1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadına yönelik şiddette uzlaştırma komisyonu engeli

17 Aralık 2019

Ayşe Tuğba Arslan cinayetiyle gündeme gelen uzlaştırma komisyonlarına dair kanunda değişikliğe gidilmesi gerekiyor. Tehdit, şantaj ve fiziksel saldırının uzlaştırma kapsamında olması, kadınları şiddetten koruyamıyor.

https://p.dw.com/p/3UtSL
Kadınların İstanbul'daki Las Tesis protestosundan
Kadınların İstanbul'daki Las Tesis protestosundanFotoğraf: Reuters/U. Bektas

E.U. isimli genç bir kadın kendisini öldürmekle tehdit eden, sürekli şantajda bulunan H.İ.G. isimli bir erkek hakkında şikâyette bulunup koruma kararı çıkartıyor. H. bu kararı ihlâl ediyor, genç kadının işyerine giderek tehdit ve şantajlarını sürdürüyor. Genç kadın bunun üzerine karakola gidip bir şikâyette daha bulunuyor.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna göre erkeğin koruma kararını ihlâl ettiği için zorlama hapis cezası alması gerekiyor. Fakat böyle olmuyor. Şikâyeti üzerine kadını arayan uzlaştırmacı, "Savcı çok meşgul, böyle şikâyetlerde zaten daha önce de bulunmuşsunuz, uzlaşmak ister misiniz?" diye soruyor.

Genç kadın o dönem uzlaşmanın ne demek olduğunu bilmediğini, uzlaştırmacının da bunu ona anlatmadığını söylüyor. Uzlaşmayı kabul ediyor. Tehdit ve saldırılara devam eden erkeğe ise caydırıcı bir ceza verilmiyor. Uzun süre öldürüleceğim korkusuyla evden çıkmaya korkan kadın, erkeğin başka bir davadan hapse girmesi üzerine artık bir nebze rahatlıyor.

Bu genç kadın, kendisini öldürmekle tehdit eden erkekle uzlaştırılmak istenen kadınlardan sadece biri. Türkiye’de tehdit, şantaj hatta fiziksel saldırı suçları uzlaştırma kapsamında yer alıyor. Yani bu suçlar hafif suç sayılıyor, tehditler aylarca sürse bile savcılık dosyayı ilk önce uzlaştırma bürolarına sevk ediyor.

Avukat Mine Akarsu mevcut kanunun İstanbul Sözleşmesi ile uyumlu olmadığına dikkat çekiyor
Avukat Mine Akarsu mevcut kanunun İstanbul Sözleşmesi ile uyumlu olmadığına dikkat çekiyorFotoğraf: Privat

"Kadınlar uzlaşmaya zorlanıyor"

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü avukat Mine Akarsu genelde kadınların korktukları için uzlaşmak zorunda kaldıklarına dikkat çekiyor:

"Koruma kararı almış bir kadın, uzlaştırmacının onu arayıp 'Şikâyetinizden dolayı uzlaşmaya gelmek zorundasınız' dediğini aktarıyor, kadın korkarak Mor Çatı’yı arayıp 'Hani hiçbir şekilde benimle iletişime geçemeyecekti, şimdi uzlaşmam gerekiyormuş' diyor."

Akarsu, benzer çok fazla başvuru aldıklarını söylüyor. Çünkü kadınlar, uzlaşmanın ne anlama geldiği konusunda bilgilendirilmiyor, isterlerse uzlaşmayı reddedebileceklerini bilmiyor. Bu nedenle bir kamu görevlisi tarafından 'uzlaşmanız gerekiyor' cümlesini duyan kadınlar genellikle korkunun yanı sıra panik ve hayal kırıklığı yaşıyor.

Aslında uzlaştırmanın hukuki tanımı bir zorunluluğu içermiyor. Uzlaştırma tarafsız bir kimsenin arabuluculuğuyla uyuşmazlığın çözülmesi için suçun mağduru ve failinin iletişim kurduğu sürece verilen isim.

Uzlaşma sağlanırsa ücret artıyor

Hukuk ya da hukuk bilgisine programlarında yeterince yer veren siyasal bilgiler, idari bilimler, iktisat veya maliye alanlarında en az dört yıllık bir fakülte mezunu ve ilgili hukuk derslerini başarı ile tamamlayan adaylar, uzlaştırma sınavını geçtikten sonra uzlaştırmacı olabiliyor. Uzlaştırmacı ücretleri her yıl devlet tarafından Resmi Gazete’de açıklanıyor ve eğer uzlaştırma olumlu sonuçlanırsa uzlaştırmacıya devlet tarafından ödenen ücret neredeyse katlanarak artıyor.

Uzlaştırma ve kadına yönelik şiddet alanlarında uzman Bilgi Üniversitesi’nden öğretim görevlisi Dr. Asuman Aytekin İnceoğlu Türkiye’de uzlaştırma uygulamalarının denetlendiği bir mekanizmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor.

