1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kabil'in çelişkilerle dolu semti

9 Ağustos 2011

Afganistan’ın başkenti Kabil’in Karte Seh semti, fakir ile zengini, parlamento ile demokrasiye kuşkuyla bakanları bir arada barındırıyor. Semtteki, eğitime aç genç Afganlar ise daha güzel günlerin hayalini kuruyor.

https://p.dw.com/p/127Gz
Silahlı bir asker

2001 yılında Taliban güçlerinin Afganistan’ın başkenti Kabil’den çekilmesinin ardından, kentin nüfusu 600 bin kadardı. Günümüzde ise kentin nüfusunun 4 ila 5 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Kabil'deki gelişme, özellikle kentin batısındaki Karte Seh semtinde çok iyi gözlemlenebiliyor.

Burada, çekiç ve testere sesi birbirine karışıyor. Bütün semt bir inşaat alanına dönüşmüş durumda. Başka bir yerde olsa hoş karşılanmayacak bu durum, Kabil’de memnuniyetle karşılanıyor. Bir taksi şoförü ”nerede inşaat varsa, oraya yatırım yapılıyor, bu da bir umut” diyor.

Kerpiç evlerin yanında gösterişli binalar

Kabil’in orta sınıfı ülkeden kaçmak zorunda kalmadan önce, Karte Seh semtindeki kimi süslü, kimi sade olan bungalovlarda yaşıyordu. Savaş nedeniyle ve kırsal kesimden insanların başkente gelmesiyle birlikte semtte kerpiç evler kuruldu. Bunun yanı sıra semtte Dubai tarzı gösterişli veya Pakistanlı iş adamlarını örnek alan altın yaldızlı sütunların süslediği villalar inşa edildi. Kırmızı köprü anlamına gelen Pol-e-sorkh caddesinde, Karte Seh’in fakir ve zengin sakinleri, farklı etnik gruplar bir araya geliyor. Burada çarşaf giyen kadınlara pek rastlanmıyor. Sadece ana cadde asfalt, geçen kamyonlar yolda yürüyenleri toza boğuyor.

Güvenlik güçleri ile Kabil'deki özel üniversite reklamlarının kesiştiği kavşak
Kabil'in Karte Seh semti farklılıkları bir arada barındırıyorFotoğraf: dw

Taliban’ın aldığı haraç

Pazar yerindeki her tüccarın farklı bir hikâyesi var. Başında namaz takkesi olan kısa boylu bir adam, kendini tanıtıyor: ”Adım Hacı Murat Ali.” Murat Ali küçük bir fırının sahibi. Baklava, kurabiye ve benzeri tatlılar satıyor. Bu dükkânı yaklaşık on yıldır işletiyor. Murat Ali, ”Taliban'ın 32 kere kapısına dayandığını” söylüyor. Yaşadıklarını ”Taliban'ın birine kafayı takmak için sadece yeni kıyafetler giydiğini görmesi yeterliydi. Zengin bir komutan olduğunu iddia ediyorlar ve ellerindeki kablolarla seni dövmeye başlıyorlardı” sözleriyle anlatıyor. Hacı Murat Ali, insanları rahatsız ve tehdit ettiklerini, bundan da büyük bir zevk aldıklarını, hep paranın söz konusu olduğunu sözlerine ekliyor.

Murat Ali, çekmecelerden birinden kırık bir kilit çıkartıp, gösteriyor. ”İki hafta önce burayı soydular. Polis geldi. Ama bana yardım edeceğine, benden para istedi” diyor. Geçmişe göre durumun daha iyi olduğunu ama daha adil olmadığını söylüyor ve ekliyor: ”Eğer polisle tartışırsan, seni gözaltına alıyorlar. O yüzden ben de çenemi tutuyorum, yoksa hapse atılabilirim.”

