1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İki dünya arasında hayat mücadelesi

25 Mart 2016

Türkiye’deki sığınmacıların durumu hiç iç açıcı değil. Devlet tarafından ihmal edilmişler. Türklerin de sabrı tükenmek üzere. Daniel Heinrich’in Çeşme'den izlenimleri.

https://p.dw.com/p/1IJmc
Fotoğraf: DW/D. Heinrich

Avusturyalı hasta bakıcı Andrea Schwaiger İzmir bölgesindeki sığınmacılarla ilgileniyor. İki çocuk annesi Schwaiger Türkiye'deki durum karşısında şoke olmuş. “Durmadan intihar saldırılarının olduğu ve güvenli gelecek vaat etmeyen böyle bir ülkede kalmaktansa, çocuklarımı alır dünyanın sonuna giderdim” diyor.

Türkiye'nin ‘güvenli liman' olmanın hakkını verememesinin nedenleri ortada. Ülkedeki üç milyona yakın sığınmacının çok küçük bir bölümü organize kamplarda kalıyor. 2,7 milyon Suriyeli sığınmacının sadece yüzde 11'i kamplarda barındırılıyor. Diğerleri çoğunlukla büyük kentlere dağılmış.

Hotelbesitzer Cevdet
Otel sahibi Cevdet BeyFotoğraf: DW/D. Heinrich

Mülteci tecrübesi olmayan ülke

Sığınmacıların sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanmaları teorik olarak mümkün. Ama topluma uyumlarında büyük problemlerle karşılaşılıyor. Bunda öncelikle devletin ilgisizliği rol oynuyor.

İstanbul'daki Heinrich Böll Vakfı'nın yöneticisi Kristian Brakel buna büyük ölçüde Türkiye'nin göç ülkesi olmamasından kaynaklanan tecrübesizliğinin neden olduğunu söylüyor. Brakel, Türk makamlarının vatandaşlıkla ilgili sorulara yabancı olduğunu ve göçmenlerin ülkenin karakterini, millet ve Türk halkı kavramlarının tarifini nasıl etkileyeceğiyle ilgilenilmediğini anatıyor.

Görmezliğin vahim sonuçları

Bilkent Üniversitesi Ekonomi Hukuku ​Programından Anıl Kemal Aktaş devletin ilgisizliğinin bütün toplum açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı görüşünde. Halkın tedirginliğe kapılmaya başladığını, bu kadar yabancıyı toplumla kaynaştırmanın hiç de kolay olmayacağını düşündüğünü belirten Aktaş, Türklerin toplumsal ve kültürel farklılıklardan tedirginliğe kapıldıklarını ve göçmenlere Türk vatandaşlığı verilmesinin felakete yol açacağına inandıklarını sözlerine ekliyor.

Kristian Brakel
UzmanKristian BrakelFotoğraf: privat

Davranmasını bilmiyorlar'

Toplumdaki korkuya otelci Cevdet örnek gösterilebilir. Cevdet sığınmacıları aylarca otelinde barındırmış. Parası olmayanları birkaç gün otelinde yatırdığını anlatan Cevdet, “Aslında kültürel yakınlığımız var. Ama neden terbiyeli davranmıyorlar, anlamıyorum” diyor.

Müşterileriyle çekişmekten bıkmış. Cevdet, “Ne zaman yiyecek yada dağıtmak üzere giyecek getirsem adeta harp çıkıyor. Çocuklara şekerleme almıştım. Sıraya girip, aralarında paylaşmalarını söyledim. Başımı çevirdiğimde getirdiklerimin üstüne saldırdılar. Zavallı haldeler. Herkes önce kendini düşünüyor” diyor.

‘Avrupa' derken kendini şantiyede bulmuş

Ailesiyle birlikte Afganistan'ın Mezar-ı Şerif bölgesindeki Taliban teröründen kaçan 24 yaşındaki Cevad Husmeyni bütün zorluklara rağmen topluma ayak uydurmaya çalışıyor. İran ve Irak üzerinden kaçıp Ege sahillerine ulaşmışlar. İkamet izni var ama çalışması yasak. Diğerleri gibi o da çok düşük yevmiye ile inşaatlarda çalışıyor. Tabii sigortası da yok.

Husmeyni, “Almanya'ya gidecektik ama eşim yolda doğum yaptı. Bir ara Yunanistan'a geçmeyi düşündük ama vazgeçtik. Kısmet olursa Türkiye'de kendimize yeni bir hayat kurarız. Artık buraya alıştık ta”, diyor.

Türkei Familie Huseyni
Huseyni AilesiFotoğraf: DW/D. Heinrich

Nasıl bir göç ülkesi?

İyimser görünmeye çalışıyor ama bakışları farklı ifade taşıyor. Altı yaşındaki oğlu dışarıda top oynarken, baba koltukta eşi ve bebeği Merve'nin yanına oturmuş yorgunluk atmaya çalışıyor. Avrupa hayalleri şimdilik sönmüş. Husmeyniler hayatın realitelerinden kaçamamışlar. Nasıl bir göç ülkesi olacağını kestiremeyen bir ülkeye gelmişler.

© Deutsche Welle Türkçe

Daniel Heinrich