1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Söz, yarın yapacağım!

Derleyen: Yeşim Kasap20 Nisan 2006

Hemen herkesin bir şekilde şikayet ettiği, kendine kızdığı işleri erteleme alışkanlığı, bazı kişilerin hayatlarını karmakarışık hale getirebiliyor. Sonuçta, “işleri erteleme“ sadece bir alışkanlık olmaktan çıkıp hayatı felç eden bir davranış bozukluğu halini alıyor. Bunun bilimsel adı ise Procrastination.

https://p.dw.com/p/AaPJ
İşleri erteleme alışkanlığı yüzünden zor duruma düşenlerin sayısı hiç de az değil
İşleri erteleme alışkanlığı yüzünden zor duruma düşenlerin sayısı hiç de az değilFotoğraf: BilderBox

Yapılması gereken işler, isten küçük ister büyük olsun birikir; bir türlü elimiz gitmez. Cevaplanması gereken mailler, ödenecek faturalar, bürokratik işler ya da ayıklanmayı bekleyen eski giysiler… Ancak bazı kişiler, her şeyi erteleme alışkanlığı öyle bir hal alır ki, sonunda hayatları rayından çıkar. Zamanında teslim etmedikleri raporlar yüzünden işten atılanlar, biriken faturalar nedeniyle yüklü miktarda ceza alanlar olduğu biliniyor. Ama bu kişilere, “işlerinizi vaktinde halledin“ diye söylenmek veya procrastination’dan mustarip olanları sorumsuzlukla suçlamak, depresyondaki birine “Haydi neşeli ol!“ komutunu vermekle eşdeğer.

İki yılda bir düzenlenen Uluslararası Procrastination Araştırması Buluşması’nda açıklanan bir rapora göre, dünya nüfusunun yüzde 20’si erteleme hastalığıyla boğuşuyor. Procrastination ırk, millet, kültür, cinsiyet ayrımı da gözetmiyor üstelik. Peki nereden kaynaklanıyor? İşte bu konuda bilim adamları hemfikir değil. Örneğin kimilerine göre, anne - babanın tutumu belirleyici: Talepkar ve mükemmelliyetçi ebeveynlere sahip çocuklar, görevlerini yapmayarak isyanlarını dile getiriyor.

“İnsanoğlunun doğasında var“

İki yıldır “erteleme hastalığı“ üzerinde çalışmalar yürüten, Alman Münster Üniversitesi Psikoterapi Bölümü Başkanı Fred Rist’e göre ise anne - babanın davranışları, bu hastalığın gelişmesine katkıda bulunan etkenlerden sadece biri. Rist’in çalışma arkadaşı Margarita Engberding de“Erteleme, insanoğlunun doğasında olan bir şey“ diyor.

Engberding durumu şöyle anlatıyor: “Zorlanılan, hoşa gitmeyen işlerin arka plana atılması aslında çok normal. İşleri halletmek de, işler halledilmediğinde oluşacak sonuçlar da istenmeyen durumlar. Yani burada kaçınma - kaçınma çatışması söz konusu.“

İşin üstesinden gelememe, beğenilmeme gibi korkular da rol oynayabiliyor. Ancak son anda işi başladığında kendisine ihlam geldiğini, son dakikada yapılan işlerin her zaman daha iyi sonuç verdiğini iddia edenler de var. Uzmanlara bakılırsa, erteleme hastaları, görevlerini değerlendirirken, yani önem sıralaması yaparken sorun yaşıyor. Örneğin telefon bekleyen bir müşteriyi aramak yerine, özel maillerini okumak daha cazip gelebiliyor.

Üstesinden nasıl gelinir?

Uzmanlar, sistematik bir şekilde procrastination sorununun üstesinden gelinebileceğine söylüyor. Kişi öncelikle yapması gereken iş için en uygun zamanı tayin edip tam dediği zamanda o işe girişmeli. Gerçekçi planlama yapmak da mühim. Örneğin kontrol edilmesi gereken 100 sayfalık bir metin için “20 dakikada bitiririm,“ demek gerçekçi bir tutum değil.

Ardından kişi kendi kendine bir zaman kısıtlaması koymalı. Diyelim telefon listesi oluşturacaksınız: Günde 20 dakikanızı ayırarak başlayın bu işe. 20 dakika boyunca uğraştıktan sonra, o gün içinde o işe kesinlikle bir daha dönmeyin. Eliniz alıştıkça, süreyi gün be gün artırın. Yapılacal işler listesi çıkarmak ve yapılan işlerin üstünü çizmek, hatta belki her halledilen iş karşılığında kendi kendine küçük ödüller vermek de işe yarayabilir. Yani işin sırrı, planlı ve küçük adımlarla hedefe doğru ilerlemek.