1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Hukuk devleti ilkesiAvrupa

Kavala kararı: Üçlü mekanizma devreye girecek

Kayhan Karaca
11 Temmuz 2022

AİHM'nin Osman Kavala dosyasında Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirmediği hükmüne varmasının ardından yeni bir süreç başlıyor. Bu süreçte Türkiye ile diyalog için üçlü mekanizma devreye girecek.

https://p.dw.com/p/4Dxmk
Avrupa Konseyi binası
Avrupa Konseyi binası Fotoğraf: picture-alliance/imageBROKER/S. Obermeier

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Osman Kavala hakkında 10 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı kararın Türk hükümeti tarafından yerine getirilmediğine hükmetti. Karar sonrası Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Ankara'ya "kararı derhal yerine getirme" çağrısında bulundu. 

Karar sonrası Avrupa Konseyi dönem başkanlığını yürüten İrlanda adına Dışişleri Bakanı Simon Coveney, Avrupa Konseyi, Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Tiny Kox ortak bir açıklama yaptı. Ankara'yı AİHM'nin Kavala kararına derhal uymaya çağıran açıklamada, karar yerine getirilene kadar Kavala dosyasının Bakanlar Komitesi'nin öncelikli gündeminde kalacağı belirtildi. 

Bakanlar Komitesi'nin konuyu Eylül 2022'den itibaren yeniden gündemine alması bekleniyor. Bu süreçte AKPM ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterinden oluşacak 3'lü mekanizma Ankara ile yeni bir diyalog süreci başlatacak. Bu süreçte Kavala dosyası Bakanlar Komitesi'nin öncelikli gündem maddelerinden biri olmaya devam edecek.

Konunun üçlü mekanizma kapsamında ele alınması, içinde AKPM de olduğundan, Kavala dosyasının Avrupa platformunda daha sık ve yoğun biçimde gündeme gelmesine neden olacak. Bu da Strasbourg kulislerinde bir tür "siyasi baskı" olarak değerlendiriliyor.

Osman Kavala
Osman KavalaFotoğraf: Kerem Uzel/dpa/picture alliance

Üçlü mekanizma nasıl işleyecek? 

Bu süreçte üçlü mekanizmanın somut olarak neler yapabileceğine dair net kurallar veya bir yöntem bulunmuyor. Fakat Ankara'yı ziyaret de dahil birçok adım atılabileceği söylenmekte. Bu çerçevede Türkiye'yi hedef alan siyasi yaptırım kararları da alınabilir.

Olası yaptırım kararları üye devletlerin temsilcilerinden oluşan Bakanlar Kolitesinin tasarrufuna bağlı. AKPM tarafından Kavala konusunda alınacak tavsiye kararlarının da Bakanlar Komitesi'nin ileride alacağı kararlara temel oluşturabileceği konuşuluyor. Konunun AKPM'nin Ekim başlarındaki genel kurul toplantılarında gündeme gelebileceği söyleniyor.

Türkiye üyelikten çıkarılabilir mi? 

Türkiye'nin Konsey üyeliğinden çıkarılması radikal bir adım olarak mümkün. Ancak Avrupa Konseyi'nde şu an için kimse Türkiye'nin teşkilattan dışlanması olasılığını gündeme getirmiyor.

Avrupa Konseyi kaynakları henüz bu aşamadan çok uzakta olunduğuna işaret ediyor. Ancak Avrupa Konseyi'nin saygınlığı açısından üye devletlerin AİHM kararlarına uyma yükümlülüklerinin olduğu da hatırlatılıyor.

Türk yargıç karşı oy kullandı 

AİHM kararlarının uygulanışını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin talebi üzerine konuyu inceleyen AİHM bugün 1'e karşı 16 oyla 10 Aralık 2019 tarihli Osman Kavala kararının yerine getirilmediği sonucuna vardı. Karara karşı tek oy Türk yargıç Saadet Yüksel'den geldi. Karar, AİHM'nin 17 yargıçlı Büyük Dairesi adına Mahkeme Başkanı İzlandalı yargıç Robert Spano tarafından okundu.

Strasbourg'daki karar duruşmasına Almanya, Belçika, Danimarka ve İsveç Avrupa Konseyi nezdindeki büyükelçileri ile katıldı. Fransa, Finlandiya, Norveç, Avusturya ve İsviçre ise Avrupa Konseyi daimi temsilciliklerinde görevli diplomatlarla temsil edildi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Fotoğraf: picture-alliance/Joker

AİHM kararını nasıl gerekçelendirdi?

AİHM bugünkü kararında Türk hükümetinin Kavala'nın beraat ettiği Gezi davasıyla ilgili olarak "Kavala'nın serbest bırakıldığı, şu anda başka bir dosyadan cezaevinde olduğu" tezini inandırıcı bulmadı.

