1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Karadeniz’in derinleri Türkiye’ye ne sunuyor?

21 Ağustos 2020

Karadeniz’de bulunan doğal gaz rezervi enerji uzmanlarına göre Türkiye için önemli bir başarı ve arkası gelebilir. Ekonomistler ise kapasite, üretim ve piyasa koşulları dikkate alındığında iyimser bir tablo çizmiyor.

https://p.dw.com/p/3hJT8
Fotoğraf: Reuters/Presidential Press Office

Türkiye'nin Karadeniz'de doğal gaz rezervi bulduğunu açıklaması, derin denizlerde gaz bulunabilmesi yeteneğinin gerçekleştirilmesi açısından enerji sektöründe önemli bir gelişme olarak görülürken, rezervin ekonomik açıdan Türkiye’ye neler sunacağını sürecin göstereceği belirtiliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün yaptığı açıklamada  Karadeniz'de sondaj faaliyetlerinde bulunan Fatih gemisinin Tuna 1 kuyusunda 320 milyar metreküplük doğal gaz rezervi keşfettiğini bildirdi.

Erdoğan, "Türkiye, tarihinin en büyük doğal gaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi" derken, enerji uzmanları da bu keşfin Türkiye için önemli olduğu noktasında birleşiyor.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) verilerine göre,  Türkiye’nin doğal gaz tüketiminde dışa bağımlılık oranı petrole göre daha yüksek durumda. Türkiye doğal gaz tüketiminin yaklaşık yüzde 98,9’unu ithalatla karşılıyor. Türkiye’de 2019 yılında yaklaşık 45,7 milyar metreküp doğal gaz tüketilirken, bu rakamın sadece yüzde 1,06’sı ülke içi üretim ile karşılandı.

Bu kapsamda 2019 yılında Türkiye’nin doğal gaz ithal ettiği ülkeler sırasıyla Rusya, Azerbaycan, İran, Cezayir, Katar, Nijerya ve ABD olarak sıralanıyor.

DW Türkçe’ye konuşan enerji uzmanı Hormuz Straits Partnership Direktörü Serkan Şahin, konuya sadece Türkiye’nin gaz ihtiyacı açısından bakmamak gerektiğini söyleyerek, “320 milyar metre küp sektör için büyük bir sayı. 2012’de Exon’un Romanya’da bulduğu ve herkesin ‘vay be’ dediği miktar 120 milyar metreküptü. Biz şu an bunun üç katını konuşuyoruz” diyor.

(Sembolik fotoğraf)
(Sembolik fotoğraf)Fotoğraf: AP

Şahin, teknik ve ekonomik olarak bu rezervin ne kadar üretilebilir olduğu hususunun ayrı olduğunu belirterek, “Bence asıl önemli olan husus bir kez bulunmuş olması. Çünkü bir kere bulduysan devamı gelir. Genelde bu işin birincisi zordur. Şu anda TPAO derin deniz aramalarında bir başarıya ulaştı ve ne yaparsa başarıya ulaştığını artık biliyor, bu daha önce bilinmiyordu” yorumunu yapıyor.

Global Energy Research Araştırma ve Strateji Direktörü Emin Danış da benzer görüşte ve bulunan rezervi Türkiye için çok önemli bulduğunu şu sözlerle aktarıyor:

“Artık sadece arama değil üretim aşamasına geçiliyor. Bu diğer arama çalışmalarını da hızlandıracaktır. Diğer rezervlere kapı açacak bir başlangıç olduğu için çok önemli. Ben bundan sonra yeni rezervlerin bulunmasını da bekliyorum.”

TPAO'nun Karadeniz’de yürütmekte olduğu hidrokarbon arama faaliyetleri 2004 yılından itibaren ivme kazandı. 2004-2019 yılları arasında Karadeniz’de yoğun sismik faaliyetler yürütülürken, toplamda 6 adet derin deniz ve 10 adet sığ deniz arama kuyusu kazıldı. Akçakoca-3 ve Akçakoca-4 kuyularındaki gaz keşfinin ardından Akçakoca üretim sahasında kazılan kuyu sayısının ise 24 adet olduğu belirtiliyor.

Rusya ile müzakerelerde önemli koz

Türkiye’nin önemli gaz tedarikçisi Rusya ile yaptığı sözleşmelerin güncellenme döneminde olunduğuna da dikkat çeken uzmanlar, bulunan rezervin Türkiye’nin elinde önemli bir koz olacağını düşünüyorlar.

Şahin, kontratların bitiminden birkaç yıl önce yenilenmesi görüşmelerinin başladığını hatırlatarak, “Türkiye’nin bir alternatifinin olduğunun gösterilmesi önemli. Türkiye artık derin denizden gaz çıkartmayı biliyor olarak masaya oturacak” diyor.

Erdoğan da kuyudan elde edilen verilerin aynı bölgede yeni doğal gaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğuna işaret ettiğini belirterek "İnşallah gerisi de en kısa sürede gelecek" diye konuşmuştu.

Danış ise İran ile geçmişte gaz ithalatında yaşanan sorunları hatırlatarak, Türkiye’nin elinin artık sadece Rusya değil İran’a karşı da daha güçlü olacağına işaret ediyor.

