1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sokağın gündemi OHAL

25 Temmuz 2016

15 Temmuz darbe girişiminin ardından 10, ülke genelinde OHAL ilanının ardından ise 5 gün geçti. Sokaklarda hayat normale dönerken, darbecilerin cezalandırılması ve OHAL’in nasıl devam edeceği en önemli tartışma konusu.

https://p.dw.com/p/1JVVZ
Fotoğraf: Getty Images/AFP/H. Onur Sandal

Türkiye siyasal tarihinin en sarsıcı olaylarından biri olan 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 10 gün geçti. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye'de devletin tüm kurumlarına yayılmış Fethullahçı kadrolaşmayı gözler önüne sererken, Türkiye uzun zamandır unuttuğu Olağanüstü Hal (OHAL) kavramı ile de yeniden tanıştı.

Ancak bugün ülke genelinde 5. gününe giren OHAL, 1987’de PKK ile savaş gerekçesi ile başlatılan ve giderek genişleyerek 13 ili kapsayan OHAL uygulamasına benzemiyor. Zira Özal döneminde başlatılan ve 15 yıl süren OHAL uygulaması, Kürtlerin yoğunlukta olduğu il ve ilçelerde binlerce insanın öldürüldüğü faili meçhuller, sistematik işkence ve köy yakmalar gibi ağır insan hakları ihlallerinin yaşanmasına neden olmuştu. Bugünkü OHAL ise, şimdilik hükümetin verdiği ‘gündelik hayatın sekteye uğramayacağına dönük vaatlere uygun bir seyir izliyor. Resmi rakamlara göre 15 milyonluk nüfusu ile dünyanın en önemli metropolleri arasında yer alan İstanbul’da tüm işyerleri açık, sokaklar ve caddeler dolu. Türkiye’nin doğusunda görmeye alıştığımız tanklar ve panzerlerin tur attığı kent görüntülerine rastlanmıyor.

Gündelik yaşam rayına oturdu

Darbe girişiminin yarattığı panik ve endişe kısa sürede yerini ‘bundan sonra ne olacağı’na ilişkin meraka bırakmış görünüyor. İnsanlar kahvelerde, AVM’lerde darbe girişimine ilişkin medyaya yansıyan haberleri birbirine anlatarak, Gülen cemaatinin akıbetine ilişkin tahminlerde bulunuyor. 15 Temmuz gecesi askerin açtığı ateşle yaşamını yitiren 246 kişinin hatırası da tüm kentte kendini hissettiriyor. Taksim Meydanı’nda yaşamını yitirenlerin adlarının yazılı olduğu dev bir pano oluşturulmuş durumda. Öte yandan tüm metro ve metrobüslerde gün boyunca yaşamını yitirenleri anan yayınlar dikkat çekiyor.

2015 verilerine göre toplam nüfusu 78,7 milyon olan Türkiye’de 1980 ve sonrasında doğanların sayısı 47 milyonu aşıyor. Yani bugünkü Türkiye toplumunda nüfusun yüzde 60’ı, bir başka deyişle her üç kişiden ikisi “darbe” kavramı ile tanışmamıştı. Bu yüzden 15 Temmuz gecesi yaşananların genç nüfusta 80 darbesini yaşamışlara nazaran daha ağır bir etki yarattığını söylemek mümkün.

“Hala uçan jetlerin sesini duyuyorum”

Lorin Doğantürk
Fotoğraf: DW/A. Duran

Üniversiteye hazırlanan 19 yaşındaki Lorin Doğantürk de ‘darbe’ ile ilk kez tanışan o gençlerden biri. “Daha önce yaşanan darbelerle ilgili çok şey duymuştum ailemden. Ama yaşananları geçmişten alıp yeniden yaşanacağını düşünerek şimdiye yerleştirmek benim için çok zordu” diyen Doğantürk, 15 Temmuz gecesi en çok “bundan sonra ne olacak?” endişesi duyduğunu söylüyor. Darbenin engellenmiş olmasına rağmen hala 15 Temmuz’da duyduğu alçaktan uçan jetlerin sesleri nedeniyle uyku sorunu yaşadığını anlatan Doğantürk, hislerini şöyle anlatıyor:

“İnsan kötü bir şey yaşadığında hissettiği ‘bu hiç bitmeyecek’ hissi her zaman üstümde, her zaman böyle devam edecekmiş gibi geliyor. O uçakların sesleri, ölü sayısının arttığını bildiren haberler, bombalamalar her an yeniden olabilirmiş gibi geliyor. En kötüsü de olmayacağını garanti edebilecek bir durum olmaması .”

