1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sanatın sınırlarını zorlayan isim: Beuys

Gabi Reucher23 Ocak 2006

Ünlü Alman sanatçı Josef Beuys, ölümünün 20. yılında dünya çapında düzenlenen etkiliklerle anılıyor. Sanata getirdiği farklı yaklaşımla dikkat çeken, her şeyi ve her yeri malzeme olarak gören Beuys, sanatını insanları düşünmeye sevk etmek için kullanan önemli isimlerden biri...

https://p.dw.com/p/AaS1
Joseph Beuys'un anısına Düsseldorf Sanat Sarayı'nda bir sergi düzenleniyor
Joseph Beuys'un anısına Düsseldorf Sanat Sarayı'nda bir sergi düzenleniyorFotoğraf: AP

Joseph Beuys adı, akla alışılmadık kompozisyonları, boyutları ve zeminleri ile ünlü tabloları getiriyor. 12 Mayıs 1921’de Krefeld’de doğan Beuys, savaştan sonra heykeltraş eğitimi aldı. Ama çok yönlü bir sanatçı idi. Yağ ve çuhayı malzeme olarak kullandığı eserleri ile ünlü Josef Beuys, ayrıca 1961 - 1972 yıllarında Düsseldorf Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim görevlisi olarak ders verdi. 1970 - 1980 yıllarında dünya çapında tanınan Beuys 23 Ocak 1986’da Düsseldorf’da vefat etti.

Ölümünün 20. yıldönümü vesilesi ile Düsseldorf Sanat Sarayı’nda “Sanatın Sağaltıcı Etkisi: Beuys’un Etkinlikleri” başlıklı bir sergisi açılan sanatçı, ayrıca Venedik Bienali’nde, ABD’de New York Guggenheim Müzesi’de ya da Japonya’da Tokyo Seibu Sanat Müzesi’ndeki sergilerle de dünya çapında anılıyor.

Beuys için herkes sanatçıydı

Beuys, sanata bakışı açısından da oldukça farklı bir isim. 1979 yılında Yeşiller listesinden Avrupa Parlamentosu’na aday olan Beuys kendisine sanatçı denilmesini reddeder; herkesi sanatçı sayardı. Beuys, sadece sanatı ile değil, politik, çevre ve doğu dostu eylemleri ve aynı zamanda iyi bir öğretmen olması ile de anılıyor. Sanata ve sanat eserlerine yaşama katkıda bulunmanın ötesinde bir anlam yüklemeyen Josef Beuys için herşey yaşam gibi geçiciydi.

Sanatını insanları düşünmeye sevk etmek için kullanan Beuys, bu anlamda her şeyi ve her yeri malzeme olarak görüyor. Duvarlardan tavana; hatta pantolonu, ceketi ve şapkasına kadar her yerde iz bırakıyordu. Nitekim, Hıristiyanlar’ın her Cuma balık yemesine öykündüğü Balık Kılçığı motifini aklına gelen her yere kondurmuştu. Balığın kılçığını tercih etmesini ise insanlara kendi ölümlülüklerini hatırlatmak olarak açıklamıştı.

Ama Beuys’un Balık Kılçığı motifli kotunu satın alan tıp tarihçisi Axel Hinrich Murken için bunu ailesine açıklamak hiç de kolay olmamış. 1971 yılında Beuys’un kotunu satın aldığında, bunu ailesive çevresine anlatamadığını belirten Murken, “Kullanılmış üstelik üzerinde balık kılçıkları olan bir pantolonu “sanat” olarak göremediler. Ama benim için gizemli bir çekiciliği ver. Balık kılçıkları onu daha da gizemli yapıyor ve bugün sahip olduğu çekim gücünü arttırıyor” şeklinde aktarıyor yaklaşımını.

Doğa araştırmalarına önem vermişti

Beuys, sanat ve doğa eitkileşimini Leonard da Vinci’de keşfetmiş ve etkilenmişti. Bu yüzden de doğa araştırmalarına önem vermiş ve doğal sağaltım yöntemlerinde yetkinleşmişti. Beuys’un eserlerinin zengin bir koleksiyonuna sahip olan Murken, sanatçının her zaman bilgisini yardımseverliğe dönüştürdüğünü belirtiyor. Murken, “Çok bilgiliydi, aynı zamanda çok sıcakkanlı ve yardımseverdi. Bir seferinde oğlumun hastalandığını duymuş, eve telefon etti ve hastalığı çabuk atlatması için alternatif tedavi yöntemlerini, örneğin bacaklara yapılacak kompresleri anlattı” diye sözlerini sürdürüyor.

Mitoloji, felsefe, tıp ve dini gelenekler Beuys’a göre daha insani bir topluma ulaşmak için kullanılmalıydı. Nitekim eserlerinde sürekli bu konuları günlük yaşamdan örneklerle dile getirirdi. Tablolarında bir paket papatya çayı ya da sırt ağrısı üzerine bir tıp kitabı bulunması, sanatseverler için alışılmadık ve anlam veremedikleri bir durum olsa da açıklaması tamamen Josef Beuys’un doğa ile ilişkisinde gizli.