygulamasına başlandığından bu yana 3 bin sınav yapıldı. Enstitü´nün müdürlerinden Erika Broschek, temel düzey olan A1 seviyesini geçmenin zorunlu olduğunu söylüyor:

"A1 seviyesi şu anlama geliyor: Bir kişinin kendisi hakkında rahatça bilgi verebilmesi, sayıları bilmesi ya da kendi ismini Almanca olarak harf harf kodlayabilmesi, bir soru cümlesi ya da rica cümlesi kurabilmesi gerekir. Ancak bunları çok basit bir şekilde ifade etmesi yeterli. 300 kelimeyi etken, toplam olarak da 600 kelimeyi etken ve edilgen bir şekilde kullanabilecek durumda olmaları gerekiyor.“

Öğretmenlere göre, bu kurs zorunluluğu pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. A1 seviyesindeki kursun öğretmenlerinden Banu Esentürk, kursiyerlerin, Almanya'ya gittiklerinde burada öğrendiklerinden çok daha zorlu hayat koşullarıyla karşılaşacaklarını belirtiyor ve ekliyor:

"Bazıları Anadolu´dan geliyor ve burada kalacak bir yer bulmak zorundalar. Oysa bu hiç de kolay değil. İnsan kendi evinde yaşamıyorsa, nerede, ne zaman ve nasıl Almanca çalışacak? Buraya adapte olmaya çalışmak da çok zor. Pek çok olumsuz örneğe de şahit olduk: Bazı katılımcılar hastalanabiliyor ya da 'bu kadar yeter, artık Almanca öğrenmek istemiyorum, memleketime döneceğim' diyebiliyorlar. Bu ve benzerî durumları ya bizzat görüyor ya da sağdan soldan duyuyoruz."

Sınavın zorunlu olması korkutuyor

Muharrem ise 38 yaşında, nişanlısı Almanya´da yaşıyor ve yakında evlenecekler. Almanya´ya gitmeden önce Almanca öğrenmeyi makul buluyor; ancak sınavı kolayca başarabileceğine inanmadığını söylüyor: "Daha önce Almanca ile hiçbir alakam yoktu, okulda İngilizce görmüştüm. Almanca´yı ilk kez burada öğrendim ve şunu söylemeliyim ki, bu çok iyi. Bu dil bilme zorunluluğundan memnunum, ancak sınavın bir şart olması beni çok tedirgin ediyor. Toplum olarak bazı şartlanmalara karşı bir tepkimemiz var aslında, eğitim almaktan memnunuz ama sınavın önümüze bir set gibi konması bizi ürkütüyor.“

Muharrem ve diğer kursiyerlerin büyük sınavına daha beş hafta var. Bu süre içinde yapacakları tek şey ise çalışmak, çalışmak ve çalışmak!