“Ölenlerin kanı yerde kalmasın”

İbrahim Küncü
Fotoğraf: DW/A. Duran

Her şeye rağmen OHAL’in ilanı ve sokaklardaki gerilimin düşmesi, toplumda genel bir rahatlama sağlamış gibi görünüyor. 27 yaşındaki servis şoförü İbrahim Küncü, “Daha önce hiç OHAL görmemiştim. İnşallah faydalı olur” sözleri ile adeta yaşanan genel ruh halini özetliyor. OHAL’in gündelik iş temposunda herhangi bir farklılık yaratmadığını söyleyen Küncü, 15 Temmuz sonrasındaki bir iki gün halkın pek sokağa çıkmaması nedeniyle azalan trafik yoğunluğunun da eski haline geri döndüğünü söylüyor. OHAL’in tüm darbeciler bulunup cezalandırılıncaya kadar sürdürülmesi gerektiğini vurgulayan Küncü, “Bu darbenin sorumluları kimse cezasını çeksin. Ölen insanlarımızın kanı yerde kalmasın. Biz millet olarak, devletimizin arkasındayız” diyor.

“Meclis’e bombayı görünce sokağa çıktım”

40 aşındaki market sahibi Kenan Şeker de devletin bir an önce darbecileri yakalamasını beklediklerini söylüyor. “15 Temmuz’u hayatım boyunca unutmayacağım” diyen Şeker, Meclis’in bombalandığını televizyonda görünce sokağa çıktığını ve evlerinin yakınındaki Kartal Askeri Dikimevi’nin önünün halk tarafından kapatıldığını gördüğünü anlatıyor. “Sokağa çıkan insanlar kalabalığın arttığını görünce güçlendi, umutlandı” diyen Şeker, artık devletten ve hükümetten sorumluların cezalandırılmasını ve suçlıu ile suçsuzun ayrılmasını beklediklerini kaydediyor.

Peki, Türkiye’nin 15 yıl aradan sonra yeniden ama farklı bir biçimde yaşadığı OHAL, toplumdaki karşılığının yanı sıra siyasal açıdan nasıl bir etki yaratacak?

Mevcut OHAL yasalarının 2002’de AKP’nin kaldırdığı OHAL’den içerik olarak çok farklı olmadığını dile getiren gazeteci yazar Fehim Işık, “Hükümet OHAL ilanı ile birlikte çok geniş yetkileri elinde topladı. Ancak Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileri, OHAL’in devlet içine sızan darbecilere yönelik uygulanacağı ve toplumun diğer kesimlerinin bundan etkilenmeyeceğini söylüyorlar. Mevcut tabloda ilk gözlenen şu; içerik olarak 90’lı yıllardaki OHAL’le aynı, ancak uygulama olarak farklı bir durumla karşı karşıyayız” diyor.

“Demokratik muhalafete karşı kullanılmamalı”

OHAL’in verdiği yetkilerin demokratik muhalefet cephesini zayıflatmak için kullanılmaması halinde siyasetteki normalleşmeye hizmet edebileceğini vurgulayan Işık, “Ancak ne yazık ki bu konuda karamsar olmamak mümkün değil. Son birkaç yıldır izlenen baskıcı politikalar bu konuda ciddi kaygıları beraberinde getiriyor. Cumhurbaşkanı’nın yaşananları ‘Allah’ın lütfu’ olarak değerlendirmesi, siyasal arzu ve hedeflerinin bilinmesi giderek muhalif kesimin de etkisizleştirilmesinde ve dizayn edilmesinde OHAL’in anti-demokratik yazılı hükümlerinin uygulamaya konulacağını düşündürüyor” değerlendirmesinde bulunuyor.

Kenan Şeker
Fotoğraf: DW/A. Duran

OHAL'in Kürtlerin yoğunlukta olduğu kentlerde nasıl uygulanacağına ilişkin de değerlendirmelerde bulunana Fehim Işık, şunları söylüyor: “Çatışmaların en yoğunlaştığı son bir yıllık dönemde bile bölgede OHAL ilan edilmedi. Ancak uygulamalar 90’lı yılların OHAL’li günlerinden bile ağırdı. Yüzlerce insan tüm dünyanın gözü önünde bodrumlarda katledildi. Ne yazık ki ülkeyi yönetenler Kürtlere dönük uygulamalarda kendi yasalarına uyma gereği bile duymadan pervasızca davranabiliyorlar. Yine de bu dönem, Kürtlere ve siyasi yapılanmalarına dönük ciddi bir yönelmenin olacağını düşünmüyorum. Tabi Erdoğan istediklerini elde eder, ülkeyi tamamen kontrol edebilecek koşullara sahip olursa durum değişebilir.”

OHAL en son ne zamana uygulanmıştı?

Türkiye'de son OHAL uygulaması, 1987'de Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde hayata geçirilmişti. 15 yıllık dönemde, PKK ile mücadele gerekçesi ile toplam 13 il, OHAL kapsamına alınmıştı. OHAL'in geçerli olduğu illerde gözaltılar, işkence ve sayıları 5 bini aşan faili meçhul cinayetler Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde mahkûm edilmesine neden olmuştu. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2002’de hükümet olmasının ardından gerçekleştirdiği ilk icraatlardan biri 1994’ten itibaren kapsamı daraltılan OHAL’in kaldırılması olmuştu.

© Deutsche Welle Türkçe

Aram Ekin Duran