1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Beklentiler küçük tutulmalı'

13 Nisan 2012

İstanbul'da yapılan İran nükleer görüşmelerinde taraflar yeniden kozlarını paylaşıyor. Uzmanlar masadan sonuç çıkacağına ihtimal vermese de diyalog dışında bir seçenek olmadığını vurguluyor.

https://p.dw.com/p/14dcM
Fotoğraf: dapd

ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin ve Almanya'nın bir paradigma değişikliğine gitmesi gerektiğinde hemfikir.

5 artı 1 grubu özellikle de ABD, Tahran yönetiminden uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişlerinin başta Fordo ve Natanz olmak üzere İran'daki nükleer tesislere girebilmelerini talep ediyor.

Bu taleplerin yerine getirilmesi karşılığında ise Tahran yönetimi, nükleer yakıtları enerji üretimi ve tıbbi araştırmalarda kullanabilecek, dünya genelinde İran'a uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmasının yolu açılacak.

İddialar ve savunma

Batı, uzun süredir İran'ın gizlice bir atom bombası üzerinde çalıştığını iddia ediyor. Tahran yönetimi ise uzun süredir iddiaları reddederek, nükleer programının tamamen barışçıl amaçlara hizmet ettiğini ve programı durdurmaya çalışmanın, ülkenin egemenlik hakkının ihlâli anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Halihazırda nükleer yakıtlara sahip olan İran, 2011 yılının ocak ayındaki görüşmelerde benzer talepleri reddetmiş, görüşmeler sonuçsuz kalmıştı.

Türkiye'de yapılacak görüşmelerin bu kez de tatmin edici sonuçlar getirmeyeceği düşünülüyor. Ancak siyasi gözlemciler, yine de masaya oturulması dışında çıkar yol olmadığını belirtiyor. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski İran üst düzey yetkilisi John Limbert, daha önce başarısızlığa uğrayan görüşmelerin, çabaların devam etmesi için önemli bir gerekçe olduğunu belirterek, “Tüm bu güvensizlik ortamı açısından bakıldığında, İran-ABD ilişkilerinde bir takım hayal kırıklıklarının yaşanacak olması vazgeçmek için bir sebep olamaz”, dedi.

Kilit isim Hamaney

5 artı 1 görüşmeleri ekonomik ve siyasi bir çatışmanın gölgesinde başlayacak. Zira, birçok devlet İran petrolü almaktan vazgeçerken, İran bankaları uluslararası finans sistemi tarafından boykot ediliyor. İsrail, İran'a askerî bir saldırı düzenleme tehdidinde bulunuyor. İran ise uluslararası baskıya rağmen Batı'ya kafa tutmaya devam ediyor.

Öyle ki görüşmelere birkaç gün kala İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad devlet televizyonundan, “Her kim ki İran halkının haklarını ihlâl ediyor, o bir daha evinin yolunu bulamayacak kadar sert bir tokadı yiyecek”, dedi.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda siyasi gözlemciler, görüşmelerde kilit ismin İran'ın dinî lideri Ayetullah Ali Hamaney olduğu görüşünde. İsrail'in ilk özel üniversitesi olan Interdisciplinary Center'dan İran uzmanı Meir Javedanfar, nükleer programın tamamen Hamaney'e ait olduğuna dikkat çekiyor. İran uzmanı, “Kendimize Hamaney'in programın neden bu şekilde yürütülmesine izin verdiğini sormamız gerekiyor. Neden BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ile bir uzlaşmaya varıp, uluslararası toplumun İran'a yönelik yaptırımları kaldırmasının yolunu açmıyor?” dedi.

İran uzmanı Javedanfar, Hamaney'in mevcut dengeleri değiştirerek, İran'ı hasımları ile barıştırmaya yönelik bir ilgisi bulunmadığını belirterek, “ABD ile barış sağlanması İran Devrimi'ni sarsacak, rejimi bir arada tutan son parçayı da bozacaktır. Bu durumda devrim bir başarısızlık sayılacaktır. Üstelik de ABD, İran halkı ile iyi ilişkilere sahip olursa bu rejimin meşruiyetini sarsacaktır” dedi.

Iran Wahlen 02.03.2012
Siyasi gözlemciler, görüşmelerde kilit ismin İran'ın dinî lideri Ayetullah Ali Hamaney olduğu görüşündeFotoğraf: Reuters

Yaptırımlar ne işe yarayacak?

Yaptırım kararı alan devletler, ülke üzerindeki baskının İran'ı kaynama noktasına getireceğini umuyor. İran uzmanı Javedanfar, ekonomik yaptırımların Hamaney üzerinde baskı yaratabilme ihtimaline dikkat çekiyor. Özellikle de ekonomik çıkarları nedeniyle Hamaney'e bağlı olan Devrim muhafızlarının, ekonomik çıkarları zarar gördüğünde, Hamaney'e değişikliğe gitmesi yönünde baskı uygulayabileceğini belirtiyor. Hamaney'in değişikliğe gitmemesi durumunda ise ülke ekonomisinin toptan bir çöküşe girebileceğini kaydediyor.

ABD yaptırım stratejisini Hamaney'i bir karar vermeye zorlamak üzerine kuruyor. Hamaney'in ya ülkesinin ekonomik geleceğinden ya da Batı özellikle de ABD ile olan düşmanlığından vazgeçmesi gerekiyor.

ABD Başkanı Barack Obama, kasımdaki başkanlık seçimi öncesinde İran'a karşı zayıf görünme lüksüne sahip değil. Öyle ki, Obama İran'ın nükleer çalışmalarını durdurmaması halinde askerî seçeneklerin de değerlendirilebileceği sinyalini verdi. Ancak kesin bir askerî saldırı olasılığına ihtimal verilmiyor.

"Ellerinde olsa Bush'u geri getirirlerdi"

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın eski İran üst düzey yetkilisi John Limbert, Obama'nın ABD'nin Ortadoğu'da siyasi ve askerî bir fiyaskonun içine çekilmek istemediğine dikkat çekti. İran uzmanı Meir Javedanfar, İran'daki rejimin elinde olsa, ABD Başkanı Bush'u geri getireceğini, zira Bush'un rejime ihtiyacı olanı sağlayarak ABD karşıtlığı politikasını haklı çıkardığını vurguluyor.

Bu bağlamda, İstanbul'daki görüşmelerde, ABD'nin yaşanan krizde İran halkına barışçıl çözümlerden yana olduğunu gösterebilmesi durumunda gelişme sağlanabilir. Ne var ki nükleer krizin çözümü çok daha uzun vadeli bir hedef gibi görünüyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Jefferson Chase / Çeviren: Gezal Acer

Editör: Ercan Coşkun