1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Schalke'nin marşı ve Almanların dine bakışı

28 Temmuz 2009

Schalke'nin marşında Hz. Muhammed'in isminin geçmesi, Türk basını tarafından yeni bir olaymış gibi gündeme getirildi. Oysa Almanya'da futbol-din ilişkisi son derece olağan bir durum. Murat Çelikkafa'nın haber-analizi...

https://p.dw.com/p/Iz1t
Fotoğraf: AP/dpa/ Fotomontage

"Muhammed bir peygamberdi, futbol oyunundan da (hiç) anlamazdı. Ancak (buna rağmen) bütün güzel ve ihtişamlı renkler arasından O, mavi ve beyazı düşündü."

Deutsche Welle Türkçe Yayınları Editörü Murat Çelikkafa
Deutsche Welle Türkçe Yayınları Editörü Murat ÇelikkafaFotoğraf: dw/Çakır

İşte Türk basınına sanki "yeni yazılmış" gibi yansıyan Schalke 04'ün marşındaki Hz. Muhammed'le ilgili ifadeler aynen bu şekilde. Alman 1'inci futbol ligi Bundesliga'nın köklü takımlarından Schalke'den marşın orijinalini istedik ve sözleri bir kez daha teyit ettik. Kulübün basın sözcüsü Heiko Kruska, bu marşın sözlerinin 1963 yılında Hans J. König tarafından yazıldığını ve neredeyse yarım asırdır Schalke'nin evinde oynadığı bütün maçlarda mavi-beyazlı renklere gönül verenler tarafından seslendirildiğini söyledi.

Yani bu marş yeni değil. Ancak buna rağmen Türk medyası tarafından sanki yeniymiş gibi izlenim oluşturulup gündeme getirilmesi Schalke yetkililerini de şaşırtmış, "Yaz boşluğunu doldurmak ve gündem yaratmak amacıyla" böyle bir haberin yapıldığını düşünüyorlar.

Fanatik yorumcular işbaşında!

Schalke-Fans jubeln
Fotoğraf: AP

"Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı" çok seven bazı fanatikler de bu haberden yola çıkarak internet sitelerinde "Kâfirler işbaşında", "Hz. Muhammed'e yapılan bu saldırı bize yapılmıştır" ya da "Danimarka gibi Almanya da saygısızlık yapıyor" türünden yorumlar yazıyor.

Sözlerin çevirisinin Türk medyasına eksik bir şekilde yansıması ve Alman kültüründeki dine bakış açısından haberde hiç bahsedilmemesi, bu tür "ilginç!" yorumlara zemin hazırlıyor elbette. O halde haberin eksik yönlerini biz tamamlamaya çalışalım.

Alman toplumunun dine bakış açısını anlatmaya kalkarsak, bu makale orta çaplı bir romana dönüşebilir. Biz sadece Alman futbol kültüründeki din olayına kısaca değinip konuya ışık tutmaya çalışacağız.

Almanların dine yaklaşımı esnek

4 Mayıs 1904'te kurulan Schalke 04, Bundesliga'nın en köklü takımlarından
4 Mayıs 1904'te kurulan Schalke 04, Bundesliga'nın en köklü takımlarından

Türkiye ya da dünyanın diğer pek çok ülkesinde olduğu gibi Almanya'da da futbolun çok sevildiği bir gerçek. Hatta bazı Almanlar için futbol bir "din" gibidir. Nitekim Schalke'nin ezeli rakibi Borussia Dortmund'un bir marşında da "Borussia, sen tüm bölgeyi (Ruhr bölgesini) temsil ediyorsun. Hatta bazılarımız için de din yerine geçiyorsun" denilmekte. Bu ifadelerden dolayı hiç bir kilise yetkilisi çıkıp da "Ey Dortmund taraftarları! Ya bu marşı değiştirin, ya da sizi aforoz ederiz" demedi. Çünkü Almanların "din" olgusuna karşı yaklaşımları hayli esnektir. Dinî kavram ve olayları "katı ve dar" bir çerçevede değerlendirmez çoğu kimse. Elbette her toplumda olduğu gibi Almanlar arasında da "buluttan nem kapanlar “ olmakla birlikte bunlar azınlıkta kalmaktadır.

Futbolun Mekkesi ve Ribery'nin duası

İslamiyeti seçen Franck Ribery her maçtan önce saha ortasında dua ediyor
İslamiyeti seçen Franck Ribery her maçtan önce saha ortasında dua ediyorFotoğraf: picture-alliance/ dpa

Hele hele söz konusu futbol olunca, hoşgörünün sınırları daha da genişler. Birbirlerine rakip takımların taraftarlarının yan yana aynı tribünde maç seyretmesinin son derece doğal olduğu, stadyumlarda -birkaç istisna hariç- tel örgülerin olmadığı, futbolun "eğlence kültürünün bir parçası" olarak görüldüğü bir ülkeden söz ediyoruz. İhtişamlı stadyumlar için "Futbolun Mekkesi" kavramının kullanıldığı, hemen hemen her maçta taraftarların hatta spikerlerin bile "Futbol Tanrısı"na atıfta bulunduğu bir ülke söz konusu olan.

Bir dönem Galatasaray forması da giymiş olan Bayern Münih'in Müslüman Fransız yıldızı Franck Ribery'nin her maçtan önce saha içinde ellerini semaya kaldırıp Fatiha okuması, Alman televizyonlarındaki spor programlarının jeneriklerindeki değişmez görüntülerdendir. "Ölmek" için değil, "gülmek" için ailece stadyumlara gidilen bir ülkede futbola hoşgörü ve mizahın karışması kadar doğal bir şey olamaz.

Öküz altında buzağı aramak

Burada "Müslümanların kutsal ve dokunulmaz gördükleri değerlere karşı daha saygılı olunamaz mı?" şeklinde bir soru gelebilir hemen akıllara. Eğer edebî bir eser veya basın-yayın organlarında çıkan bir haber, makale ya da görüntü (resim, çizim vb.) söz konusu olursa, bu konunun muhataplarıyla belki entelektüel düzeyde etik bir tartışmaya girmeniz mümkün olur.

Ama tek amaçları eğlenmek ve takımlarını desteklemek olan "futbol fanatiklerinden" söz ediliyorsa, o zaman art niyet aramaya çalışmayıp "taraftardır, ne yapsa yeridir" diyerek olayı fazla büyütmemek gerek. Bu açıdan bakıldığında sırf kafiye uyumu olsun diye birbiriyle ilgisiz bazı sözlerin biraraya getirildiği Schalke'nin marşında İslamiyet'e veya Hz. Muhammed'e karşı kastılı bir hakaret unsuru görmek, öküz altında buzağı aramaya benzer.

Son sözümüz de "Kâfirler yine işbaşında" şeklinde düşünenlere: Madem öküz altında buzağı aramaktır maksat, o zaman "Muhammed bir peygamberdi" demekle sizce Schalkeliler aslında Hz. Muhammed'in ahir zaman peygamberliğini de onaylamış olmuyor mu? Yani Kelime-i Şahadet'in ikinci yarısını dile getirmiyorlar mı? Bu açıdan bakıldığında ortada eleştirilecek değil, sevinilecek bir olay yok mudur aslında?

Murat Çelikkafa

Editör: Baha Güngör