1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Irak Savaşı'nın gerekçesi hala tartışılıyor

Ajanslar15 Mart 2004

Bundan bir yıl önce patlak veren Irak Savaşı yüzünden dünya kamuoyu hala bölünmüş durumda. Savaşın öncüleri ABD ve İngiltere’de hala ”liderlerimiz yapıldı mı yoksa yalan mı söylediler" sorusunu sorarken, savaşın gerekçesine de hala yanıt bulunamadı...

https://p.dw.com/p/AbMQ
Irak Savaşı'nın gerekçeleri hala tartışılıyor
Irak Savaşı'nın gerekçeleri hala tartışılıyorFotoğraf: AP

Diktatör Saddam Hüseyin’e açılan savaş batılı ülkeleri birbirine düşürmüş, Batı ile İslam alemi arasındaki uçurumun daha da derinleşmesine yol açmıştı. ABD Başkanı George W. Bush ile İngiltere Başbakanı Tony Blair’e kalırsa Irak Savaşı dünyayı iyiye bir adım daha yaklaştırmıştı. Gerekçeleri hakkındaki tartışmaların bitmek bilmediği Irak Savaşı, AB’nin hedeflediği yeni dünya düzeninin de habercisiydi.

George Bush ve Tony Blair, Irak Savaşı‘na gösterdikleri garip gerekçeler yüzünden kamuoyunun ve siyasi rakiplerinin yoğun eleştirilerine hedef oluyorlar. Demokrat Parti’nin Başkan adayı Senatör John Kerry Bush’u saygısızlık ve kendini beğenmişlikle suçlayarak Başkan’ın bütün Amerika’yı aldattığını söylüyor. Irak’ta kitle imha silahlarının izine rastlanmadığı ve Saddam Hüseyin’in terör şebekesi El Kaide ile işbirliği yaptığı kanıtlanamadığı için Bush ve Blair inandırıcılıklarından çok şey kaybettiler.

Her iki ülkede de ”liderlerimiz yanıldı mı yoksa yalan mı söylediler?” sorusu gündemde. Terör eylemleri ve silahlı direniş Irak’ın barışa kavuşturulmasına imkan tanımıyor. Amerikan ve İngiliz kamuoyu bir yıldır aşılamayan sorunların ışığında, işgal kuvvetlerinin böylesine kayıp vermesinin ve savaş masraflarının astronomik boyutlara varmasının nasıl gerekçelendirileceğini merak ediyor.

Savaşın nedeni neydi?

Savaşın gerçek nedenleri politikacılar ve tarihçiler tarafından daha uzun süre tartışılacak. Filozof Noam Chomsky gibi Başkan Bush’u en çok eleştiren aydınlar bile gerçek nedenin petrol olabileceğine ihtimal vermiyorlar. Yakın ve Ortadoğu’nun daha onyıllar boyu bütün dünyayı kaosa sürükleyebilecek gelişmelere sahne olabileceğini, dünyanın en güvensiz ve tehlikeli bölgesi olarak kalacağını bütün siyasi gözlemciler söylüyor.

Eski başkanlardan Jimmy Carter’ın güvenlik danışmanı Zbigniyev Brejinski bu tezin en hararetli savunucularından. Brejinski, bu tehlikeli bölgeyi huzura kavuşturmak için Irak’a savaş açılmasının atılabilecek en isabetsiz adım olduğunu da sözlerine ekliyor. Bu savaşın baş sorumluları Başkan Bush’a yakın muhafazakar çevrelerdi. Washington’u etkisi altına alan muhafazakar kanat, ABD’nin 21. yüzyılda, caydırıcı, atak ve tek taraflı dünya politikası izlemesini istiyor.

Muhafazakar kanata göre, güvenlik ve dünya barışını tehdit eden en büyük tehlike İslam aleminden kaynaklanıyor. 11 Eylül saldırıları onları haklı çıkarmış ve Başkan Bush’u da harekete geçmesi için cesaretlendirmişti. Onlara göre, Irak ve Afganistan savaşları, ABD’nin hakimiyetindeki yeni dünya düzenine götüren ilk adımlar olabilirdi. George W. Bush da ABD’yi demokrasi ve insan haklarını bütün dünyaya yayabilecek bir misyoner gibi görüyor.

Deliller tutmadı

Savaştan önce Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından açıklanan kitle imha silahlarına dair delillerin hiçbiri tutmadı. Rumsfeld ve Cheney gibi ağır toplar, dünyayı bir diktatörden kurtardıkları için Irak Savaşı‘nın boşa gitmediğini söylüyorlar. İngiltere’nin muhafazakarları da ABD’nin global sorumluluğuna sahip çıkıp, demokrasi ve kapitalizmi bütün dünyaya yayması gerektiğini savunuyorlar.

”Batılı değil, insani değerlere” bağlı olduklarını söyleyen İngiltere Başbakanı Tony Blair muhafazakar ekolün dümen suyundan çıkmamakta kararlı görünüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın ”çok kutuplu dünya” formülünün felakete yol açabileceğini belirten Blair, tek egemen ABD’nin liderliğindeki dünyada Avrupa’nın da çok güçlü olacağını iddia ediyor.