Fırıncı Ali Murat, elindeki kırık kilidi gösteriyor
Fırıncı Hacı Murat Ali, Taliban'ın kötü muamelesine maruz kaldıFotoğraf: dw

Parlamenterler zenginleşiyor

Kabil’de artık Ruslar da yaşıyor. Genç bir Moskovalı olan Sonya, Afgan eşi Sencer ile birlikte Karte Seh semtinde oturuyor. Polonya’da, Sencer burslu okurken tanışmışlar. Oturdukları evden Afgan meclisi görülebiliyor. ”Yanımızdaki komşumuz milletvekili. Köyden gelmesine rağmen, kısa süre içinde çok zengin oldu” diye anlatıyor Sencer. ”Bir memur olarak bu parayı nereden bulduğunu, elbette merak ediyorsun.”

Bu zenginliğin petrol, uyuşturucu veya herhangi bir ticaretten elde edilen kara parayla sağlandığı tahmin ediliyor. Kabil’de inşaat sektörünün patlama yapmasının bir nedeni de bu. Yaşananlar Sencer’in bakışını değiştiriyor: ”Çok öfkeliyim. Eskiden oy vermenin vatandaşlık görevlerinden biri olduğunu düşünüyordum. Ama şimdi hükümet yerine mafyaya oy verdiğimize inanıyorum.” Sencer’e göre 90’lı yıllardaki iç savaş ve şimdiki meclis, bir madalyonun iki yüzünü oluşturuyor: ”Halkı temsil eden insanların çoğu katil. O dönemde burayı, bu insanlar yerle bir etmişti. 60 bin kişinin ölümünden sorumlular. Geçmişte makineli tüfeklerle bize ateş ediyorlardı. Ve şimdi meclisin sıralarında oturuyorlar.” Sencer Batılı diplomatların, bu milletvekillerini yeni demokrasinin sembolü olarak görmesini de anlayamıyor. Sencer’e göre, bu insanların yargı önüne çıkartılması gerekiyor.

Eğitime aç olanlara özel üniversite

Caddenin köşesinde yer alan panodaki özel bir üniversitenin reklamında, başında kep olan genç kadınlar gülümsüyor. Devlet üniversiteleri artık talebi karşılayamıyor. Çok sayıda özel üniversite, eğitime olan açlığı gidermeye çalışıyor. Bu üniversitelerden biri, büyük İslam alimlerinden İbn-i Sina’nın adını taşıyor. Üniversitenin kurucularından biri olan Ali Emiri doktora tezini ünlü felsefeci Wittgenstein üzerine yazmış. Emiri, üniversitelere olan talebin nedenini şöyle açıklıyor: ”Öğrencilerin bir kısmı, özellikle de azınlıktaki etnik gruplardan Hazaralar, uzun süre boyunca mağdur edildi. Örneğin orduda subay olmalarına veya hukuk ve siyaset okumalarına izin verilmiyordu. Şimdi bu yasak kaldırıldı. Onlar da açıklarını kapatmaya çalışıyor.”

Özel İbn-i Sina Üniversitesi'nde hukuk dersi
Genç Afganlar öğrenmeye açFotoğraf: dw

300 öğrencinin arasında genç kadınlar da var. Kız öğrenciler, okul harcını indirimli olarak ödüyor. ”Ben milletvekili olmak istemiyorum, bu sadece sorun yaratıyor” diyen hukuk okuyan kız öğrencilerden biri, ”tacize uğrayan ve kötü muamele gören kadınlar için mücadele etmek istediğini” söylüyor. Sınıfta erkek öğrenciler kızlardan ayrı bir şekilde, arka sıralarda oturuyor. Kız öğrencilerin baş örtüleri rengarenk, bazıları makyajlı.

Kadınların olanakları sadece Kabil’de

Bir diğer kız öğrenci ”burada gördükleriniz, sadece Kabil’de yaşanabiliyor” diyor ve anlatmaya devam ediyor: ”Burada bir kadın başörtüsünü istediği gibi takabilir. Kırsal bölgelerde ise kadınların evden tek başlarına çıkmaları, üniversitede okumaları mümkün değil. Eğer böyle bir şey yapacaklarsa da, kesinlikle çarşaf giymeleri gerekiyor. Köylerdeki Afgan kadınları, erkekler için sürekli doğum yapan makineler gibi. Bazı kadınlar 18 çocuk doğuruyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Martin Gerner / Çeviri: Jülide Danışman

Editör: Ahmet Günaltay