1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hastalık mı, karakter özelliği mi?

7 Mayıs 2013

Bir dizi araştırmanın erken çocukluk dönemi otizmi ve Asperger Sendromu gibi hastalıklar arasında sadece küçük farklar olduğunu ortaya koyması, sağlıklı ve hasta tanımı arasındaki çizginin sorgulanmasına neden oluyor.

https://p.dw.com/p/18TQB
Fotoğraf: AFP/Getty Images

“Psikiyatrinin İncili” kabul edilen ve Avrupa'da psikolojik rahatsızlıkların teşhisinde büyük öneme sahip olan Amerikan Psikiyatri Birliği'nin teşhis el kitabı DSM-5'in güncellenmiş yeni baskısı mayıs ayı ortasında çıkıyor. El kitabındaki en çok tartışılan değişikliklerden biri ise aralarında erken çocukluk dönemi otizmi ve Asperger Sendromu'nun da bulunduğu bazı rahatsızlıkların 'Otistik Spektrum Bozuklukları' başlığı altında birleştirilmesi.

Bu gelişmeye neden olan ise bir dizi araştırmanın söz konusu hastalıkların farklı sebeplere değil, beyinde kaydedilen farklı bir gelişmeye bağlı olduğunu ortaya koyması. Ancak bu durum sağlıklı ve hasta tanımı arasındaki çizginin nerede başlayıp nerede bittiği tartışmasını da beraberinde getirdi.

Autistische Kinder
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Erken çocukluk dönemi otizmi

Eğer hava güneşliyse John odasında kalmayı tercih ediyor. Parlayan şeyler, ışık yansımaları ya da yabancı bir çocuğun okul servisine binmesi onu rahatsız eden şeylerden birkaçı. John 12 yaşında ve otizmden muzdarip. Annesi Monika Scheele Knight John hakkında şunları söylüyor: "Yazamıyor, konuşamıyor, her şeyi anlayamıyor. Bazı açılardan bakıldığında bir-iki yaşındaki bir çocuk gibi olduğu söylenebilir."

Scheele Knight, doktorların John'a üç yaşında erken çocukluk dönemi otizmi teşhisi koyduklarını kaydediyor. Bu rahatsızlığı yaşayan kişilerde jest ve mimik gelişimi kaydedilmezken, söz konusu kişiler duyguları anlamakta da sorun yaşıyor. Genellikle tekrarlayan ritüellere, günlük planlara sıkı sıkıya bağlı bir hayat sürüyorlar.

Asperger Sentromu

Rainer Döhle'ye ise erişkin yaşlarında otizmin bir türü olan Asperger Sentromu teşhisi konmuş. Döhle "Karnemde hep sosyal ilişkilerimin kötü olduğu yazıyordu. Beni rahat bıraktıkları ve bir kenarda kitap okuyabildiğim zamanlarsa çok mutluydum. Coğrafya ve tarih ise benim ilgi alanım. Bu konularda çok yetenekliyim. Öyle ki bazen krallıklar, başkentler, ne bileyim bu gibi bir sürü şey konusunda inanılmaz uzunlukta listeler hazırlıyorum" şeklinde konuşuyor.

Bazı otistler konuşmayı hiç öğrenemezken, diğerleri erken yaşta konuşmayı öğrenebiliyor. Bazılarının motor yetenekleri çok kısıtlıyken, diğerleri saatlerce çizim yapıyor. Kimisi zekâ geriliğine sahipken, kimisiyse inanılmaz bir matematik zekâsı sergiliyor.

Otizmde ortak olan kriterse prensipte sürekli tekrarlayan monoton davranış biçimleri ve sosyal çevreye karşı uyum bozukluğu.

Kinder Autismus Computerfigur Andy
Otizmde ortak olan kriterse prensipte sürekli tekrarlayan monoton davranış biçimleri ve sosyal çevreye karşı uyum bozukluğu.Fotoğraf: Topcliffe Primary School/London Knowledge Lab

Otistik Spektrum Bozukluğu

Stockholm'de bulunan Karolinska Enstitüsü'nde beyin hücreleri ve gelişim bozuklukları arasındaki bağı inceleyen otizm araştırmacısı Sven Bölte günümüzde bu hastalıkların "Otistik Spektrum Bozukluğu" başlığı altında incelenmesi gerektiği görüşünde:

Bölte "Eskiden gerçekten nitelik açısından farklı durumların, farklı bir sebebin de habercisi olduğunu düşünüyorduk. Son yıllarda sayısız araştırma hastalar arasında sadece önemsiz farklılıklar bulunduğunu, bunların da genelde semptomlar bazında olduğunu ortaya koydu. Otizm, Asperger Sendromu'ndan sadece nitelik açısından ayrılıyor" açıklamasını yapıyor.

Sebep beyin sinirlerinin tipik olmayan ve henüz nedeni tam olarak anlaşılmamış bir şekilde gelişimi. Örneğin beyin taramaları otistlerde duygu ve konuşmayı kontrol eden bölümlerde daha az aktivite, buna karşılık objelerin işlenmesi ve sistemlerin tanımlanmasına yarayan bölümlerde ise normalin üzerinde aktivite kaydedildiğini ortaya koyuyor. Buna ek olarak bazı gen değişimleri ile otizm arasında da bağlantılar tespit edildi. Ancak bu sadece konuşma bozuklukları gibi bazı semptomları açıklıyor ve otizm hastası olmayanlarda da ortaya çıkabiliyor.

'Başka faktörler de rol oynuyor olmalı'

Bölte: "O zaman burada genetik dışında faktörler de rol oynuyor olmalı. Danimarka'da yapılan bir araştırmada uzmanlar hamilelik sırasında geçirilen viral enfeksiyonları inceleyip değerlendirdi. Çıkan sonuç annenin viral bir enfeksiyon geçirmesi halinde çocuğun otistik olması ihtimalinin iki katına çıktığını gösteriyor. Sebep daha sonra ortaya çıkan bir komplikasyon da olabilir. Doğum sırasında ya da örneğin çevreden alınan bir tür zehir... Burada karmaşık bir karşılıklı etkileşim rol oynuyor da olabilir" diyor.

Marburg Üniversitesi Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Bölümü Başkanı Inge Kamp-Becker kimin otist olup, kimin olmadığını belirlemek için ortaya konan kriterlerin giderek belirsizleştiğini kaydediyor.

Kamp-Becker, sağlıklı - hasta ayrımınınsa genellikle kişinin gündelik eylemlerini tek başına gerçekleştiremeyip yardıma ihtiyaç duyması çizgisinde yapıldığını vurguluyor.

Sven Bölte ise genellikle sosyal ilişkilerin çok eksik olması durumunda otizmden söz edildiğini, ancak bunun girişken ve sosyal kişilerin otist olamayacağı anlamı çıkarılmasına neden olabileceğini belirtiyor. Bölte birçok araştırmacının bu konuda emin olmadığının, zira ayrımın gerçekten zor olduğunun altını çiziyor.

©Deutsche Welle Türkçe

Lydia Heller / Banu Wöltje

Editör: Hülya Schenk