1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Normalleşmede yeni dönem için erken mi?

27 Mayıs 2021

1 Haziran itibariyle Türkiye’de salgın kısıtlamalarının gevşetilmesi gündemde. Ancak günlük yaklaşık 8 bin 500 vaka sayısı ve yetersiz aşılamaya dikkat çekip bunun erken olduğunu savunan uzmanlar var.

https://p.dw.com/p/3u4dE
Fotoğraf: Burhan Ozbilici/AP Photo/picture alliance

Takvimlerin 1 Haziran’ı göstermesiyle birlikte Türkiye’de salgın kısıtlamalarının gevşetilmesi bekleniyor. Basına sızan bilgiler arasında, 1 Haziran itibariyle maske yasağının bazı açık alanlarda kalkacağı, restoran, kafe ve lokantaların müşteri kısıtlamasıyla yeniden açılacağı, yine konuk sayısında kısıtlamayla düğünlere izin verileceği var. Halen yürürlükte olan hafta içi akşam ve hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamaları ile şehirler arası seyahat yasağının sürüp sürmeyeceği ise belirsiz.

Hükümetin önümüzdeki günlerde atması beklenen bu yeni adımları DW Türkçe’ye yorumlayan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nden (HASUDER) Dr. Ahmet Soysal, toplumsal bağışıklıkta Türkiye’nin geldiği nokta göz önüne alındığında söz konusu gevşeme kararlarının oldukça tehlikeli olduğu görüşünde. Dr. Soysal, "Bu düşük aşılama oranıyla yapılacak tüm gevşetme önlemleri bizi tekrar geriye götürecek adımlardır. Bilim Kurulu’ndakilerin de bu kararın arkasında duracağını sanmıyorum. En azından endişelerini paylaşacaklardır. Aşılama oranlarının bu kadar düşük olduğu bir ortamda önlemlerin büyük ölçüde gevşetilmesi doğru değil" değerlendirmesinde bulunuyor.

Diğer ülkelerde durum ne?

Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 27 Mayıs itibariyle Türkiye’de 16 milyon 315 binin üzerinde kişiye en az bir doz aşı yapıldı. İki doz aşı olanların toplumdaki oranının yüzde 15 bandında olduğu tahmin ediliyor. Günlük vaka sayısı ise 8 binin üzerinde. Böyle bir ortamda normalleşmeye gitmenin tehlikeli olacağına vurgu yapan uzmanlar, diğer ülkelerin önlemleri kaldırmada uyguladığı prosedürleri örnek gösteriyor.

Aşılamanın artması ve vaka sayılarındaki düşüşe paralel olarak İsrail, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde önlemler gevşetildi. Örneğin İsrail’de açık alanda maske zorunluluğu, ülke nüfusunun yarısından fazlasının en az bir doz aşı olmasının ardından kaldırılmıştı. İngiltere’de ise restoranların açık havada hizmet vermeye başladığı tarih olan 12 Nisan’da, nüfusun yüzde 48’i en az bir doz aşılıydı. Benzer şekilde Fransa’da, kafe, bar ve lokantaların açıldığı 19 Mayıs tarihinde nüfusun yüzde 30’undan fazlası aşılanmıştı. Nüfusunun yüzde 70’e yakınının aşılandığı İngiltere'de, düğün törenlerine gelecek insan sayısı 30 ile sınırlandırılmış durumda ve en az 21 Haziran’a kadar da bu kısıtlamanın devam etmesi bekleniyor.

Yaygın aşılamada kısıtlamaları gevşetmek

HASUDER'den Dr. Soysal'a göre Türkiye’nin önümüzdeki süreçte benzer bir tablo çizebilmesi için mevcut önlemlerde gevşemeye gitmeden yaygın aşılamayı hızlandırması gerekiyor. Bunun en büyük koşulu da aşı tedariği ve lojistiğini hızlandırmak.

