1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran’da siyasi reform ve demokratikleşme umudu

9 Şubat 2020

Protestolar, İran’da demokratikleşme yolunda ilerleme kaydedilmesi umudunu doğurdu. Ancak etkili bir muhalefet olmaksızın reform sürecinin başlatılması zor görünüyor.

https://p.dw.com/p/3XTNb
Fotoğraf: Mehrnews

Ünlü İranlı gazeteci Ahmad Seidabadi’ye göre halkın memnuniyetsizliğini gidermek için İran rejiminin siyasi reform sürecini başlatmak dışında bir seçeneği kalmadı.

Dünya Gazeteler ve Haber Yayıncıları Derneği (WAN-IFRA) Altın Kalem Ödülü sahibi Seidabadi, DW’ye yaptığı açıklamada, "Memnuniyetsizlik, İran halkının hem fikir olduğu yegâne konu" dedi.

Seidabadi, reformun kaçınılmaz olduğunu savunduğu mevcut sistem nedeniyle defalarca İran’da hapis yattı. Son olarak 2009 yılında, İran’ın eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın tartışmalı bir şekilde ikinci kez seçimleri kazandığı dönemde, nüfuz sahibi diğer bazı gazeteci ve aktivistlerle birlikte tutuklanmış, altı yıl hapis cezasına mahkûm edilmişti.

Diğer mahkûm edilen gazeteciler gibi o da İran İslam Cumhuriyeti aleyhinde propaganda yürütmek ve halkı kışkırtmakla suçlanarak cezalandırıldı. Bu, rejimin 1979 yılındaki İslam Devrimi’nden bu yana muhalifleri, farklı düşünenleri susturmak, örgütlü bir muhalefeti en başında boğmak için kullandığı bir yöntem.

İranlı gazeteci Ahmad Seidabadi
İranlı gazeteci Ahmad SeidabadiFotoğraf: sedayeashna

Seidabadi, hem İran basınına yazmaktan hem de yazılarını sosyal medyada paylaşmaktan kaçınıyor, görüşlerini artık sadece "Farklı Perspektifler" adını taşıyan Telegram kanalı üzerinden yayınladığı yazılarıyla paylaşıyor,

"Nedeni korku değil" diyen Seidabadi, makul, aklıselim analizler ve diyalog için hareket alanının daraldığını söyleyerek, "özellikle sosyal medyada rejimin değişmesi gerektiğini savunmazsanız, rejim yanlısı olarak yaftalanıyor, saldırıya hedef oluyorsunuz" diye konuştu.

Etkili muhalefet eksikliği

İran’da tüm toplumsal kesimlerin memnuniyetsizliğini bir potada bir araya getirerek, halkı mobilize etmeyi başarabilecek bir muhalefetin olmadığına dikkat çeken İranlı gazeteci, "Ülke dışındaki farklı gruplar da kendilerini İran muhalefeti olarak tanımlıyor. Ama kanımca İran’da bunların hiçbirine onay ve destek yok" dedi.

Ocak başında düşürülen Ukrayna uçağı Tahran rejimine halk arasında destek kaybettirdi.
Ocak başında düşürülen Ukrayna uçağı Tahran rejimine halk arasında destek kaybettirdi.Fotoğraf: picture-alliance/AP Photo/E. Noroozi

Bu gruplar Batı’dan da umduğu desteği görmüyor. Bloomberg haber ajansının ocak ayının başındaki bir haberinde, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun diplomatlarına İranlı muhalif gruplarla iletişimlerini sınırlandırma talimatını verdiği bilgisi yer alıyordu. Haberde, ABD’nin İran’ın "istikrarsızlığa yol açan hamlelerini" baskı altına almak için Tahran Yönetimi ile kapsamlı bir uzlaşı sağlama arayışında olduğu, muhaliflerle yakın iletişimin bunu tehlikeye atabileceği belirtiliyordu.

Muhalif gruplardan biri İran’da terör örgütü olarak kabul edilen Halkın Mücahitleri Örgütü. Bloomberg’e göre bu örgütün geçmişte Trump’ın avukatı Rudy Giuliani ve eski güvenlik danışmanı John Bolton ile ticari ilişkileri vardı.

Şah özlemi

Bu arada gazeteci Seidabadi’ye göre sürgündeki muhalefetin oluşturulmasında teorik olarak gündeme gelecek isim ABD’de yaşayan, Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin oğlu Rıza Pehlevi. İranlı gazeteci, özellikle genç nesillerin hiç bilmedikleri bir geçmiş ve bir şah özlemi içerisinde olduklarını, "protesto gösterilerinde onun ismini bağırıyorlar" sözleriyle aktardı.

Ancak 59 yaşındaki veliaht Pehlevi siyaseten aktif olmakla birlikte Trump Yönetimi’nden umutlu değil. Pehlevi, 26 Ocak'ta Alman "Die Welt" gazetesine verdiği söyleşide, İran’da bir rejim değişikliği potansiyelinin çok güçlü olduğunu ancak ABD’nin İran politikalarında bunu sağlama hedefine yönelik bir kararlılık göremediğini açıkladı.

Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve İran Cumhurbaşkanı Hasan RuhaniFotoğraf: Imago Images/ZUMA Press/Iranian Presidency

"Gerçekçi olmalıyız"

1980’li yıllarda İran’da hapis yatan ve şimdi Paris’te sürgünde yaşayan İranlı gazeteci Resa Alidschani’ye göre rejim yıkılma noktasında değil.

"Gerçekçi olmalıyız" diyen Alidschani, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasına göz atmanız bu sistemin sonuna kadar direneceğini gözler önüne seriyor. Ancak başka alternatifi kalmayınca pes ediyor. Buna nükleer programla ilgili müzakerelerde tanık olduk, bu müzakereler 13 yıl sürdü."

Sürgünde yaşayan İranlı gazeteci Resa Alidschani
Sürgünde yaşayan İranlı gazeteci Resa AlidschaniFotoğraf: DW/M. Shodjaie

"Bir yol bulunmalı"

Bununla birlikte Alidschani, baskının sürdürülmesi gerektiğine, İran halkının tüm kesimlerinde memnuniyetsizlik olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi aktardı:

"Tüm kesimlerde memnuniyetsizlik var ama bu kesimlerin farklı talepleri var. Ekonominin düzeltilmesinden, toplumsal ve siyasi özgürlüklere uzanan geniş bir alana yayılıyor bu beklentiler. Tüm farklı kesimlerin, barışçıl protestolar yoluyla, beklentilerini, güç sahiplerinin dikkatine getirmesini sağlamanın bir yolunu bulmalıyız. Örneğin grevlerle. Ama bu grevler çok geniş bir desteğe sahip olmalı."

Alidschani’ye göre hedef İran’da rejimin yıkılması değil, uzun vadeli bir reform sürecinin başlatılması olmalı. İranlı gazeteci bunun için de sosyal medya sınırlarını aşacak nitelikte bir toplumsal dayanışma ve diyalogun temin edilmesi gerektiğini savunuyor.

Shabnam von Hein

© Deutsche Welle Türkçe