1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kadına şiddet sınır tanımıyor

17 Mayıs 2009

Savaşlarda tecavüz... Az gelişmiş ülkelerde töre cinayeti…Batıda dayak. Kadına yönelik sınır tanımayan şiddetin son bulması amacıyla uluslararası bir sözleşme çalışmaları hız kazandı.

https://p.dw.com/p/HsIt
Fotoğraf: dpa

14-15 Mayıs’ta İstanbul’da toplanan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu’nun gündeminde, sınır tanımayan şiddete karşı alınabilecekler önlemler vardı.


Savaşlar ve silahlı çatışmalar sırasında en fazla mağdur olan grubu kadınlar oluşturuyor. 15 yıl önce Bosna’da yaşanan savaşta ve daha yakın tarihlerde Ruanda’da, Kongo’da, Darfur’da yaşanan savaşlarda kadınlar cinsel saldırıların hedefi oldu.

Kongo - Vergewaltigungsopfer in Südkivu
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi Belçikalı Parlamenter Miet Smet, Avrupa’da 15 yıl önce yaşanan savaşta işlenen tecavüz suçlarının, “insanlığa karşı suç” ve savaş suçu olarak tanımlanmasında çok geç kalındığını vurguladı.

Bosna Savaşı yıllarında tecavüz suçu işleyenlerin ulusal ya da uluslararası düzeyde neredeyse hiçbir ceza almadıklarına işaret eden Smet, mağdur kadınların da yalnız bırakıldıklarını kaydetti. AKPM komisyonuna bu konuda bir rapor hazırlayan Belçikalı parlamenter, yapılması gereken ilk şeyin bu ülkeler üzerinde suçluların yargılanması yönünde uluslararası baskı yaratmak, daha sonra da mağdur kadınlara tıbbi, psikolojik ve ekonomik yardımda bulunmak olduğunu dile getirdi. Smet, savaş sonrası ülkelere gönderilen barış güçlerinin kadın ve erkeklerden oluşturulmasının kadınlara yardım açısından daha olumlu sonuçlar vereceğini, barış gücü askerlerinin de cinsel saldırılar konusunda eğitilmesi gerektiğini vurguladı.

Yeni bir sözleşme arayışı

Europarat Logo
Dünyada kadına yönelik şiddeti engellemeyi amaçlayan ilk uluslararası sözleşme üzerinde, Avrupa Konseyi bünyesinde çalışmaları sürüyor.

Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Prof. Dr. Yakın Ertürk, BM Güvenlik Konseyi’nin 2000 yılında aldığı “Kadın Güvenliği ve İnsan Hakları” kararının önemli bir aşama olduğunu şu sözlerle dile getirdi:

“Bu karardan sonra kolluk kuvvetleri, ordu, güvenlik kuvvetleri artık kadına yönelik şiddet konusuyla ilgilenmek zorunda kaldılar. Bu yönde onların hepsine görevler verildi”

Ertürk, BM Güvenlik Konseyi’nin 2008’de aldığı bir başka karara da dikkat çekerek, artık barış güçlerinin kadına yönelik cinsel şiddeti önlemekle yükümlü hale getirildiğini vurguladı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde de cinsiyete dayalı savaş suçlarının artık “insanlık suçu” olarak kabul edildiğini ifade eden Ertürk, bu suçlar için yargılama yolunun açıldığını, fakat bunların ancak son yıllarda elde edilen kazanımlar olduğunu vurguladı.

Kampagne Gewalt gegen Frauen Kekilli
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un geçen yıl başlattığı 2015’e kadar kadına yönelik şiddeti yok etmeyi amaçlayan kampanyayı hatırlatan Ertürk, dünyada kadına yönelik şiddeti engellemeyi amaçlayan ilk uluslararası sözleşme üzerinde, Avrupa Konseyi bünyesinde çalışmaların sürdüğünü vurguladı.

İslam ülkelerinde durum

Kadına yönelik baskılar, aile içi şiddet ve ayrımcı uygulamalar ile birlikte anılan ülkelerin başında İslam ülkeleri geliyor. Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörü Prof. Dr. Yakın Ertürk, İslam ülkelerinde kadının durumunun hiç de iç açıcı olmadığını, ancak bunun İslam’dan değil, o ülkelerdeki arkaik, otoriter yönetimlerden, sanayi devriminin yaşanmamasından kaynaklandığını kaydetti.

Symbolbild: Gewalt gegen Frauen
Fotoğraf: dpa

Son gittiği ülkelerden birinin Suudi Arabistan olduğunu belirten Ertürk, dünya çapında yaşanmakta olan değişimin, İslam ülkelerinde de olumlu etki yaratacağını ifade etti:

“Artık öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, ülkeler izole bir şekilde var kalma imkânına sahip değiller. Onun için ulusal bağımsızlık kavramının içerdeki kontrolü sağlama şeklinde, sınırları dışarıdan izole etme şeklinde değil, tam tersine, devletlerin insan haklarını kendi yetki alanındaki insanların haklarını garanti etme güçleri ve potansiyelleri doğrultusunda meşruluk kazanabileceklerini vurgulamak gerekiyor. Bence dünyanın gidişatı bu yönde bir bağımsızlık anlayışı. İşte burada uluslararası sistem tabii çok önem kazanıyor. Onun için bu tür mekanizmalar hala çok yetersiz. Ama bunların gelişmesiyle içerdeki ulusal düzeydeki haklar mücadelesine daha fazla ivme kazandırılacağını düşünüyorum.”


Hüseyin Hayatsever / İstanbul (Deutsche Welle)

Editör: Ayhan Şimşek