1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suudi Arabistan'da terör tehlikesi

Reinhard Baumgarten21 Haziran 2004

Suudi Arabistan’da giderek artan şiddet olayları, terör örgütlerinin tehditlerinin yabana atılamayacağını gösteriyor. Suudi yönetimi ise sorunun kökenine inmektense, buzdağının görünen kısmına odaklanmayı tercih ediyor. Suudi Arabistan’daki terör tehlikesini, Alman Radyolar Birliği Muhabiri Reinhard Baumgarten büyüteç altına alıyor...

https://p.dw.com/p/AbEt
Suudi Arabistan'da Amerikalı rehinenin öldürülmesinden önce de terör saldırıları meydana gelmişti...
Suudi Arabistan'da Amerikalı rehinenin öldürülmesinden önce de terör saldırıları meydana gelmişti...Fotoğraf: AP

Suudi Arabistan’da faaliyet gösteren terör örgütleri, çeşitli internet sitelerinde yayınladıkları bildirilerle propaganda yapmaya çalışıyorlar. Ülkede son 14 ay içinde meydana gelen terör saldırılarında 100’e yakın sivil hayatını kaybetti. El Hobar’daki terör eylemi ve Amerikan vatandaşı Paul Johnson’un vahşi bir şekilde öldürülmesi, son haftalardaki eylemlerden sadece ikisi.

El Kaide’ye bağlı terör hücreleri tarafından kaçırılan ve daha sonra da hunharca katledilen yabancıların görüntüleri internet aracılığı ile tüm dünyaya yayılıyor. Terör örgütü, bu görüntüleri etkili bir propaganda aracı olarak görüyor. Örgütlerin yayınladıkları görüntüler ve bildiriler de gösteriyor ki, bu tehditler yabana atılacak türden değil.

Terör örgütlerinin tehditleri

Riyad’da Suudi milli muhafızlarına eğitim veren ve geçtiğimiz haftalarda teröristler tarafından öldürülen Amerikalı Robert Jacobs’un infazıyla ilgili görüntülerde konuşan Abülaziz İsa Abdülmuhsin el Mukrin, cinayeti ”Allah adına!” işlediklerini öne sürüyordu. Geçtiğimiz Cuma günü Suudi güvenlik güçleri tarafından öldürülen teröristler arasında El Mukrin’in de yer aldığının açıklanması üzerine, teröristlerin yeni şiddet eylemlerine de girişmesi kuvvetle muhtemel. El Mukrin, El Kaide’nin üst düzey sorumlusu olarak biliniyordu.

Hristiyan aleminin önemli dini bayramlarından olan Pentakot yortusu sırasında El Hobar’da 22 sivili öldüren teröristler, bu eylemle ilgili video kasetinde de yine Allah adına hareket ettiklerini söyleyip tehditler savurmuşlardı. Kasette konuşan bir terörist, ”Din düşmanı kafirler için bu yıl tahribat ve bozgun yılı olacaktır” ifadelerini kullanmıştı.

Suudi yönetimi tetikte

Teröristlere göre en büyük düşman ise ABD. Bu nedenle de kanlı eylemlerde genelde Amerikan vatandaşları hedef alınıyor. Suudi yönetimi, yavaş yavaş terörden kaynaklanan tehlikenin gerçek boyutlarını farketmeye başladı. Ancak Riyad yönetimi, sorunun kökenine inip ”Biz nerede yanlış yaptık?” sorusuna yanıt aramaktansa, sorumluluğu başkalarına yıkmayı tercih ediyor.

Teröristleri destekleyenlerin arkasında İslam düşmanlarının olduğunu ileri süren Suudi Arabistan Veliaht Prensi Abdullah, ”Bunların kim olduğunu, tüm dünya çok iyi biliyor” diye konuşarak, net ifadeler kullanmaktan kaçınıyor. Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el Faysal ise hiçbir zaman radikal teröristleri desteklemek gibi bir politika izlemediklerini savunuyor.

Ladin’e sempati var

Konunun sadece siyasi değil, toplumsal boyutunun da bulunduğu gözlerden kaçıyor. 1980’li yıllarda pekçok Suudi gencin Afganistan’a gittikleri, ülkelerine yeniden döndüklerinde ise ”potansiyel terörist” muamelesi gördükleri de bir gerçek. 1990’larda Usame Bin Ladin’in terör kamplarında eğitim gören Suudiler’in sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüde. Ülkede 15 bin kişinin katılımıyla düzenlenen en son anket sonuçlarına göre ise halkın yarıdan fazlası, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’e karşı derin bir sempati duyuyor.

Terör tehlikesine karşı mücadelede sadece güvenlik güçlerine güvenen Suudi Arabistan, pek çok gözlemciye göre yanlış yolda. Ülkenin liberal aydınlarından Dr. Türki El Hamid, Suudi toplumundaki değerler sisteminin, terörün filizlenmesine katkı yaptığını, teröristlere karşı sadece askeri yöntemlerle mücadele etmekle, sorunun nihai çözümünün mümkün olmadığını savunuyor ve reçeteyi ”Toplumdaki değer yargıları ve özellikle de hoşgörü kavramı yeniden ele alınmadıkça, bu sorunla başedilemez!” şeklinde açıklıyor.