Ankara, ihlal süreci kapsamında Bakanlar Komitesine ilettiği görüşte Kavala'nın "siyasi ve askeri casusluk" nedeniyle tutuklu olduğunu bildirmişti. Ancak AİHM, bu konuyla ilgili iddianamede yer alan suçlamaların "10 Aralık 2019 kararında incelenmiş olgularla benzer, hatta aynı olduğuna" işaret etti. Kavala'nın tutukluluğunu meşru kılmak için "tamamen yasal çerçevede gerçekleştirilmiş eylemlerin" gerekçe olarak kullanıldığını not eden AİHM, "casusluk" temelindeki suçlamaların "sivil toplum kuruluşları çerçevesinde gerçekleştirilmiş faaliyetler" olduğuna işaret etti. 

AİHM, Kavala'nın derhal serbest bırakılmasını isteyen 10 Aralık 2019 tarihli kararın yerine getirilmediği sonucuna vararak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "kararların bağlayıcılığı ve infazıyla" ilgili 46'ncı maddesinin 1'inci paragrafının ihlal edildiğine hükmetti. Söz konusu madde, AİHS'ye taraf devletlerin taraf oldukları davalarda AİHM'nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymakla yükümlü olduklarını hatırlatıyor. 

Kararda, Osman Kavala'nın maddi ve manevi tazminat talepleri oy birliği ile reddedildi. Buna karşılık Ankara’nın Kavala’ya 7 bin 500 euro mahkeme masrafı ödemesi kararlaştırıldı. 

AİHM'deki davanın geçmişi

Gezi Parkı olayları ve 15 Temmuz darbe girişimiyle alakalı olarak 18 Ekim 2017 tarihinde tutuklanan Osman Kavala, yakalanmasının ve tutuklanmasının AİHS'nin birçok maddesini ihlal ettiği, hakkındaki tutuklama tedbirinin adli taciz teşkil ettiği ve bu tedbirin amacının insan hakları savunucuları üzerinde caydırıcı etki yaratmak olduğu şikayetleri temelinde 8 Haziran 2018 tarhinde AİHM'ye başvurmuştu.  

Başvuruyu hızlandırılmış prosedürle işleme koyan AİHM, kararını 10 Aralık 2019 tarihinde açıkladı. Mahkeme, AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5’inci maddesinin 1 ve 4'üncü paraggrafları ile haklara getirilecek kısıtlanmaların sınırlanmasına ilişkin 18’inci maddesinin ihlal edildiği sonucuna vardı. 

Kararda özetle; Kavala'nın "bir suç işlediğine dair makul şüphe bulunmadığına, Türk hükümetinin bu konuda sunduğu delillerin yetersiz olduğuna, Anayasa Mahkemesi'nin Kavala'nın bireysel başvurusuyla ilgili ivedi yargı denetimi gerçekleştirmediğine, Kavala'nın susturulmasının AİHS’ye aykırı biçimde gizli bir amaç taşıdığına ve bu durumun insan hakları savunucuları üzerinde caydırıcı etki yaratabileceğine" hükmedildi. 

AİHM, bu tespitler temelinde, Kavala'nın tutukluluğunun devam etmesi halinde AİHS'nin 5'inci maddesinin 1'inci paragrafı ve 18'inci maddesinin ihlalinin süreceğini belirtip "bir an önce serbest bırakılması için hükümetin tüm önlemleri almasını" talep etti. 

Osman Kavala'nın eşi: Tutuklu olması için hiçbir sebep yok

Bakanlar Komitesi süreci

Ankara'nın karara itirazınının kabul edilmemesi üzerine konu Haziran 2020'den itibaren AİHM kararlarının uygulanışının denetleyicisi olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündemine geldi. Bakanlar Komitesi, 2 Aralık 2021 tarihine kadar AİHM’nin Kavala kararının yerine getirilmesi çağrısı içeren 8 karar, ihtar niteliğinde de 1 ara karar aldı. Bu kararlara rağmen Kavala'nın serbest bırakılmaması üzerine 2 Şubat 2022 tarihinde oy çokluğuyla aldığı yeni bir ara kararla, AİHS'nin kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46'ncı maddesinin 4'üncü paragrafı temelinde Türkiye'ye karşı ihlal prosedürü başlattığını ilan etti. 

Bakanlar Komitesi bu kapsamda dosyayı 22 Şubat 2022 tarihinde AİHM'ye gönderdi ve Mahkemeden 10 Aralık 2019 tarihli kararının yerine getirilip getirilmediğini belirtmesini istedi. 

Ankara, bu süreçte AİHM'ye iletilmek üzere Bakanlar Komitesine gönderdiği belgede "Türkiye'nin AİHM'nin Kavala kararını yerine getirdiği, Kavala'nın 18 Şubat 2020 tarihinde serbest bırakıldığı, şu anda AİHM tarafından incelenmemiş 'siyasi ve askeri casusluk' suçuna istinaden tutuklu olduğu" yönünde savunma yaptı. Ankara ayrıca, "ihlal süreci için koşulların oluşmadığı" ve "Bakanlar Komitesi'nin yetkilerini aştığı" tezlerini savundu. 

AİHM önündeki bu yeni sürece müdahil olan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Kavala'nın serbest bırakılmamasıyla AİHM kararının yerine getirilmediği yönünde mütalaada bulundu.