2023 gerçekçi bir hedef mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan bulunan rezervin kullanıma sunulması için 2023 yılını işaret etti. Peki derin denizde gaz çıkarmanın zorlukları düşünüldüğünde bu tarih gerçekçi mi?

Derin sularda sondaj, 300 metreden daha yüksek su derinliği olarak tanımlanıyor ve denizlerdeki koşullar çok daha zorlu olduğu için riskli olarak değerlendiriliyor.

Enerji uzmanı Şahin’e göre 2023 gerçekçi bir tarih. Rezervin tam büyüklüğü ve üretimin ne olabileceğinin söylenmesinin 6 aylık bir zaman olduğunu belirten Şahin, “Muhtemelen farklı opsiyonlar düşünülecek. Tuna 1’in yeri tam Romanya, Ukrayna ve Türkiye’nin münhasır ekonomik alanlarının kesişim noktası. Aslında onlarla aynı kaynağı arıyoruz. Opsiyonlardan biri onlarla beraber geliştirmek olabilir” diyor.

Şahin, Türkiye’nin tek başına geliştirmeyi istemesi durumunda sürecin hızlı yürüyebileceğini söyleyerek, “Sahanın şu andaki yeri Akçakoca’daki diğer bir gaz sahasına yakın. Orayla direkt bağlantı yapılıp hızlı şekilde ticarileştirilebilir” diyor.

 

Necdet Pamir
Necdet Pamir Fotoğraf: privat

Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Grubu Başkanı Necdet Pamir ise DW Türkçe’ye değerlendirmesinde, “Türkiye'de küçük çaplı olsa bile herhangi bir doğalgaz keşfi çok önemlidir, ekonomik değeri vardır ve güvenlik açısından da çok önemlidir” diyor.

Pamir, sözlerine şunları ekliyor:

"Ancak bir kuyu açarken daha kuyu tamamlamadan, tamamlasanız bile yeterli sayıda o rezervi tanımlayacak kuyu açmadan, burada uzun süreli üretim testleri yapmadan, buna ilave olarak analizler yapılmadan, rezerv konusunda net bir şey söylemek hatta tahmini rakam vermek bile sakıncalıdır."

“Getirisi bir yıllık turizm kaybına denk”

Öte yandan ekonomistler bulunan rezervin kapasitesine, üretim ve piyasa koşullarını dikkate alındığında iyimser bir tablo çizmiyor.

DW Türkçe'ye konuşan ekonomist Veysel Ulusoy’a göre 1000 metreküp doğal gazın piyasa fiyatı düşünüldüğünde bulunan rezervin bedeli sıfır maliyetle yaklaşık 30 milyar dolara tekabül ediyor.

Gazın çıkarılması için bir üretim maliyetinin de olacağına dikkat çeken Ulusoy, “Maliyeti de hesaplarsanız belki 20 milyar dolar gibi meblağa denk gelecek. Sadece turizm sektöründe bu yıl 25 milyar dolarlık bir kaybımız var bu yıl minimum. Yani bir yıllık turizm kaybına denk gelen bir rezervin reklamının yapılması gibi bir durum var” değerlendirmesini yapıyor.

Türkiye’nin 700 milyar doların üzerinde Gayri Safi Yurtiçi Hasılası olduğuna dikkat çeken Ulusoy, 30 milyar dolarlık bir kaynağın bu şekilde reklamının yapılmasının doğru olmadığı görüşünde.

“Cari fazla hedefi gerçekçi değil”

Mustafa Sönmez
Mustafa SönmezFotoğraf: privat

Hazine ve Maliyet Bakanı Berat Albayrak yeni bulunan rezervin Türkiye’de artık “cari açığın değil cari fazlanın koşululacağı bir dönemi” başlatacağını ve bu yeni süreçte artık “döviz fazlasının konuşulacağını” söyledi. Ancak ekonomistlere göre bu hedef gerçekçi değil.

Ekonomist Mustafa Sönmez “Cari fazla veren ülke diye bakacak olursak eğer Almanya, Japonya ve Çin’i görüyoruz. Enerji ihracatçısı Rusya’nın bile cari fazlası yok. İran yine aynı şekilde” tespitini yapıyor. DW Türkçe’ye konuşan Sönmez, “Bu söylemi ciddiye almak mümkün değil bilimsel olarak. Tümüyle propaganda kokan bir şov ile karşı karşıyayız. Zaten piyasalarda da olumlu bir hareketlilik olmadı. Dolar fiyatı 7.20’lerden 7.30’lara çıktı” yorumunda bulunuyor.

Ulusoy’a göreyse enerji faturasını cari açık ve cari fazla ile değerlendirmek doğru değil. Ulusoy, “Büyümeye katkı yapan bir enerji faturası her zaman cari açığı kapatmış yerine göre cari fazla da koymuştur. İkinci yaklaşım biz enerjide ihracatçı olacağız gibi yaklaşımlar siyasetin seçime yönelik tutumlarıdır” diyor. Cari açığın kapatılıp cari fazla vereceğimiz günlerin gelmesini ise kısa ve uzun vadede gerçekçi bir hedef olarak görmediğini belirtiyor.

Gülsen Solaker, Deniz Barış Narlı

© Deutsche Welle Türkçe