1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İngiltere ve Polonya'da anayasa mücadelesi

Marcel Güsken, Bernd Musch-Borowska / DW21 Haziran 2004

AB Zirvesi‘nde liderlerin altına imza attığı anayasa metninin 25 üye ülke meclislerinde onaylanması gerekiyor. Bu da iç politikada kıyasıya bir mücadele anlamına geliyor. İngiltere ve Polonya’da ise bu mücadelenin çok daha sert geçmesi bekleniyor...

https://p.dw.com/p/AbEs
İngiltere Başbakanı Tony Blair'i zorlu bir mücadele bekliyor...
İngiltere Başbakanı Tony Blair'i zorlu bir mücadele bekliyor...Fotoğraf: AP

İngiliz Sunday Telegraph gazetesinin deyimiyle, İngiltere’de meydan muharebesi başlıyor. İktidardaki İşçi Partisi, anayasaya ‘evet’ demenin ülkenin çıkarına olacağını, muhalefetteki muhafazakarlar ise Anayasa’nın ”Avrupa süper devleti” yönünde bir adım olacağını savunuyor. İki taraf da kamuoyunu yanına çekmek için kıyasıya mücadele veriyor. Blair, İngiltere’nin egemenlik haklarının satıldığı yönündeki görüşleri mit olarak değerlendiriyor ve referandum sürecinin gerçekler ile mitler arasında bir savaş olacağını belirtiyor.

Ancak İngilizler’in çoğunluğu bu görüşe inanmıyor. Blair’in vadettiği referandumun gerçekleşmesi durumunda halktan kesin bir ‘hayır’ yanıtı geleceği şimdiden belli. Sunday Times gazetesinin yaptırdığı ankete göre, halkın yaklaşık yarısı Anayasa‘yı reddediyor, onaylayanların oranı ise sadece yüzde 23.

Muhalefet oylarını artırdı

Muhalefet ve AB karşıtları da işte bu rüzgarı arkasına alarak AP seçimlerinde oylarını büyük ölçüde artırdı. Muhafazakar partinin dış politika sözcüsü Michael Ancram, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden üç gün sonra Tony Blair’in Brüksel’e gidip Avrupa Anayasası’nı imzaladığını belirterek, ”Bu, Blair’in seçmenin görüşünü gözardı ettiğini gösteriyor” dedi. Ancram, Blair’in ulus devlet açısından ‘kırmızı çizgiler’i güvence altına aldığı yönündeki söylemini de inandırıcı bulmuyor.

Başbakan Blair, Anayasa ile ilgili referandumu önümüzdeki yılki meclis seçimlerinin ardından, hatta 2006 yılında yapmayı planlıyor. Blair, zaman kazanmak isterken muhalefet beklemenin bir anlamı olmadığını söylüyor ve referandumun bir an önce yapılmasını talep ediyor. Bu arada Blair’in mücadele vermesi gereken bir cephe daha oluşuyor: Kendi partisi içinde Avrupa’ya şüphe ile yaklaşan kesimin bugün oluşturduğu eylem grubu. Adı ise, ”İşçi Partisi Süper devlete karşı...”

Belka’nın durumu da aynı

Polonya’da Başbakan Marek Belka’nın durumu da farklı değil. Muhalefet partileri ve Katolik kilisesi Anayasa ile ilgili uzlaşmayı eleştirenlerin başını çekiyor. Polonya Başbakanı ülkenin çıkarlarına ihanet etmekle suçlanıyor. Hatta milliyetçi Polonyalı Aileler Birliği, Başbakan’a karşı dava açmaya hazırlanıyor. Liberal vatandaş platformundan muhalefet lideri Jan Maria Rokita, AB Zirvesi‘nde tüm Avrupalı liderlerin amaçlarına ulaştıklarını sadece Belka’nın Polonya’nın çıkarlarını savunmayı beceremediğini ileri sürüyor:

”Cumhurbaşkanı Kwasniewski ve Başbakan Belka Polonya’nın çıkarlarını savunma mücadelesini çoktan bırakmıştı. İkisi için de önemli olan Avrupa salonlarında boy gösterip iyi bir görüntü çizmek, devletin çıkarları değil...”

Anayasa’nın giriş bölümünde Hristiyan değerlerine atıfta bulunulmasının reddedilmesi ise Polonya’daki Katolik kilisesini ayağa kaldırdı. Polonya Piskoposlar Konferansı Başkanlığı, Anayasa‘nın bu haliyle Hristiyanlık dinini marjinalleştireceği eleştirisinde bulundu. Piskoposlar Konferansı, bazı Avrupa ülkelerinin laiklik ideolojisinin kararlı bir direnişin uyanmasına yol açtığını ve Avrupa’nın geleceği konusunda büyük endişe yarattığını belirtti.