1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sendikalardan Avrupa çapında eylem

14 Mayıs 2009

Krizle mücadelede "insan" faktörünün gözardı edildiğini düşünen sendikalar, Avrupa çapındaki eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyor. Sendikalar, siyaset ve ekonomi dünyasını laf değil icraat üretmeye çağırıyor.

https://p.dw.com/p/HpPM
Fotoğraf: picture alliance/abaca

"Krizle mücadele edin! Önceliği insana verin" İşte bu çağrı, bugünden itibaren Avrupa genelinde üç gün süreyle yapılacak protesto gösterilerinin ana sloganı olarak belirlendi. Çağrıyı yapan sendikalar, Cumartesi gününe kadar sürecek çeşitli eylemlerle siyaset ve ekonominin baş aktörlerine seslerini duyurmaya çalışacak.

BdT Streik Öffentlicher Dienst Krankenschwester
Fotoğraf: AP

Sendikaların eleştiri oklarının hedefinde ise siyaset ve ekonominin baş aktörleri yer alıyor. Ancak her iki cepheden de son dönemde yükselen sesler "biz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiriyoruz. Bu nedenle de içimiz rahat" mesajını içeriyor.

İstihdam Zirvesi'nde pembe tablo çizildi

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, kriz döneminde alınan önemlerle, Brüksel'in, işçilerden yana tavır aldığının açıkça görüldüğünü düşünenlerden. Barroso, geçen hafta Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da düzenlenen AB İstihdam Zirvesi'nde iş güvencesi ve sosyal refah gibi konulara sık sık vurgu yapmıştı.

Barroso, "Vatandaşlarımıza, Avrupa'daki öncelikli hedefimiz olarak istihdam konusunu görmek istediğimizi söylüyoruz. Zira sosyal sistemin çökmesi durumunda ekonominin yeniden toparlanması mümkün değildir“ derken, Avrupa İşverenler Birliği Başkanı Ernest-Antoine Seilliere de Prag'da "sendikacı dostu" bir kimliğe bürünmüştü. Seilliere, "Sosyal ortaklarımız, kriz nedeniyle diyalog ortamını sürekli olarak canlı tutmaya çalışıyor" sözleriyle sendikalara methiyeler düzmüştü.

Esneklik ve güvenlik: Flexicurity

Ancak Avrupa Sendikalar Birliği Başkan Vekili Reiner Hoffman, bu yaldızlı cümlelerin ardında karşılıklı çıkarların yattığını düşünüyor. Hoffmann, AB Komisyonu'nun ortaya attığı "flexicurity" kavramını bu tutuma örnek gösteriyor. "Flexibility" (esneklik) ve "security" (güvenlik) kelimelerinin birleşiminden türetilen bu yeni kavramın, iş güvencesini giderek azalttığını iddia eden Reiner Hoffmann, krize karşı "koruyucu kalkan" vazifesi görebilecek unsurların zayıflatıldığı kanısında.

Hoffmann, "Buna tümüyle karşı değiliz. Ancak, esneklik uygulaması, son yıllarda işletmelerde giderek yaygınlaştı. İş güvencesi alanında, işveren lehine yapılan düzenlemeler nedeniyle, istihdam piyasası bilinçli bir şekilde 'dengesiz' hale getirildi. Çalışanların iş güvenceleriyse giderek ve bariz bir şekilde azaldı. Geçici sözleşmeyle çalışan çok sayıda işçi, krizden ilk etkilenen kesim oldu" diyerek kanayan yaraya parmak basıyor.

Ekmek ve iş kavgası!

İşsiz kalma korkusuna kapılan çalışanlar, bunu önlemek için hiçbir mücadeleden geri durmuyor. Hatta bu uğurda zaman zaman şiddete başvurmaktan bile çekinmiyorlar. Örneğin Fransa'da firma yöneticilerini rehin alarak otomobillerini parçalayan ve fabrikaları işgal eden işçiler, "biz terörist değiliz, sadece ekmek kavgası veriyoruz" diyerek kendilerini savunuyor.

Ancak, gerekçeler haklı bile olsa "orman kanunlarının" uygulanmaya başlanması, kamuoyundan destek değil, tepki görüyor. Krizin uzun soluklu olmasından herkesin zararlı çıkacağı kesin. Ancak özellikle sendikaların, haklı mücadelelerinde haksız duruma düşmesi kuvvetle muhtemel.

Sosyal devlet yeniden hatırlandı

Avrupa Sendikalar Birliği Genel Sekreteri John Monks ise Avrupa'daki "sosyal devlet" yapısının güçlü olması sayesinde felaket senaryolarının gerçeğe dönüşmeyeceğine inanıyor. Monks, ABD'nin bile krizle mücadelede Avrupa'nın sosyal değerlerinden esinlenme çabasının, kendisini daha da umutlandırdığını belirtiyor.

"Şimdi Avrupa modelinin ne kadar değerli olduğunu görüyoruz. Amerikalıların, bizden ilham almaya çalışmaları çok ilginç bir durum" diyen Monks, burada sosyal refah devleti düzeni, devletin daha fazla rol üstlenmesi, piyasalarda yapılan hatalar ve benzeri unsurların öne çıktığını kaydediyor.


Christoph Haselbach / Murat Çelikkafa
Editör: Ahmet Günaltay