1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran'dan saldırı tehdidi

Peter Philipp20 Ağustos 2004

İran’ın ABD’ne yönelik sert açıklamaları, bölgede Irak’tan sonra yeni bir kriz odağı endişelerini güçlendirdi. İran Savunma Bakanı Ali Şamhani, dün Katar’daki El Cezire televizyonunda yayınlanan söyleşisinde ”eli-kolu bağlı beklemeyeceklerini”, ”önleyici müdahalenin sadece Amerika’nın ayrıcalığı olmadığını” söyledi.

https://p.dw.com/p/AbA4
İran yönetimi ABD ve İsrail'in nükleer programlarıyla ilgili suçlamalarını reddediyor.
İran yönetimi ABD ve İsrail'in nükleer programlarıyla ilgili suçlamalarını reddediyor.Fotoğraf: AP

ABD ve İsrail’in, İran’ı nükleer programı yüzünden BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etme ve hesap sorma tehditleri son zamanlarda bu ülkeden gelen tepkileri sertleştirdi. Bir zamanlar Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliği yapan, sonra bunu çeşitli bahanelerle engelleyen İran yönetimi, şimdi açıkça önleyici müdahalededen söz edebiliyor. İran Savunma Bakanı Ali Şamhani, El Cezire televizyonuna verdiği demeçte bölge ülkesi olarak güçlü olduklarını ve gerekirse Irak’ta bu güçlerini gösterebileceklerini vurguladı. Aralarındaki anlaşmazlığa rağmen İran’ın ABD’ne karşı bu kadar açık bir uyarı ve saldırı tehdidi sürpriz oldu. Tahran ABD’nin Irak müdahalesine karşı çıkmış, daha sonra defalarca işgal yönetimini eleştirmiş, nükleer programına yönelik iddiaları geri çevirmişti, ama her zaman çatışmadan kaçındığı izlenimini vermişti. Savunma Bakanının son demeci bu tutumun değiştiğini gösteriyor, ama Şamhani’nin kastettiği kuşkusuz Amerikalılar değil, İsrail, hatta ikisi birden.

ABD ile İsrail'i aynı kefeye koyuyor

Tahran, İsrail’in İran ile ilişkisinin ABD’nin onayından geçtiği görüşünde, bu yüzden de ikisini aynı kefeye koyuyor. Savunma Bakanı’nın açıklaması, aslında daha önce Devrim Muhafızları'nın üst rütbeli bir generali tarafından da dile getirilmiş, İran’ın Buşehr nükleer tesisine olası bir saldırının hedefinin İsrail’in atom bombası inşa edip depoladığı ”Dimona” tesisi olacağı vurgulanmıştı.

Bu uyarı, Tahran’ın orta menzilli Şihab-3 füzesinin başarı ile denendiği haberi ile aynı zamana denk düşüyor. Söz konusu füzelerin menzili 1300 km. ve böylece İsrail’i vurabilecek güçteler. Kuzey Kore planlarına göre geliştirilen füzeler bir ton yük taşıyabiliyor, başlıklarının hedeften önce parçalanması da füzesavarlar tarafından vurulmalarını güçleştiriyor. İsrail son zamanlarda Arrow füzesavarlarının geliştirilmesi üzerinde çalışıyor, ancak bunların Şihab-3’e karşı etkili olup olmayacağı bilinmiyor. Son haftalarda ”Dimona”da olası bir saldırı sonucu çıkabilecek radyasyonun etkilerini azaltmak için iyot tabletleri dağıtılması İsrail’in endişelendiğini gösteriyor.

Gerginliğin temeli geçmişe dayanıyor

İsraille İran arasındaki gerginlik geçmişe dayanıyor. Sadece İsrail’in Filistinlilerle savaşı ve diğer Arap ülkeleri ile ilişkisi değil, geçmişte Şah Rıza’nın en büyük destekçilerinden biri olması da İran’daki İslam rejiminin bu ülkeye soğuk bakmasının nedeni. İsrail, Şah döneminde istihbarat servisinin kurulmasına ve bazı subayların eğitimine yardımcı olmuştu. Devrim sonrası ise bir numaralı düşman ilan edildi. Tahran yönetimi İsrail’i devlet olarak tanımadı ve Kudüs ile barış anlaşması imzalayan Mısır’la da ilişkilerini dondurdu. Arap ülkelerinin İsrail’e karşı barıştan söz etmeleri İran’ı her zaman sinirlendiriyor. Bu tutumu İran’a dış politikada pek sorun yaratmıyor. Örneğin Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in ziyaretlerinde İsrail konusu hiç ele alınmıyor. Son olarak olimpiyatlar sırasında İran’lı judocular İsrailliler'le yarışmayacaklarını ilan edecek kadar ileri gittiler. Bu daha sonra düzeltildi ve judocunun müsabakaya çıkmasına gerekçe olarak kilosu gösterildi. Uluslararası Judo Birliği bu özrü kabul ederken, İran Devlet Başkanı Muhammed Hatemi, sporcusunu kahraman ilan etti. Öyle görünüyor ki şu sıralar herkes yeni bir kriz yaşamaktan kaçınıyor.