1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İtalyan siyasetini bencillik bozuyor

Gregor Hoppe26 Şubat 2007

İtalyan hükümetlerinin ortalama ömrü dokuz ayı ancak buluyor. Bu sanki İtalyan siyasetinin yazılı olmayan bir kuralı. İtalya Başbakanı Romano Prodi de bu geleneği bozmayarak altı gün önce havlu attı. İstifa nedeni de, Afganistan’daki İtalyan birliklerinin geleceği ile ilgili Senato oylamasını kaybetmesiydi. Komünistler Prodi’den desteklerini esirgeyerek hükümet krizini tetiklerken, merkez sağ muhalefet zevkten dört köşe olarak erken seçim taleplerini sıralamaya başladı. Ancak Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano Prodi’den görevde kalmasını ve parlamentonun her iki kanadında da merkez-sol koalisyon için güven oylaması yapılmasını istedi. Gregor Hoppe’nin yorumu:

https://p.dw.com/p/AZlm

"İtalya Cumhurbaşkanı Prodi hükümetine alternatif göremiyor. Napolitano’nun müstefi başbakandan görevde kalmasını ve parlamentonun güvenini aramasını istemesi, erken seçim ihtimalini savuşturma denemesi olarak nitelendiriliyor. Erken seçim, İtalya’da siyasi hayatın aylarca kilitlenmesi demek olurdu. Parlamento aritmetiğinin değişeceğinden emin olmadan erken seçime gidilmesinde Cumhurbaşkanı yarar görmüyordu.

Öncelikle de seçim sistemi değişmediği sürece. Seçim sistemi Prodi’nin selefi Silvio Berlusconi’nin beş yıllık iktidar döneminin sonlarında çıkardığı bir yasayla değiştirilmiş ve tabii Berlusconi’nin hesaplarına uydurulmuştu. Oysa Berlusconi beş yıl iktidarda kalmasını İtalya tarihinin en istikrarlı çoğunluğuna sahip olmasını mümkün kılan eski seçim sistemine borçluydu. Berlusconi aralıksız beş yıl iktiddarda kalan ilk İtalya Başbakanı olmuştu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında İtalya hiç böylesine istikrarlı bir beş yıl geçirmemişti. Ama kamuoyu yoklamaları genel seçimi kaybedeceğini göstermeye başladığında Berlusconi seçim yasasını kendisine yeniden iktidar kapısını açacak şekilde değiştirtmişti.

Bu nedenle de 2006 genel seçimleri İtalyan usülü bir parlamento aritmetiği doğurdu. Mini siyasi partiler hatta bağımsız milletvekilleri iktidarın geleceğinde söz sahibi oldu. Örneğin Marco Follini gibileri. Berlusconi döneminin başbakan yardımcısı Follini şimdi Romano Prodi’nin siyasi kaderini elinde tutuyor. Neden ? Çünkü, ilerde en azından bir müsteşarlık kapacağını düşündüğü için. İtalyan geleneklerine göre Follini’nin merkez sol hükümette koltuk kapması gayet normal. Ama belki de denize düşen Prodi’nin evlilik benzeri homoseksüel ilişkilerin hukuki statüsüyle ilgili düşüncelerini ikinci plana almasından dolayı.

İtalyan siyaseti, aktörlerinin egoistliğinden muzdarip. Merkez-Sol koalisyonun ortaklarını binbir güçlükle zaptedebilmesi de bundan. Bütün diğer Avrupa ülkelerinde Silvio Berlusconi gibi bir siyasi rakip koalisyon disiplinine uyulmasına yeterdi. Amma İtalyan solu böyle değil. Solun parlamentoyu taşıdığı isimler, siyasi programa değil, kendi siyasi profillerini pekiştirmeye düşkünler. İtalya’nın elit siyasi zümresi oldukça dar. Bu nedenle Cumhurbaşkanı’nın yeniden arenaya sürdüğü Romano Prodi’ye güven oylamasında başarı dilemekten başka çare yok.

Kalıcı çözüm, bu adı hakkadecek bir seçim sistemi hazırlanmasına ve siyasi yelpazenin merkezindeki partilerin bloklaşmadan kendilerini kurtarmalarına bağlı. Sağ ve sol uçlardaki marjinal gruplar kaderlerine terkedilmelidir. Ama bunun gerçekleşeceğine inanmak doğrusu yorumcunuza da zor geliyor."