1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Putin nereye koşuyor?

Hermann Krause/Moskova16 Nisan 2007

Rusya hafta sonunda Devlet Başkanı Vladimir Putin’i protesto gösterilerine sahne oldu. Cumartesi günü Moskova, Pazar günü ise St. Petersburg’da yapılan izinsiz gösteri ve mitinglere binlerce muhalif katıldı. Polis yüzlerce göstericiyi gözaltına aldı. Alman Radyolar Birliği’nin Moskova muhabiri Hermann Krause, polisin bastırdığı gösterilerin Rusya’daki tehlikeli politik gidişata işaret ettiğini vurguluyor.

https://p.dw.com/p/AZlJ

Putin’in kurduğu sistem karanlık yüzünü gösterdi: Moskova’da Cumartesi günü 9 bin, St. Petersburg’da Pazar günü ise 3 bin polis, muhalif göstericilere karşı görev yaptı. Görevli polislerin sayısı farklı olsa da göstericilere yaptıkları muamele aynıydı. Polisin yetmediği yerlerde İçişleri Bakanlığı’na bağlı özel komandolar devreye girdi. Bu grup, kendilerine verilen her emri hiç düşünmeden yerine getiren sertlik yanlısı elemanlardan oluşuyor.

Bu gelişmelerin yurt dışında tepki ve öfkeye neden olması ve Rusya’dan gösteri ve düşünce özgürlüğü talep edilmesi Kremlin’i uzun süredir rahatsız etmiyor. Enerji kaynakları sayesinde önemli bir güc haline gelen Rusya kendine güvenen, güçlü, bağımsız bir ülke ve bu nedenle yurt dışından gelen eleştirilere aldırış etmiyor.

Buna ek olarak Rus politikacılar, ülkenin Ukrayna’da olduğu gibi karışıklık ve kaos yaşamaması için güçlü bir yöneticiye ihtiyacı olduğunu dile getiriyor. Oysa komşu Ukrayna’da barışcıl göstericilerde polise rastlanmıyor. Vladimir Putin Rusya’yı politik olarak gerilere, Sovyetler’in olduğu 80’li yıllar götürürken, komşu Ukrayna ileriye gidiyor.

Rusya’da medya Sovyetler döneminde Komünist Parti’nin etkisindeyken şimdi de Putin’in Birleşik Rusya Partisi tarafından denetleniyor. İnsan hakları savunucuları izleniyor, gözaltına alınıyor. Sovyetler dönemiyle şimdiki Rusya arasındaki tek bir var: O dönemde vatandaşların tamamı baskı, denetleme ve müdahalenin hakim olduğu bir sistem içinde yaşandığında hemfikirdi. Şimdi ise Rusların büyük bölümü, Putin’in ülkeyi yönetme tarzından memnun. Putin üçüncü kez devlet başkanlığına aday olma şansına sahip olsaydı, yüzde 70 oranında oy alarak seçilme ihtimali kuvvetle muhtemeldi.

1991 Ağustos’unda dönemin Devlet Başkanı Michael Gorbaçov’a yönelik darbe girişimi yaşandığında, yüz binlerce Rus sokaklara dökülerek demokratik bir Rusya için gösteri yapmıştı. Şimdi ise Rusların büyük bölümü politikaya ilgisiz. Kremlin de bundan yararlanıyor. Putin televizyona çıkıp durumun kontrol altında duyursa da, muhalefet pes etmeye niyetli değil, yeni gösterilerin yapılacağını çoktan ilan etti.

Belki de bugüne kadar bölünmüş olan Rus muhalefeti ortak hareket etmeye başlar. Rusya’nın devlet başkanlığı ve parlamento seçimleri öncesinde buna her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı var...