1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suriye'de umut ve endişe

Kristin Helberg18 Mart 2005

Suriye, çekilme planının ilk aşamasını tamamladı ve Bekaa Vadisi’ne çekildi. Nisan ayının ilk haftasında da iki ülkenin temsilcileri, ikinci aşamanın hazırlıklarını yapacak. Suriye vatandaşlarının, askerlerinin çekilmesine bağlı umut ve duyguları ne? Kristin Helberg, Suriyeliler’le görüştü...

https://p.dw.com/p/Aaui
Suriye'nin başkenti Şam...
Suriye'nin başkenti Şam...Fotoğraf: AP

Nihayet ilk askeri araçlar Suriye - Lübnan sınırını geçiyor. Soğukta saatlerce bekleyen 300 kadar gençlisi yaşlısı, kadınlı çocuklu Suriyeliler, Suriye bayrakları sallıyor ve Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlılık yeminleri ederek, çiçekler atıyor. Muhammed de, annesi ve kızkardeşiyle bu tarihi olayı izlemeye gelenlerden biri. Muhammed, “Bu ordumuz için yapabileceğimizin asgarisi. Lübnanlı kardeşlerimiz için o kadar çok kurban verdiler ki...” diyor.

Yaklaşık 30 yıl sonra Suriyeliler, askerlerini adeta büyük bir zafer kazanmış gibi karşılıyor. Sınır kapısının ardında birkaç genç şaşkın askerlere pencereden tıka basa dolu poşetler uzatıyor. Muz ve elmalarla karşılanan askerler duygulanıyor. Yıllar önce Lübnan’a barış götürmeye giden bu ordu, şimdi istenmeyen bir kolluk gücü olarak bu barışı yine kendileri yok etmeden geri dönüyor.

Dünya o tarihte onları nasıl çağırdıysa, şimdi de aynı şekilde evlerine yolluyor. Ama Suriyeliler için geri çekilme zayıflık belirtisi değil, sevinmek için bir neden. 25 yaşındaki üniversite öğrencisi Feras, bunun uluslararası camianın güvenini yeniden kazanmak için atılan bir adım olduğunu savunuyor. Feras, “Lübnan’ı ve Lübnan halkını korumak için oradaydık. Ama şimdi dünyanın bizi tehdit etmesine olanak vermemek için gitmemiz daha iyi” diyor.

Bu bir umut ışığı mı?

Siyaset bilimci Michel Kilo, Almanya’da okumuş ve daha sonra üç yıl da Suriye’de hapis yatmış. Bugün Suriye’deki reform hareketinin liderlerinden. Ordunun Lübnan’dan çekilmesi ona göre, Suriye’nin güç politikasının da sonu. Gerçekten de yıllarca çatışma politikası izleyen Suriye; Türkiye, Irak, Ürdün ve Filistin’le artık anlaşmış durumda. Şam, komşularıyla ilişkilerini eskiden olduğu gibi askeri açıdan ve güvenlik politikası açısından değil, ortak çıkarlar ve ekonomik işbirliği temelinde tanımlıyor. Yani gerçekçilik kazanıyor. Bu iç politikada da bir umut ışığı mı? Kilo, bekleyip, görmek gerektiğini söylüyor:

“Eğer şimdi gerçekten Lübnan’la iyi bir ilişki istiyorlarsa, o zaman kendi halklarıyla da iyi bir ilişki içinde olmaları gerekir. Yoksa bu çok tehlikeli olabilir. Amerikalılar, Fransızlar, İngilizler, bütün dünya olayı büyütüyor. Suriye’nin ne yöne gideceği belirsiz. Bunun insanlara bir an önce anlatılması gerekli.”

Rejim karşıtları harekete geçti

Suriye’de durumun ne kadar çabuk kontrolden çıkabileceğini bir hafta önce muhalefetin düzenlediği bir gösteri kanıtlıyor. Yaklaşık 100 rejim karşıtı olağanüstü durumun kaldırılmasını, daha fazla demokrasi ve insan haklarına saygı gösterilmesini talep ediyor. Suriye’de alışılmamış birşey değil bu. Fakat bu kez, her zaman olduğu gibi güvenlik güçlerini değil, bin kadar öfkeli öğrenciyi buluyorlar karşılarında. Baas Partisi’ne bağlı öğrenciler karşı gösteri düzenliyor ve durum kontrolden çıkıyor. Muhaliflerden Ekrem el Bunni, bazı muhaliflerin dövüldüğünü anlatıyor:

“Gösterimizi dağıtmaya geldiler. Başka ses çıkmasını istemiyorlar, sorun bu. Onlara göre bu, bizi gözaltına almaktan, mahkemeye çıkarmaktan ve hapse atmaktan daha iyi.”

Vatana ihanet

Rejim karşıtı gösterilerin zamanlaması hiç de uygun değildi. Yurtdışından gelen büyük bir baskıyla karşı karşıya olan Başkan Esad’ın yandaşlarına içerden de eleştiri duymak fazla geldi. Muhalifleri vatana ihanetle suçladılar. Muhaliflerse, ne Amerika ne de Lübnan muhalefetinden yana olduklarını anlatmaya çalıştı. Birçok Suriyeli, Lübnan’daki Suriye karşıtlarının iki ülke arasındaki ilişkileri bozmaya çalıştığına inanıyor. Bir Suriyeli ile evli 36 yaşındaki Rania, bunun olanaksız olduğunu belirtiyor ve “Suriye ve Lübnanlılar aynı kaderi paylaşıyor. Biz birbirimizden ayrılamayız” diye konuşuyor.

Michel Kilo da siyasetin bu tarihsel bağlara dayanması gerektiğini savunuyor ve Suriye’nin Lübnan’da etkili olmak için ne askerlere, ne de ajanlara gerek duymadığını, ortak tarih, dil, kültür, ekonomik çıkarlar ve akrabalık ilişkilerinin iki ülkeyi ortak yapmaya yeterli olduğunu anlatıyor. Kilo, “Biz başka türlü etkili olmak istiyoruz. Bizim oyunlarımızdan değil, Lübnanlılar’ın kendilerinden kaynaklanan bir etki istiyoruz” diyor.