1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Lübnan iç savaşa mı sürükleniyor?

Peter Philipp/DW14 Kasım 2006

Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin öldürüldüğü bombalı suikastın perde arkasını aydınlatma çabaları, Beyrut’un karma etnik hükümetini krize sürüklüyor. Öncelikle Suriye yanlısı cephe, Hariri olayıyla ilgili olarak hükümet politikasını çatışma ortamına sürüklemeye çabalıyor. Bu cepheyi temsil eden altı bakan, özel mahkeme ile ilgili kararı beklemeden hükümetten ayrıldı. DW editörlerinden Peter Philipp’in konuyla ilgili yorumu...

https://p.dw.com/p/AZnN

Lübnan hükümeti, eski Başbakan Refik Hariri’nin öldürüldüğü bombalı suikastın, özel olarak kurulacak bir uluslararası ceza mahkemesine havale edilmesini onayladı. BM ve Lübnan adaletinin sanıkları belirleyip yargılamalarının önündeki engel böylece kalkmış oldu.

Lübnan Başbakanı Fuad Sinyora karardan sonra kendinden emin görünüyor ve altı bakanın istifa etmesinden sonra bile Lübnan hükümetinin atalete sürüklenmediğini söylüyordu. Başbakana göre Lübnan hükümeti yasal meşruiyetini kaybetmemişti. Devlet Başkanı Emil Lahud’un bunun aksini iddia eden sözlerine sert karşılık veren Sinyora bir yandan iyimserliğini koruduğunu göstermeye gayret ediyor diğer yandan da devlet başkanına açıkça kafa tutuyordu. Oysa çoğu Lübnnanlı hükümete çok sınırlı ömür biçiyor.

Ülkenin yeniden iç savaşa sürüklenmesinden endişe duyanlar da var. Çünkü altı bakanın istifası, sırf hükümet krizi olarak tanımlanamaz. Çünkü istifaların altında iktidar mücadelesi yatıyor. İstifa eden bakanlar, 2005 yılındaki Hariri cinayetinin ardından Lübnan’ı terketmek zorunda bırakılan Suriye’nin yandaşları arasında yer alıyor. Suriye taraftarı cephe son Lübnan savaşıyla yeniden güç kazanmış ve Şam ile Tahran yönetimlerinin desteğindeki Hizbullah’ın İsrail saldırılarına başarıyla kafa tutması bu radikal dinci gruplaşmanın hükümet bünyesinde ek siyasi nüfuz hakkı talep etmesine yol açmıştı.

Şimdiye kadar bir üye ve bir de sempatizanı ile bakanlar kurulunda temsil edilen Hizbullah şimdi bakanlıkların üçte birini, dolayısıyla da hükümet kararlarını veto etme hakkını talep ediyor. Şiiler’in Lübnan nüfusunun yüzde 40’ını oluşturdukları düşünülürse bu talebin abartılı olduğu söylenemez. Ancak yürürlükteki seçim yasası ve onyıllar önce Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında kararlaştırılan temsil ve iktidar anahtarına ters düşen bir talep bu.

Çağa uymayan sezim sisteminin değiştirilmesini istemek yerine Başbakan Sinyora’ya açıkça meydan okunmasına gelince. Lübnan Başbakanı, Suriye aleyhtarı cephenin en ateşli temsilcileri arasında yer alıyor. Suriye yanlısı Şii Hizbullah ve Emel hareketleri ile Şam’ın desteklediği Lübnan Devlet Başkanı Lahud’un taraftarları gibi devlet başkanılığı makamında gözü olan Hıristiyan Mişel Aun da Siyora’yı teslimiyetçilikle ve BM barış gücüne geniş yetkiler tanıyıp İsrail’in çıkarlmarına ortak olmakla suçluyorlar.

Sinyora aleyhtarlarının gerekçe olarak kullandıkları beyannatlar Almanya’nın başkenti Berlin’de de dile getirilmişti. Çünkü Almanya hükümeti barış gücü UNIFIL’e katılmakla İsrail’in güvenliğine katkıda bulunulacağını duyurmuştu. Ancak bu grupların gerçek amacı, Hizbullah’ın gücünü koruyup, İran ve Suriye’nin Lübnan üzerindeki nüfuzlarını garantiye almaktır. Başbakan Siniora ise, ülkenin huzur ve sükuna kavuşabilmesi için Şam ve Tahran yönetimlerin ellerini Lübnan’dan çekmeleri gerektiğine inanmaktadır. Bu bakımdan Lübnan’ı heyecanlı hafta ve ayların beklediği söylenebilir.