1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Orhan Pamuk: Türkiye Avrupa'dan uzaklaştıkça otoriterleşiyor

17 Ekim 2017

Orhan Pamuk Almanca’ya çevrilen romanı Kırmızı Saçlı Kadın’ın tanıtımı için Berlin’e geldi. Pamuk romanın tanıtımında "Türkiye Avrupa’dan uzaklaştıkça otoriterleşiyor" dedi.

https://p.dw.com/p/2lwd8
Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk
Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un Almanca'ya çevrilen son romanı “Kırmızı Saçlı Kadın”ın tanıtımı için düzenlenen etkinliklerin ilki dün akşam Berlin’de gerçekleşti. Romandan parçaların okunduğu etkinlikte, ünlü yazar Orhan Pamuk bu romanı nasıl ve neden yazdığını anlattı.

Pamuk, "Türkiye'nin siyasi durumu, beni 30 yıldır kafamda taşıdığım bu hikayeyi yazmaya yöneltti” dedi.

Türkiye’nin Avrupa’dan uzaklaştığına işaret eden Pamuk, “Ben buna kızgınım, öfkeliyim ve eleştirelim. Ben Türkiye’nin barışının, mutlu geleceğinin, zenginliğinin, huzurunun ve kültürel zenginliğinin en iyi Avrupa’ya yaklaşmakla ifade edileceğini bilen bir yazarım. Bütün hayatım buna inanmakla geçti. Ama Türkiye Avrupa’dan uzaklaştıkça otoriterleşiyor. Bu kitapta yaptığım şey birazcık bu konulara derinden ve edebi bir şekilde yaklaşmak oldu” şeklinde konuştu.

"Romanın gerçekçi bir yanı var"

“Kırmızı Saçlı Kadın,” lise öğrencisi Cem’in harçlığını çıkartmak için geleneksel yöntemlerle kuyu kazan Mahmut Usta’nın yanında çalıştığı bir ayın hayatını nasıl etkilediğini anlatırken, usta-çırak ile baba-oğul ilişkilerini ele alıyor.

Romanın gerçekçi bir yanının olduğunu söyleyen Orhan Pamuk, Sophokles’in oğlun babayı öldürdüğü “Kral Oidipus” adlı eseri ile Firdevsî’nin otoriter babanın oğlunu öldürdüğü “Rüstem ve Sührab” gibi eski hikâyeleri harmanlayan bir yanı olduğunu ifade etti. 

“Türkiye’de siyasetçiler Rüstem gibi çocuklarını öldürüyorlar”

Orhan Pamuk, romanda eski hikâyeler üzerinden Türkiye’ye ilişkin “alegori yaptığını” anlattı.

Ünlü yazar “Kral Oidipus’u Avrupa’nın bireyciliği daha yukarı çıkarması ve bireyselliğe önem vermesiyle Rüstem’in otoriterliğini ise Ortadoğu ile Asya ile özdeşleştirmeye çalışıyorum bu kitapta” diye konuştu.

Pamuk sözlerini "Türkiye’de siyasetçiler Rüstem gibi çocuklarını öldürüyorlar, eziyorlar, yok ediyorlar” şeklinde sürdürdü.

Ama Türkiye'de "Hâlâ sınırlı da olsa bir demokrasi var ve hâlâ oyları almaya devam ediyorlar” diyen Pamuk, romanında bunun nedenine yanıt aradığını söyledi. Pamuk, bunun kuyu ustasının su bulması gibi “ekonomik başarıyla, Türkiye’nin gelişmesiyle” bağlantılı olduğuna işaret etti.

Kuyu ustasının anlattığı hikâye

Yazar ve sunucu Thomas Böhm’ün sorularını yanıtlayan Orhan Pamuk, "Kırmızı Saçlı Kadın” romanının konusunun yaklaşık 30 yıl önce karşılaştığı bir kuyu ustasından duyduğu hikâyeye dayandığını  anlattı.

1988 yılında Heybeliada’daki evinde romanını yazmaya çalışırken, yandaki boş araziye bir kuyu kazıldığını dile getiren Pamuk, kuyu ustası ile tanıştığını ve onunla röportaj yaparak kaydettiğini belirtti. “İstanbul’un Avrupa yakasında kurak, suyu olmayan bir arazide kuyu kazmış ve bir türlü suyu bulamamış, bunun kederini anlattı bana” diyen Orhan Pamuk ama kendisini asıl etkileyenin usta ile çırağı arasındaki ilişki olduğunu söyledi. Pamuk bunu, “Sabahları azarlıyor, bağırıyor, eziyor, çırağın üzerinden ezip geçiyordu, ama akşamları aynen kitapta anlattığım gibi birlikte televizyon seyrediyorlar, tatlı bir arkadaşlıkları oluyor; aç mısın, doydun mu, memnun musun diyerek çırağına babamın bana göstermediği şefkati gösterirdi” sözleriyle dile getirdi.

Babasının kendisini hiç ezmediğini, kendisine hep saygılı davrandığını söyleyen Orhan Pamuk, “Öte yandan hayatımın ayrıntılarını, ne yaptığımı da fazla bilmezdi, dikkat göstermeyen bir babaydı” dedi. Pamuk, bu durumun romanın duygusal kaynağı olduğuna işaret etti.

Orhan Pamuk, Gerhard Meier tarafından Almanca’ya çevrilen “Kırmızı Saçlı Kadın”ın tanıtımı kapsamında, 19 Ekim Perşembe akşamı Essen’da, 20 Ekim Cuma akşamı da Münih’de okurlarıyla buluşacak.

Jülide Danışman

© Deutsche Welle Türkçe