1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran yaptırım tehdidiyle karşı karşıya

Mechthild Brockamp29 Ağustos 2006

İran, BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar doğrultusunda uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçmezse, yaptırım tehdidiyle karşı karşıya. İran siyasi ve ekonomik yaptırım uygulanmasının nelere yol açabileceğini DW’den Mechthild Brockamp araştırdı...

https://p.dw.com/p/AZjA
İran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçme niyetinde değil
İran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçme niyetinde değilFotoğraf: AP

İran’da henüz namlusu tüten silah bulunmuş değil. Ama ABD, ısrarla mollalar rejiminin bir an önce atom bombasına kavuşmak istediğini iddia ediyor ve BM’nin de yardımıyla İran’ı bu sevdadan vazgeçirmeye çalışıyor. Kısmen 31 Temmuz kararıyla belirlenen yaptırımların derhal başlatılmasında en çok ısrar eden de Washington yönetimi.

Bonn’daki konversiyon merkezinden Jerry Sommer, karara ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor: “İran’ın nükleer programında kullanabileceği her türlü mal ve teknoloji transferinin yasaklanması öngörülüyor. Hiçbir ülke, İran’a bu tarife uygun ürün ihrac etmediği için yaptırımların bu bölümünü uygulamak kolay. Siyasi bölümde ise İranlı politikacılara vize verilmemesi ya da yurt dışı hesaplarının dondurulması gibi hususlar yer alıyor.”

Ancak bu gibi sembolik yaptırımlar etkisiz kalacağından, BM geçmişte başvurmaktan kaçınmadığı ekonomik yaptırımların gündeme gelmesi de söz konusu. Kuzey Kore, Yugoslavya ve Küba ekonomik müeyyidelere muhatap olmuşlardı. Milosevic’in Yugoslavyası ile Saddam Hüseyin’in Irak’ı da. Ancak yaptırımlar şimdiye kadar hiçbir devlet lideri ya da diktatörü devirmeye yetmedi. Ekonomik ambargo, sivilleri perişan ederken, zirvedekiler bir yolunu bulup yaptırımları devre dışı bırakmayı hep becerdiler.

İran önemli

Ama İran, bu ülkelerle kıyaslanamayacak kadar önemli. Dünyanın dördüncü büyük petrol ihracatçısı. Jerry Sommer, İran’daki yatırımların durdurulması ya da ihracat kredilerinin dondurulması gibi yollara başvurulabileceğini belirterek şunları söylüyor:

“Mutlak ticaret ambargosu, tabii ki İran’ı zayıf düşürür. Ama bunun karşılığında ham petrol varil fiyatının 100 dolara fırlamasını göze almak, Çin ile Rusya’nın böyle bir ambargoyu desteklemeyeceklerini de hesaba katmak gerekir. Bütçe gelirlerinin büyük bölümünü petrol satışından karşıladığı için mutlak ambargo İran’ı tabii ki sarsar.”

İran’ın ekonomik ortakları

İran’dan petrol ithal eden Çin ve Rusya, böyle bir cezalandırma yöntemine onay verirler mi? İran, yarısını dış kredilerden karşılamak üzere önümüzdeki yıllarda petrol ve doğalgaz tesislerine 70 milyar dolar yatırmayı planlıyor. Bu nedenle de Avrupa ülkelerinin İran’a yaptırım uygulanmasından yana olacakları şüpheli.

İran’a yapılan önerilerde imzası bulunan Fransa, İngiltere ve Almanya, bu ülkeden sipariş almak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. İran’a yılda 3 milyar euro miktarında ihracat yapan Alman özel sektörünün ticari ilişkilerin bozulmasını istemeyeceği kesin. Aynı şey, 12 nükleer enerji santralı için İran’dan ihale alan Rus şirketleri açısından da söz konusu.

ABD ise sert yaptırımları ekonomik çıkarlar yüzünden Güvenlik Konseyi’ne kabul ettiremeyeceğini bildiğinden, İran’a yaptırım uygulamaya gönüllü devletlerin desteğini aramaya başladı. İran zaten 20 yıldır Amerikan ticaret ambargosuna tabi. Washington bütün İranlılar’ın yurtdışı hesaplarını dondurup bu ülkeyle ticaret yapılmasını yasaklamış, bunun sonucunda da İran, Amerikan malı yolcu uçaklarının yedek parçalarından ve petro kimya endüstrisindeki son yeniliklerden mahrum kalmıştı.

Tahran yönetimi güçlenebilir

Ama İran, bu 20 yıllık süre zarfında ekonomik bakımdan büyüyüp gelişti. Amerikan ambargosu, İran’ın gelişmesini engelledi ama önleyemedi. Ekonomik ambargonun sertleştirilmesinin yarar sağlamayacağını belirten Jerry Sommer, aksi takdirde Tahran yönetiminin bu krizden zayıflayarak değil güçlenerek çıkacağını iddia ederek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Başta ABD olmak üzere ekonomik yaptırım hazırlığına başlayanlar, böylece İran’ı dış politikasını değiştermeye zorlayabileceklerini ya da içte ayaklanma başlatabileceklerini sanıyorlar. Ama ben tam tersine, Tahran yönetiminin yaptırımlar vasıtasıyla nükleer programı için halktan daha fazla destek alacağı ve dış politikasını da sertleştireceği kanaatindeyim.”