Aslında Sağlık Bakanlığı da aşı kampanyasına hız vermek niyetinde. En son haziran ayında 30 milyon BioNTech/Pfizer aşısının geleceği, 100 milyon doz SinoVac ile 50 milyon doz Sputnik V aşılarına ilişkinse tedarik anlaşmalarının yapıldığı duyuruldu. Peki bir yandan yaygın aşılama yapılırken bir yandan kısıtlamalar gevşetilemez mi? Dr. Soysal bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

Dr. Ahmet Soysal
Dr. Ahmet SoysalFotoğraf: Privat

"Bu doğru olmaz. Çünkü salgın eğrisini kırmıyoruz. Toplum içinde 60-70 bağışık insan yaratırsanız salgın yayılma alanı bulamaz. Daha insanlar bu virüse duyarlı iken toplum içindeki bağışık insanların sayısı eğride kırılmamışken bizi geriye götürür. Tam kapanma döneminde nüfusun çok hızlı bir şekilde aşılanmış olması gerekirdi. Türkiye, yeterli aşı stoğu olmadığından bu şansını kaybetti."

Eylül hedefine lojistik engel

Gelecek olan aşı stoku ile birlikte, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca yaz aylarında toplumsal bağışıklığın eylül ayına kalmadan, haziran veya temmuz aylarında sağlanabileceği hedefini koymuştu. Ancak Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Epidemiyolog Prof. Dr. Gül Ergör, aşılama konusundaki bu hedefin belirtilen tarihte yakalanamayacağı görüşünde.

DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ergör, özellikle BioNTech/Pfizer aşısının lojistiği ile ilgili soru işaretleri olduğuna dikkat çekerek, "BioNTech/Pfizer aşısı ile aşılama yapacaksak, mevcut durumda sadece hastanelerde günde 500 bin aşı yapamayız. SinoVac aşıları gelse ve Aile Sağlığı Merkezleri de aşılamaya katılsa bile kampanyayı genişletmek, belki metro istasyonlarına sokaklara aşı merkezleri kurmak gerek. Öte yandan Bakanlık 55 yaş üstüne aşıyı açtığından beri 3 milyonun üzerinde aşı yapılmış gözüküyor. Oysa Türkiye’de sadece 55-64 yaş aralığında 8 milyondan fazla insan var. Bu da yaş geriledikçe aşı yaptırma oranının da düştüğünü gösteriyor olabilir" uyarısında bulunuyor.

Prof. Dr. Gül Ergör
Prof. Dr. Gül ErgörFotoğraf: privat

"20 bin vakayı görmek bir ayı bulmaz"

Profesör Gül Ergör'e göre bu çerçevede gidilecek "kontrolsüz bir normalleşmenin" ciddi sonuçları olabilir. Ergör, "Eğer tedbirlere uyulmazsa, 8 binlerden 20 binlere çıkmamız bir ayı bulmaz" uyarısında bulunuyor ve yöneticilere olduğu kadar toplumun her bireyine çok ciddi iş düştüğüne dikkat çekiyor.

Toplumda salgın kurallarını içselleştirmeye yönelik bir direnç olduğundan yakınan Prof. Ergör, "Şu anda maskesiz sokakta dolaşılabileceğini söylemek için çok erken. Ancak restoranların, kafelerin açık havada servis veren kısımlarının açılmasında hiçbir engel yok. Zaten yoktu. Sadece kalabalık gruplarla gidilmesinin önüne geçmek için 'aynı evde yaşayan kişiler veya üç-dört kişilik gruplar gidebilir' gibi birtakım kurallar koymak lazım. Açık havada insanların hafta sonları dolaşmasını da kısıtlamamak gerekiyor. Uygulamada sorunlar yaşandığı için daha katı tedbirler alınıyor. Herkesin kuralları içselleştirmesi ve neden bu kuralların koyulduğunu anlaması gerekiyor" yorumunu yapıyor.

Prof. Dr. Ergör’ün tavsiyesi, kısıtlamalar büyük ölçüde kalksa bile insanların salgın bilincini kaybetmeden önlemlere dikkat etmesi gerektiği yönünde. Ergör salgını yönetenlerin de toplumsal talep veya ekonomik çıkarlar üzerinden değil, kamu yararı gözeterek önlemleri sıkılaştırması veya gevşetmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

Bilim Kurulu’nun dünkü toplantısının ardından verdiği tavsiye kararları 31 Mayıs’ta yapılması beklenen Kabine Toplantısı’nda görüşülecek. Salgında Türkiye’nin önündeki rota da bu toplantıdan sonra belli olacak.

 

Deniz Barış Narlı

© Deutsche Welle Türkçe