"Kimse kimseyi rızası hilafına zorla uzlaştıramaz ya da bu sürece katılmaya zorlayamaz. Sadece teklif edilir. Taraflar bu sürece katılıp katılmama kararlarını özgür iradeleri ile verirler. Ancak bu kararı vermeden önce uzlaştırmacı tarafından sürece ilişkin detaylı bilgilendirilmeleri gerekir. Aksi halde aydınlatılmış bir onamdan bahsedilemez."

Fakat fiiliyatta işleyiş farklı. Herhangi bir toplumsal cinsiyet eğitimi almayan uzlaştırmacılar, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bilgi sahibi olmayabiliyor. Kadınları erkeklerle uzlaşmaya ikna etmeye çalışıyor.

Bu durum GREVIO'nun (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu) Türkiye ile ilgili hazırladığı raporda da gündem oldu. İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye’de nasıl uygulandığını değerlendiren kurum olan GREVIO, Türkiye'yi 2018 yılında bu konuda uyarıp, tarafların özgür iradeleri ile uzlaştıklarından emin olacak mekanizmalar geliştirilmesini tavsiye etti.

Eski eş, flört ve erkek arkadaşın işlediği suçlar uzlaştırma kapsamında

GREVIO’nun Türkiye'yi eleştirdiği bir diğer nokta ise uzlaştırmaya dâhil edilen şiddet vakaları. İstanbul Sözleşmesi'ne göre cinsiyet temelli suç tanımı Türkiye’deki tanımdan farklı ve daha geniş. Mesela tehdit de bir psikolojik şiddet biçimi olarak tanımlanıyor. Bu sebeple GREVIO Türkiye’yi uzlaştırma uygulanamayacak durumları genişletmesi konusunda uyarıyor. Eski eş, flört, erkek arkadaş şiddetlerinin de eklenmesi gerektiğine özellikle vurguluyor.

GREVIO’nun uyarısı Eskişehir'de eski eşi tarafından öldürülen Ayşe Tuba Arslan’ın yaptığı şikâyetlerin neden savcılık tarafından uzlaştırma bürosuna gönderildiğini de açıklıyor. 11 Ekim’de saldırıya uğrayan ve 44 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını yitiren Ayşe Tuğba Arslan tüm şikâyetleri ve koruma kararına rağmen defalarca uzlaştırma bürolarına yönlendirilmiş ve bunun üzerine kamuoyunda uzlaştırma komisyonları gündem olmuştu.

Yasaya göre Ayşe Tuğba Arslan boşanmış olduğu için eski eşinin yaptığı tehditler hem cinsiyet temelli şiddet olarak görülmüyor hem de hafif suç sayılıyor. Avukat Mine Akarsu, Ayşe Tuğba Arslan cinayetindeki uzlaştırma meselesinin yasada var olan bu eksiklikten dolayı olduğunu söylüyor.

"Ayşe Tuğba Arslan, fiziksel saldırı şikâyeti sonrası bile uzlaşmaya yönlendirildi. Bunun sebebi ise yine ceza kanunundaki eksiklikten kaynaklanıyor. Kadın artık evli olmadığı için bu suçlar uzlaştırma kapsamında yer alıyor. Bu aslında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni ihlal ettiği anlamına geliyor."

İstanbul Sözleşmesi'ne uygun düzenlemeler yapılmadı

Kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını talep ediyor
Kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmasını talep ediyorFotoğraf: Getty Images/AFP/Y. Akgul

İstanbul Sözleşmesi (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi) 2011 yılında İstanbul’da imzalandı. Kadına yönelik şiddet konusunda hazırlanan ilk uluslararası sözleşme ve Türkiye de bu sözleşmenin ilk imzacısı. Hukuken İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme olduğu için yasadan üstün. Fakat Türkiye'de sözleşmeye uygun olarak gereken düzenlemeler henüz yapılmadı.

Mine Akarsu İstanbul Sözleşmesi’nin bağlayıcılığını hatırlatıyor ve uzlaştırma konusunda var olan yasaya bir ek yapılması gerektiğini söylüyor.

"Ceza kanununda uzlaştırmanın uygulanamayacağı durumlar olarak yalnızca cinsel suçlar ve aile içi şiddet suçları istisna tutuluyor. Fakat yasaya açıkça 'Cinsiyet temelli suçlarda da uzlaştırma uygulanmamalıdır' diye bir ek yapılması gerekiyor."

Türkiye'deki tüm kadın hakları örgütleri gibi avukat Mine Akarsu da İstanbul Sözleşmesi’ne uygun bir ceza kanunun düzenlenmesini talep ediyor. 

Akarsu, gerekli düzenlemeler yapıldığında kadınlar aile dışından erkekler tarafından tehdit edildiğinde, darbe maruz kaldığında, şantaj mesajları aldığında bu suçların da artık cinsiyet temelli suçlar kapsamına gireceğini söylüyor. Bununla birlikte ise bu suçların artık hafif suç sayılmayıp uzlaştırma bürolarına sevk edilemeyeceğine dikkat çekiyor.

Tuğba Baykal

© Deutsche Welle Türkçe